Hasipoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı olarak Doğu Akdeniz'de yabancı şirketlere ruhsat vermeye başlaması üzerine KKTC'nin 2011 yılında Türkiye ile Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması yaptığını hatırlattı. 

Orada belirlenen parsellerin bir kısmını Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na KKTC adına araştırma yapması için verdiklerini anlatan Hasipoğlu, "Dolayısıyla Kıbrıs Rum tarafı nasıl 'Ben egemen devletim.' deyip ruhsat veriyorsa biz de aynı çalışmayı başlattık.'' dedi.

Hasipoğlu, yaşanan sürecin ardından yakın Türkiye-Libya arasında imzalanan mutabakat muhtırasının önemli olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin KKTC ve Libya ile yaptığı anlaşma Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin diğer ülkelerle yaptığı anlaşmaları bıçak gibi kesti. Bu anlaşma Rum-Yunan ikilisinin oyununu bozdu. Dolayısıyla bu Doğu Akdeniz'de ikinci önemli anlaşmadır. Denizdeki egemenlik haklarımızın tesisi acısından bir Mavi Vatan oluşturduk orada ve bu anlamda çok önemli. Biz hukuken ve siyaseten doğru bir politika izliyoruz. Uluslararası deniz hukuku prensipleri ışığında hareket ediyoruz. Yavuz sondaj gemisi Kıbrıs Türkünün deniz alanlarındaki egemenliğinin simgesi, adıdır. Fatih sondaj gemisi ise Türkiye'nin egemenlik alanlarının göstergesidir.''

Avrupa Birliği'nin (AB) Kıbrıs konusunda en büyük hatasının 2004 yılında Rum tarafını tek taraflı üye yapmak olduğunu ifade eden Hasipoğlu, bu bakımdan AB'nin tamamen tutarsız olduğunu ve AB'nin Rum tarafını şımarttığını anlattı.

Hasipoğlu, AB içerisinde tek bölünmüş ülke Kıbrıs olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Sorunu çözmeden, sorunlu bir ülkeyi almakla hata etmişlerdir. Şimdi AB, kör ve sağırı oynamaktadır. Halbuki KKTC bir realite olmuştur. AB ikinci bir hatayı da denizlerdeki Kıbrıs Türk tarafının haklı pozisyonuna rağmen, Rum tarafına destek vererek yaptığını ifade etti. Türk tarafı olarak Rum tarafına, bir komite kurup bu işi beraberce yapalım önerimize rağmen, Rum tarafının retçi zihniyetinde değişiklik olmadı. İşte bu yüzden siyaseten de haklı durumdayız. Bu yüzdendir ki, son BM raporlarının hepsinde; 'Ada etrafındaki doğal kaynaklarda Kıbrıslı Türklerin de hakkı vardır.' ifadesi açıkça yer almaktadır.'' 

Milletvekili Hasipoğlu, Maraş'ın 1974'den beri kapalı olduğunu anımsattı.

Kapalı Maraş'ın yeniden açılması için envanter çalışmalarının devam ettiğini anlatan Hasipoğlu, ''Bu envanter çalışmaları 2020 yılının ilk aylarında tamamlanacak. Biz kendi mevzuatımızla askerin bölgeden çıkarılmasıyla ilgili değişiklikleri yapıp Taşınmaz Mal Komisyonu'nda daha işler hale getirip komisyon vasıtasıyla buranın açılımı gerçekleştireceğiz. Kapalı Maraş'ı açıp cazibe ve önemli bir turizm merkezi haline getireceğiz.'' değerlendirmesinde bulundu.

Editör: TE Bilisim