Covit-19 salgını sonrasında yükseköğretim alanı ve üniversiteler kaderine

direnmekte.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile YÖDAK’ın bir takım kararları ve eylemleri olmak ile birlikte yükseköğretim alanındaki belirsizlik ve endişe sürmekte.

KKTC üniversitelerinde eğitimlerini sürdüren TC ve üçüncü dünya ülke uyruklu öğrencilerin ne kadarının geri döneceği tam bir muamma.

Ve bu konuda da alınan önlemler ve atılan adımlara rağmen bir yol haritasından yoksun, yükseköğretim alanı.

Dün, yeni öğrenci sayılarının artması ile ekonominin lokomotif alanlarından biri olan yükseköğretim alanında bugün, mevcut öğrenci sayılarının korunamayacak olmasının yaratacağı tehlikeler ve olası sonuçları ile karşı karşıya.

Ve turizm sektöründe olduğu gibi, “güvenli bölge” algısı ile KKTC Üniversitelerinin olası öğrenci kayıplarının önüne geçilmesine yönelik henüz adım atan bir Hükümet de ortada yok.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı sessiz, YÖDAK daha da sessiz.

Kıbrıs Türk’ünün ambargoları delerek dünyaya açılan pencerelerinden biri olan yükseköğretim alanı, “eylemsizlikler” ile krizi derin yaralar alarak yaşamaya doğru sürüklenmekte.

Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile YÖDAK işbirliğinin “Devlet ciddiyeti ve sorumluluğuna” yakışır şekilde sağlanmaması da ayrı bir utanç tablosu olarak vicdanlarda yerini alırken yükseköğretim alanını ise kaderine terk edilmişlik algısı teslim almakta.

Kendi eylemsizliğimiz karşısında tam bir yenilgi, tüm yaşananlar.

Yükseköğretim alanına dair alınacak tedbirlerin neler olduğu ve çalışmaların ne noktada olduğu ise üniversiteler tarafından yakından ve endişe içerisinde takip edilmekte.

Anavatan Türkiye dışındaki diğer ülkelerdeki mevcut öğrencilerin bile geri dönmeyeceği düşüncesi üniversite alanını esir almış durumda.

Yeni öğrencileri bir tarafa bırakınız, mevcut öğrencilerin bile geri dönmemesinin “şehir ekonomilerini” iflas’a sürükleyeceği ortada.

Sonra sıranın nereye geleceği de apaçık ortada.

Ve UBP-HP Hükümeti ile ilgili Bakanlık ve YÖDAK’ın, “öğrenci dostu Kuzey Kıbrıs” ve “güvenli bölge Kuzey Kıbrıs” algısını yaratma noktasında tek bir adım atmamasının ise hiçbir izahatı olamaz, olmamalı.

Covid-19 pandemi sürecinde, Sağlık ve Ekonomi Danışma kurullarında yaşanan iki başlılığın, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile YÖDAK arasında yaşanma olasılığı ise üniversitelerin sürece dair kaygılarını artıran unsurların başında gelmekte.

Olağanüstü zamanlarda olağanüstü kararların alınması gerekliliği bir yana ülke yükseköğretim alanının koronavirüs salgınının yarattığı ekonomik buhranı en az zarar ile geride bırakması için tüm kesimlere, özellikle Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile YÖDAK’a önemli görevler düşmekte.

Ve unutulmamalı ki, Devlet ve kurumlarını yönetenlerin görevleri cezalandırmaktan öte, eğer varsa eksik ve yanlışları düzelterek yardımcı olmak olmalı.

Böylesi olağanüstü zamanlarda ise tüm üniversitelerimizi korumak, birincil görev olmalı.

Çünkü olağanüstü zamanlar, tarihsel görev ve sorumlulukları da dayatmakta.

Ve görevden öte, Devlet’e karşı bir ödev ve toplumsal bir sorumluluk ile uyumlu hareket etmeli tüm kesimler.

Özellikle de Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı ile YÖDAK.

Editör: TE Bilisim