Haftalık “Kathimerini” gazetesi Ertuğ’la yaptığı söyleşiyi okurlarına “Osman Ertuğ Kathimerini’ye: Varılan Görüş Birlikleri Temeldir... Kıbrıs Türk Tarafının Müzakerecisi Yol Haritası, Al-Ver Prosedürü ve 2014 Baharında Uluslar Arası Konferans Diyor” başlık ve spotlarıyla ve söyleşinin, iki tarafın tezleri arasındaki uçurumu gözler önüne serdiği yorumuyla aktardı.

Gazete Osman Ertuğ’un, Kıbrıs’ın doğal zenginliğinin Türkiye ve Yunanistan üzerinden Batı’ya taşınabileceğini, ancak bu konuda anlaşma sağlanmaması halinde Kıbrıs çevresindeki gerilimin yoğunlaşacağı uyarısını öne çıkardı.

Gazete müzakerelerin bu yeni turunda nelerin görüşüleceği sorusuna Ertuğ’un verdiği cevabı okurlarına şöyle aktardı:

“Bizim açımızdan yeni tur müzakerelerde görüşülecek noktalar nettir. Müzakereler somut bir noktaya ulaşmışken kesildi. Bazı görüş birliklerine vardık. Bunların müzakerelerin gidişatı için temel teşkil edebileceğini düşünüyoruz. 2010’da Cumhurbaşkanı Eroğlu, Talat-Hristofyas anlaşmalarına bağlı olduğunu netleştirdi. Bugün Kıbrıs Rum tarafından benzer tavrı sergilemesini bekliyoruz. Sayın Anastasiadis’in ve çalışma arkadaşlarının önceki dönemin görüş birliklerine sadık kalmaları halinde çözüm yolu kısa olacak. Ancak müzakerelerin başına dönmeye çalışırsak çözüm gecikecek.

“BİR TAKVİM, BİR YOL HARİTASI BELİRLEMEMİZ, BİR AL VER PROSEDÜRÜ OLUŞTURUP NİHAYETİNDE ULUSLAR ARASI KONFERANSA İLERLEMELİYİZ”

Müzakerelerdeki usulde değişiklik yapabiliriz. Bir takvim, bir yol haritası belirlememiz bir al-ver prosedürü oluşturmamız ve nihayetinde garantör güçlerin de katılacağı bir uluslar arası konferans çağrılmasına ilerlemeliyiz.”

Usul değişikliği ifadesinden hareketle toprak faslının müzakerelerin başında görüşülmesi konusundaki görüşü sorulan Ertuğ, bunların denenmiş formüller olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:

“Bugüne kadar bizi hiçbir yere götürmediler. Biz Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümüne odaklanmamız gerektiğine inanıyoruz. Müzakereler olgunlaşmalı. Bu hedef başarılırsa, sorunun bütün yönlerini görüşebilecek durumda oluruz. Geçmişte toprağı görüştük. İki taraf, harita ve rakamlar konularının müzakerelerin sonunda görüşüleceği konusunda anlaştı. Bu anlaşma BM Genel Sekreteri’nin ilgili raporunda da yer alıyor. Bu anlaşmanın arkasında şu mantık saklıdır: nihai çözümden önce, binlerce kişinin hayatı ve gündelik yaşamıyla ilgili önemli kararlar alma lüksüne sahip değiliz. Aksi halde bu insanlar, yapılacak referandumda anlaşmaya olumsuz oy verecekler. Öte yandan toprağın güvenlik boyutunu da görmezden gelemeyiz. Bu mesele uluslar arası konferansta ele alınmalı.

Hedefimiz müzakerelere bir takvim belirlenmesidir. Bu talep, müzakerelerin bitiş tarihi (deadline) ile devam etmiyor ve müzakerelerin devamı açısından şart oluşturmuyor. Müzakereler için standartları belirlenmiş ve somut yeni bir yapı oluşturmak arzusundayız. Önümüzdeki yılın baharında uluslar arası konferans toplanmasını mümkün görüyoruz.”

“KIRBIS TÜRK TARFI HİDROKARBONLAR, SU VE ELEKTRİK MESELELERİNDE RUM TARAFIYLA İŞBİRLİĞİ YAPMAYA HAZIRDIR”

Garantiler konusunun uluslararası konferansta görüşülmesi gerektiği görüşünde olduğunu kaydeden Ertuğ “Bu meselenin garantör güçlerin görüşü alınmadan görüşülemeyeceğine inanıyoruz. Askerlerin Ada’da konuşlanması Kıbrıs sorununun doğal bir sonucudur. Ada’da Türk ve Yunan askerleri var. Bu mesele sorunun kapsamlı çözümüyle alakalıdır. Sorunun, kapsamlı çözümüyle alakalı bazı yönlerini bağımsız olarak ele alamayız. Güven yaratıcı önlemler konusuna gelince; Kıbrıs Türk tarafının hidrokarbonlar, su ve elektrik meselelerinde Kıbrıs Rum tarafıyla işbirliği yapmaya hazır olduğunun altını çiziyorum” dedi.

