Kıbrıs Türk siyasetinin kronik hastalıklarından, bozuk ruh hallerinden değişmez olanıdır, Türkiye’den gelen resmi açıklamalar sonrasında yaşananlar.

Hiç değişmez.

Kıbrıs Türk solu koşulsuz bir ret etme eylemi ile Türkiye karşıtlığı üzerine kurguladığı siyasi duruşu ile her yeni bir açıklama ile birlikte yeni bir cephe açma eğilimine girmekten,  Kıbrıs Türk sağı ise sorgulamadan tartışmadan her yapılan açıklamayı veya öneriyi olması gerekenden fazla yücelterek aslında değersizleştirerek popülist siyasetlere meze yapmaktan ne bıktı ne usandı.

Ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay’ın, "KKTC'yi bir cazibe merkezine dönüştürebiliriz. Öyle bir adaya dönüştürürüz ki bölgesinin Singapur'u olur.” açıklamasının ardından Kıbrıs Türk siyasetinde gelenek yine bozulmadı.

Tartışmadan, değerlendirmeden hatta düşünmeden zihinlerdeki peşin hükümlü duvarlar üzerinden bilindik ezberler açıklamaları esir almaya başladı.

Tez ve anti-tez’in Soğuk Savaşı gölgesinde üretmeyen bir siyaset kurumu Kuzey Kıbrıs’ta yıkılmaz bir statüko oluşturmuş.

Sentez’de buluşabilme olgunluğuna bir türlü erişemeyen veya erişmek istemeyen siyaset kurumun en büyük yanılgılarından en önemlisi ise inşa ettiği siyasi ve bürokratik statükoların yıkılmaz olduğuna inanmasından başka bir şey değil.

Ne sorgulayan var ne de düşünen.

Bir çığırtkanlık halinde Kuzey Kıbrıs Singapur olamaz olmamalıyı ispat etmek kime ne kazandırır?

Türkiye Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’ın açıklamalarına Kıbrıs Rum Yönetiminden tepki gelmeden önce Kıbrıs Türk solundan eleştiri gelmesinin ise ne anlaşılabilir ne de açıklanabilir bir yanı bulunmakta.

Ve neden bugüne kadar Kuzey Kıbrıs, bir Sinagapur, bir Dubai olmadığı ne konuşan ne sorgulayan ne eleştiren ne de hesabını soran yok.

Kıbrıslı Türklerin Devlet tecrübesinin başladığı tarihlerden öncesine gitmeden Federe Devleti ilanından bugüne geçen sürede anavatan Türkiye tarafından Kuzey Kıbrıs’a yapılan mali yardımların amacına uygun neden kullanılmadığı, neden gönderilen milyarlarca dolarlık yardımlarla Kuzey Kıbrıs’ın bir Singapur bir Dubai olmadığının hesabının Kıbrıs Türk siyaset kurumundan ve özellikle de Kıbrıs Türk sağından sorulması gerekli.

Ve anlamıyor, anlamak ve kabul etmek istemiyor, Kıbrıs Türk solu, kalkınan ve güçlü bir KKTC’nin sürdürülebilir ve kalıcı yeni bir ortaklığın teminatı ve anahtarı olduğunu.

Kısır döngü içerisine hapsolmuş siyasetinin Türkiye karşıtlığı üzerinden kurgulandığı Kıbrıs Türk solunun, eski ezberlerinden kurtulamadığı bir kez daha ortaya çıkarken Kıbrıs Rum Yönetiminin, kabul edilmesi mümkün olmayan bir şart ile birlikte doğalgaz zenginliklerinden Kıbrıslı Türklere haklarının anlaşma öncesinde de verilebileceği açıklamasını yapmaya zorlayanın anavatan Türkiye’nin Maraş ve Doğu Akdeniz’e dair ortaya koyduğu haklı siyaset ve iradeden bir başkası değil.

Rum lider Nikos Anastasiadis anlaşmadan önce Kıbrıslı Türklerin hidrokarbon yataklarındaki haklarını müzakere edilemeyeceğini açıklamasından geri adım atmasının nedeni Kıbrıs Türk siyaset kurumu tarafından yakından takip edilmeli ve artık Kıbrıs sorununa dair yeni bir dil ve yol haritasının da gerekliliği ortada.

Maraş açılımının devamı ile birlikte ortaya konacak irade ile Kuzey Kıbrıs Doğu Akdeniz’in yeni Singapur’u olmalı.

Neden olmasının ise hiçbir açıklaması yok, olamaz ve de olmamalı.

Ve Doğu Akdeniz’deki dengeler ile haklarımız temelinde Kıbrıs Türk’ünün yalnız olmadığı da ortada.

Ve Kıbrıs Türk siyaset kurumunun temel politikası artık güçlü KKTC ve Kuzey Kıbrıs’ın kalkındırılması olmalı.

Ve unutulmamalı ki güçlü KKTC, olası ve sürdürülebilir yeni bir anlaşmanın hem teminatı hem de anahtarıdır. 

Ve birisi söylemişti bir zamanlar, “siz (Kıbrıs Türk solu) KKTC’ye sahip çıksaydınız, Rum tarafı 15 sene önce adil bir anlaşmaya imza atmıştı” diye.

Hey gidi koca Toros, hey gidi Anadolu.

Ne gölgen eksik olsun ne de varlığın.

Kıbrıs Türk siyaset kurumunun özellikle de Kıbrıs Türk solunun zincirlerinden kurtulması umudu ile.

Editör: TE Bilisim