Eylem hakkı hak gaspına dönerse ve Hükümetler tarafından oy uğruna böylesi bir tecavüze göz yumulursa artık orada Devletin varlığı sorgulanır olur.

Ve Devlet artık bu topraklardan silinmeye başlar.

Popülist siyasetlerin sonucu olarak karşımıza çıkan sonuç ise Rum’un bile yapamadığı olur.

Ve yine, eylem hakkının hak gaspına döndüğü bir protesto ülke gündeminin merkezine oturdu.

Demokratik sistemin verdiği hakların kullanılarak demokrasinin yaralandığı başka bir ülke yoktur herhalde.

Bir ülke düşünün ki her hak arama eylemi sokaktaki vatandaşın özgürlüğüne karşı bir tehdit, her demokratik! eylem Devletin saygınlığını ayaklar altına alana bir karakter de olsun.

Ve bir Hükümet düşünün ki, demokratik hak arama eylemi adı altında Başbakanlık binası ile Meclis binasına ulaşımın engellenmesine ses çıkarmayarak, oy kaygısı ile Devletin saygınlığına leke sürülmesine vesile olsun.

KAR-İŞ ile KITSAB’ın yaptığı eylem, ortaya konan yöntemden dolayı ne kadar haklı olsalar bile bugün amacını aşmış bir noktada.

Hükümete karşı böylesi bir yöntem ile yapılan eylem hakkı hak gaspına dönmekten de öte saygı ve demokratik çerçevenin dışına çıkan Devlete karşı yapılan bir gözdağından başka bir şey değil.

Ve tüm yaşananların temelinde UBP-HP Hükümetinin hatta gelmiş geçmiş diğer bazı Hükümetlerin popülizmin ağında hareket ettiklerinin de göstergesi değil de nedir.

Ve bir ülke düşünün ki Hükümetlerini sosyal medyada yapılan yorumlar yönetsin veya diğer bir deyişle ve daha acımasız bir yorum ile sosyal medyada yapılan yorumların Hükümetin aldığı kararların üzerinde birinci derecede etkisi olsun.

Apayrı bir yazının konusu olmakla birlikte sosyal medyanın Hükümetler hatta Bakanlar Kurulu kararları üzerinde yönlendirici olduğu bir Kuzey Kıbrıs gerçeği olduğu da ortada.

Diğer bir ülke gerçeği ise her hak arama eyleminde yaşananlar ve diyalog ile ortak akıl’a ulaşma noktasında sergilenen vizyonsuzluk.

Çünkü hak aramak için yola çıkanlar biliyor ki, her türlü anti demokratik girişimlerine Hükümetlerin oy uğruna göz yumacağı ve Devletin haklarını korumakta Hükümetlerin geri adım atacağını.

Ve her eylem Hükümetlere karşı bir başkaldırı ve kabadayılık karakteri ile Kıbrıs Türk’ünü mağdur eden bir şımarıklık içerisinde ortaya konmakta.

Ve her şımarıklık Devletin saygınlığında bir küçük delik ve kamu vicdanında da bir o  kadar büyük yara açmakta.

Hiçbir eylem hele hele de demokratik Devlet yapısının verdiği haklardan yararlanarak ortaya konan hiçbir eylem ne Devlet’e karşı olmalı ne de hak gaspına dönmeli.

Ve de böylesi bir temelde ortaya konmasına da izin verilmeli.

Bedeli bir kez daha seçilmemek olsa bile.

Elbette Devlet erkini elinde tutan Hükümetler toplumu oluşturan tüm kesimlerin haklı taleplerine ve demokratik eylemlerine hoşgörü ile yaklaşmalı ve sorunların ortadan kaldırılmasına yönelik de üzerine düşeni yapmalı.

Ancak artık kim daha çok bağırırsa kim daha çok gözdağı verirse kim daha çok oy vermeyi tehdit olarak kullanırsa her istediğini aldığı dönemlerin sonu gelmeli.

Hükümetler de böylesi girişimlere oy uğruna artık çanak tutmamalı.

Çanak tutmamalı ki Devletçilik oynama sona ersin ve Devlet var olabilsin.

Devlet var olabilsin ki Kıbrıs Türk’ü hak ettiği düzene kavuşabilsin.

Editör: TE Bilisim