“SAYIN ANASTASİADİS’İN VE ÇALIŞMA ARKADAŞLARININ VAATLERİNİN ARKASINDA DURDUKLARINI GÖSTERME ZAMANI GELDİ”


Rum tarafının müzakerecisi Mavroyannis ile ilk görüşmesini yaptığı hatırlatılarak, Anastasiadis hükümetinin müzakerelerdeki tavrıyla ilgili izlenimi sorulduğunda, Ertuğ şu cevabı verdi:

“Kıbrıs Rum tarafına önyargıyla yaklaşmamaya çalışıyoruz. Daha önce Sayın Eroğlu, seçimlerdeki zaferi için Sayın Anastasiadis’i kutlamıştı. Ben de, Sayın Mavroyannis atandıktan sonra aynısını yaptım. Büyük bir ekonomik kriz ile karşı karşıya bulunan Kıbrıs Rum tarafına anlayış gösteriyoruz. Bu nedenle, müzakerelerin yeniden başlamasının gecikmesini kabul ettik. Bugün, müzakerelerin başlama zamanının geldiğine inanıyoruz. Sayın Anastasiadis’in ve çalışma arkadaşlarının, vaatlerinin arkasında durduklarını gösterme zamanı da gelmiştir.

“GEÇMİŞTE, MARAŞ VE LEFKOŞA ULUSLAR ARASI HAVAALANI EKSENİNDE AL VER METODU DAHA ÖNCE DENENDİ AMA ÖNERİLERİ RUM TARAFI REDDETTİ”

Ertuğ’a bazı analizcilerin Maraş veya Ercan Havaalanı ana ekseninde bir al ver üzerinde odaklanılabileceği görüşünde olduğu hatırlatılarak, böyle bir al-verin müzakerelere olumlu katkı yapıp yapmayacağı konusundaki görüşü soruldu. 1980-90’larda Maraş ve Lefkoşa Uluslar Arası Havaalanı örneğini vererek geçmişte bu tür metotların yoluna konulmaya çalışıldığını ancak bu önerilerin Rum tarafınca reddedildiğini hatırlatan Ertuğ, bu nedenle bu önerilerin yeniden müzakerelerde perde önüne getirilmesini faydalı bulmadığını anlattı. Şu ana kadar Rum tarafından konuyla ilgili hiçbir resmi öneri gelmediğini de vurgulayan Ertuğ, Kıbrıs Türk tarafının, iki toplum arasında bazı güven yaratıcı önlemleri görüşmeye hazır olduğunu da kaydetti.

Ertuğ Kıbrıs Türk tarafının inisiyatifiyle Apostolos Andreas Manastırı restorasyonunun kısa süre sonra başlayacağını ve Kıbrıs Türk tarafının bu iş için 2,5 milyon Euro vermeye hazır olduğunu da hatırlattı.

Kıbrıs sorunundaki en büyük sorunun, siyasi irade ve vizyon eksikliği olduğu görüşünü ortaya koyan Ertuğ sözlerine şöyle devam etti:

“İKİ BÖLGELİ İKİ TOLUMLU FEDERASYONDA ANLAŞTIK. AMA BUNUN NASIL UYGULANACAĞINDA ANLAŞMADIK”


“Bugünkü Kıbrıs’ı nasıl görüyoruz? Gelecekte nasıl görmek istiyoruz? Bugünkü statünün ve gerilimin kalıcılaşmasını mı istiyoruz? Bize göre hiçbir gücün, Ada’nın tek egemen gücü olarak görünme hakkı yoktur. Bu ada iki halka aittir.”

Gazetenin “Birbirinin yanında iki halk. Bu ifadenin müzakerelerdeki referans noktası olduğu izlenimine sahibim. Sizin bu konudaki görüşünüz Kıbrıs Rum tarafının görüşünden farklı” değerlendirmesi üzerine ise Ertuğ, “İki bölgeli iki toplumlu federasyon meselesinde anlaştık. Ancak şu ana kadar bu planın hangi yöntemle uygulanacağı konusunda anlaşmadık. Sorunun özü de budur” dedi.

Gazetenin TC kökenliler konusundaki sorusuna karşılık ise Ertuğ bu kişilerin, “yerleşik” değil Anadolu’dan gelen göçmenler olduğunu vurgulayarak, her iki toplumun vatandaşlarının federal devletin vatandaşı olacağını hatırlattı 
Editör: TE Bilisim