Güney Kıbrıs’ın en çok satan ikinci gazetesi liberal çizgide yayın yapan Politis’te yayınlanan bir anket var ki Kıbrıs sorununa dair önemli ipuçları ve mesajları içerisinde barındırmakta.

Kıbrıs Türk basınının üzerinde çok da durmadığı RetailZoom şirketi tarafından yapılan “Genel Seçimler ve Koronavirüs” ana konularına dair Rum toplumunun görüşlerini yansıtan anket içerisinde Kıbrıslı Türkleri de doğrudan ilgilendiren çarpıcı sonuçlar mevcut.

Kıbrıs Türk solunu esir alan ve artık geleneksel bir durum almış olan ideolojik körlüğe takılan anket sonuçları, Kıbrıs Türk sağı tarafından da tartışılmadı hatta üzerinde hiç durulmadı.

Anket, sadece koronavirüs pandemi süreci ile ilgili Kıbrıs Rum halkının görüşlerinden çok ötesini ortaya koymakta.

Kıbrıslı Rumların “sınır kapılarının” açılmasına yönelik görüşleri , “bugün seçim olsa hangi partiye oy verecekleri” ve Kıbrıs Türk toplumuna bakışları ile pandemi sonrası Kıbrıs sorununun çözümüne dair düşüncelerini tüm çıplaklığı ortaya koyan anket sonuçlarının tüm yönleri ile Kıbrıs Türk sağı ve özellikle de Kıbrıs Türk solu tarafından değerlendirilmesi ve tartışılması gerekmekte.

Ve Politis gazetesinde yaklaşık bir hafta önce yayınlanan anketin belki de en önemli sonucu ise Kıbrıs sorununun çözümünün çok da mümkün olmadığını ortaya koyması.

Ve belki de anket sonuçlarının Kıbrıs Türk solunun ideolojik körlüğüne takılması ve tartışılmamasının tek nedeni ise Kıbrıs Rum toplumunun ve siyaset kurumunun Kıbrıslı Türklere bakışının değişmediği müddetçe Kıbrıs sorununun çözümünün realiteden uzak olduğunu bir kez daha kanıtlamış olmasıdır.

Ve elbette anket sonuçlarından hareketle Kıbrıs sorununun çözülmemesi ve görüşmelerin sürmemesi gerekli gibi sığ yorumlarında esiri olmamak gerek.

Ancak bir gerçek var ki, Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum tarafının katı duruşuna ve toplumlararası müzakerelerin başladığı 1968 yılından beri sürdürdüğü “çözümsüzlük çözümdür” siyasetine karşı “yeni bir politik dil ve yöntemi” ortaya koymasının zamanı geldi de geçiyor.

Anket sonuçları, seçim olması halinde Güney Kıbrıs’ta siyasi dengelerin değişmeyeceğini ortaya koymakta.

1968 yılında Beyrut da başlayan Kıbrıs sorununa dair toplumlararası görüşmelerde Rum tarafını temsilen Rauf Denktaş’ın karşısında oturan Glafkos Kleridies’in kurduğu muhafazakar ve Hristiyan demokrat çizgideki merkez sağ DİSİ partisi, bugün Güney Kıbrıs’ta seçim olsa yüzde 42.2 oy oranı ile sandıktan birinci çıkmakta.

DİSİ partisini yüzde 29.5 oy oranı ile komünist AKEL izlerken, seçim sandığından yüzde 7.6 oy oranı ile sosyal liberal DİPA partisi üçüncü çıkmakta.

Aşırı sağcı ELAM partisinin oy oranı ise yüzde 5.

Ve bir diğer gerçek daha var ki, Kıbrıs sorunu söz konusu olduğunda Kıbrıs Rum partilerinin ideolojik farklılıklarına rağmen tek bir siyaset ve siyasi dil ile hareket etmeleri.

Dolayısıyla Kıbrıs’ın güneyinde iktidar değişikliğinin Kıbrıslı Rumların Kıbrıs sorunu ve Kıbrıslı Türklere bakışından çözümü destekleyecek değişiklikleri de beraberinde getireceğini beklemek en basit ifadesi ile iyi niyetten öte bir saflık ve saflığın gölgesinde kendi toplumuna zaman kaybettirmekten başka bir şey değil.

Ve ankete dair Kıbrıs Türk toplumunu ilgilendiren diğer iki sonuç ise Kıbrıslı Rumların yüzde 40’nın Kıbrıslı Türkleri “yanımızda yaşayan ve bizi ilgilendirmeyen bir toplum” olarak ifade etmeleri ve “pandemi sonrası Kıbrıs sorununun ne olacağına inanıyorsunuz” sorusuna ankete katılanların yüzde 52’nin çözümü “çok uzak” gördüğünü söylemesi olsa da sınır kapılarının ve karşılıklı geçişlere dair Kıbrıs’ın güneyine egemen düşünceyi ortaya çıkarması bakımından önemli ve gözden kaçmaması gereken son bir sonuç bulunmakta.

Anket sonuçlarının belki de en önemli ve üzerinde tartışılması gereken en çarpıcı sonucu ise Kıbrıslı Rumların yüzde 34’nün sınır kapılarının açılmasını “hiçbir zaman” istemediklerinin ortaya koymaları.

Sınır kapılarının açılması ve karşılıklı geçişlerin yeniden başlamasından kim, hangi düşünce ve neden rahatsızlık duyar sorularının cevapları birçok şeyi açıklamakta aslında.

Kıbrıslı Rumların yüzde 34’ü pandemi sürecinde kapatılan sınır kapılarının hiçbir zaman açılmasını istememekte.

Çözümsüzlük çözümdür siyaseti ile bir ülkenin kaderini ipotek altına alanların kim olduğu, Kıbrıslı Türkleri eşit ortak olarak kimlerin görmediği ve sürdürülebilir yeni bir anlaşmanın önünde engel olan zihniyetin ne olduğu mahalle baskısından ve ideolojik körlükten kurtularak sadece ve sadece vicdanımız ile bir kez daha düşünülmeli.

Bir toplumum kaderini ipotek altına alınmasına daha fazla izin vermemek için.

Meydanlarda “Kıbrıs’ta Barış Engellenemez” diye haykırmak işin en kolay yolu.

Ama olmuyor işte, olmuyor.

Yeni bir dil ve yeni bir duruş ile yeniden yola çıkmak artık bir zorunluluk.

Ve Güney Kıbrıs’ı duyguların esiri olmadan realitelerin rehberliğinde okuyabilmek ise artık bir toplumsal ödev ve sorumluluk.

Editör: TE Bilisim