Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik derin görüş ayrılıklarının Kıbrıs Türk siyasetinin ruhu ve ana karakterine yön veren politik bir statüko olduğunu söylemek iddialı bir yorum olmaz.

Kıbrıs Türk sağı ve solu arasında yaşanan derin görüş ayrılıklarını çözmek ise Kıbrıs meselesinin çözülmesi kadar zor olduğunu da iddia etmek hayalcilik olmaz.

Kıbrıs Türk solu, ideolojik bir körlük ile Rum liderliğinin Kıbrıs Cumhuriyetini işgal etmesini ve “çözümsüzlük çözümdür” politikasını ısrarlar sürdürerek görüşme sürecinin çoğu kez tıkanmasının ana nedeni olduğunu görmezden gelme geleneğini sürdürmekte.

Kıbrıs Türk solu ve kanaat önderleri Mustafa Akıncı, Tufan Erhürman ile diğerleri, bugüne kadar ilerleme sağlanan ve imza altına alınan belgelerde çözüm karşıtı olarak Kıbrıs Türk kamuoyuna sürekli hedef gösterdikleri, Kıbrıs Türk sağının liderlerinden Rauf Raif Denktaş ile Derviş Eroğlu’nun imzaları ve anavatan Türkiye’nin desteğinin olduğunu da görmezden gelerek Annan Planı, Crans-Montana süreci ve Berlin görüşmelerinde masadan kaçarak “federasyon tezini” tarihin çöplüğüne atanın Kıbrıs Rum tarafı olduğunu kabul etmekten kaçmaya devam ediyor.

Merhum Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın “KKTC hem bir araçtır hem bir amaçtır. Araçtır; Kıbrıslı Türkleri sürdürülebilir kalıcı bir yeni anlaşmaya taşımak için. Amaçtır; Kıbrıslı Türkleri Devlet  çatısı altında insanca yaşamaları için. Siz (Kıbrıs Türk solu) bu Devlete sahip çıksaydınız eğer Rumlar 15 sene önce yeni bir anlaşmaya razı olurdu. Hala daha anlamış değilsiniz” serzenişi ve tarihi sözlerinin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen Kıbrıs Türk solu bugün hala böylesi bir bakış açısını ne geliştirme olgunluğunu ne de içselleştirme cesaretini ortaya koyabildi.

Kıbrıs meselesinin kalıcı ve sürdürülebilir olası yeni bir anlaşma ile geride kalmasının bugünkü tek olmazsa olmazı ilk önce Kıbrıs Türk siyasetinin “ortak akıl”da buluşabilme başarısını ortaya koymaktan başka bir şey değil.

Kıbrıs’ın “ortak akıl” ile çözüleceğini tüm yönleri ile tartışıp içselleştirmek zorunda, Kıbrıs Türk sağı ve solu.

Ezberler ile “bir arpa boyu yol alınamayacağı” da ortada.

Kıbrıs Türk solu, sürdürülebilir kalıcı yeni bir anlaşmanın anahtarı ve teminatının Devlet olgusu olduğu ve KKTC’ye sahip çıkmanın Kıbrıslı Rumları çözüme motive edeceğine inanması ile paralellik göstermekte Kıbrıslı Türklerin “ortak akılda” buluşabilme ihtimali.

KKTC ve Birleşik Kıbrıs (United Cyprus) kelimeleri üzerinden bir toplumun sosyal medya üzerinden bir bıçağın iki tarafı gibi bölünmesi “ortak akıl”ın artık olmazsa olmaz olduğunun en güçlü kanıtlarından biri.

Böylesi bir kamplaşmanın ise tek sonucu toplumsal barışın zedelenmesinden başka bir şey olmaz.

Sürekli kamplara bölünmesi ile iç barışı ve toplumsal vicdanı sürekli yara alan bir toplumun ortak akıl’dan uzaklaşması ise o toplumu her türlü “çözüm modelinden” uzaklaştırdığı gerçeğinin “akil insanlar” tarafından Kıbrıs Türk toplumuna anlatılması gerek.

Böylesi bir irade ve duruşu sergilemede Kıbrıs Türk siyaset kurumunun ve özellikle Kıbrıs Türk solunun yine “sınıfta kaldığı” ise acı da olsa gerçek.

“Akil insanların” politikacıların “ortak akıl” adına yapamadığını ve anlatamadığını ortaya koyması artık toplumsal bir sorumluluktan öte bir zorunluluk.

Kıbrıs Türk’ü “ortak akıl” da buluşmanın önemini artık kavramak ve siyaset kurumundan da talep etmek zorunda.

Aksi halde “hiçbir çözüm şekli” gerçekleşmez.

Kıbrıs meselesini, yeni bir sürdürülebilir olası bir anlaşmanın nasıl olması noktasında Kıbrıs Türkünün “ortak akıl”da buluşması çözer.

Yeter ki, Kıbrıs Türk siyaset kurumunun statükoları daha açık ifadesi ile dünün ezberlerinden kurtulamayıp bugünü okuyamayan siyasetçileri ve politikacıları  “gölge etmesin.”

Kıbrıs’ı, kuzeyin “ortak aklı” çözer.

Editör: TE Bilisim