Türk tarafının “kademeli Kapalı Maraş açılım” planı kapsamında, bölgenin yüzde üç buçukluk kısmının askeri statüden çıkartılarak kamusal alana dahil edilmesi yönündeki kararı, farklı görüşlerin de tepkisine yol açtı.

Kıbrıs Postası'nın haberine göre  Kıbrıs Vakıflar İdaresi eski Genel Müdürü Taner Derviş, KKTC ve Türkiye’nin kapalı Maraş’a yönelik açılım sürecinin “Sevr antlaşması ile eşdeğer” olduğunu savunarak, Maraş açılımının Kıbrıs hukuku açısından yasal bir zemini olmadığını ve derhal tasfiye edilmesi gerektiğini ifade etti.

Kıbrıs Postası’na özel açıklamalarda bulunan Vakıflar eski Müdürü Derviş’in, Maraş’ın tellerle çevrili alanına ilişkin çeşitli makaleleri ve bir de yol haritası mevcut.

Bölgenin Evkaf malı olduğunu iddia eden Deriviş, Türk tarafının, kapalı bölge Maraş’daki yüzde üç buçukluk alanın askeri statüden çıkartılarak kamusal alan haline çevrilmesi ve hak sahibi olduğunu iddia eden Kıbrıslı Rumların, Taşınmaz Mal Komisyonu aracılığıyla özel mülklerine geri dönmeleri yönündeki adımın, “Kapalı Maraş’ın Birleşmiş Milletler denetiminde Kıbrıslı Rumlara iadesi anlamına geldiğini” savundu.

Söz konusu açılımla birlikte, Kıbrıslı Rumlar tarafından açılacak davaların kaybedileceğini ve bu durumun domino etkisi yaratacağını söyleyen Derviş, “ada genelinde gasp edilmiş vakıf emlak heba edilmiş olacak ve bunun sonucunda Kıbrıs Türk Halkının ada genelindeki toprak payı önemli oranda azalmış olacak” ifadelerini kullandı.

Derviş, söz ettiği domino etkisinin devamında, Türkiye’nin devasa tazminat ödemeleri yapmak zorunda kalacağını söyleyerek, “Kapalı Maraş ve ada genelinde gasp edilmiş Vakıf mallarının karşılıksız bir şekilde Kıbrıs Rum tarafına verilmesi süreci başlatılmıştır” dedi.

4 bin 638 dönüm 300a2 alana sahip Kapalı Maraş bölgesinin tümüyle Abdullah Paşa Vakfı’na, Lala Mustafa Paşa Vakfı’na ve Bilal Ağa Vakfı’na ait olduğunu iddia eden Derviş, “Kapalı Maraş’ın yüzde 77’si Kıbrıslı Rum gerçek ve tüzel kişiler, yüzde 21’i ise Maraş Belediyesi ve Merkezi Hükümet tarafından işgal edilmiştir” görüşünü savundu.

“Uluslararası antlaşmalar, yasal ve anayasal hükümler temelinde tanınmış statüsü nedeniyle Vakıflar AİHM kapsamına alınamaz” diyen Vakıflar eski Müdürü, “Vakıfların hukuki statüsü ‘Kıbrıs Yasaları’, ‘Kıbrıs Anayasası’  ve ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşması’ tarafından tanınmaktadır” dedi.

Kuruluş tarihinden itibaren, Kıbrıs hukuk sisteminde yer alan anayasal ve yasal düzenlemelerin emredici kurallarına işaret eden Derviş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Vakfiyelerin gayrı kabili rücu olup, iptal edilemeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini; hiçbir şart altında vakıfların elden çıkarılamayacağını ve devredilemeyeceğini; vakıflara el konulamayacağını; vakıfların sonsuza dek yaşatılmalarını ve işgal edilmiş vakıfların tazminat ödemeleri ile iadesini öngörmektedir.”

Hazırladığı yol haritasından söz eden Derviş, Türk tarafının planladığı Maraş açılımının tasfiye edilmesi gerektiğini ifade ederek,  sözlerine şöyle devam etti:

“ Uluslararası antlaşmalar, yasal ve anayasal hükümler temelinde tanınmış statüsü nedeniyle Vakıflar AİHM kapsamına alınamaz. Ancak, hatalı Maraş Açılımı ile Vakıflara ait Kapalı Maraş AİHM kıskacına alınmış olacak ve sonuçta Kapalı Maraş’taki vakıf taşınmaz mallar tazminat ödemeleri ile Kıbrıslı Rumlara kaybedilmiş olacaktır. Bu nedenle Maraş Açılımı tasfiye edilmelidir. Kaldı ki, Maraş Açılımının Kıbrıs hukuku açısından yasal bir zemini de yoktur.”                                                                       

Hazırladığı yol haritasına ilişkin açıklamasının devamında, “Taşınmaz Mal Yasası”nın ‘eşitlik’ ilkesi temelinde yeniden düzenlenmesi gerektiğini savunan Derviş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“AİHM kararları temelinde, tek taraflı bir şekilde münhasıran Kuzey Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Rumlara hizmet eden “Tazmin Mekanizması” oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 1878 yılından itibaren işgal edilmiş Vakıflar ile Kıbrıslı Türklerin 1958-1974 dönemindeki kollektif ve münferit kayıpları için herhangi bir tazmin mekanizması oluşturulmamıştır. Bu bağlamda Tazmin Mekanizmasının, siyasi eşitlik ilkesi temelinde yeniden düzenlenmesi için uluslararası platformda girişim yapılmalıdır.”

Bölgenin askeri statüsünün muhafaza edilmesi gerektiğini savunan Derviş, “AİHM tarafından tanınan Taşınmaz Mal Yasasına göre, askeri bölge kapsamında olan Kapalı Maraş, AİHM sürecinde öngörülen iade kapsamı dışındadır. Bu yasal düzenleme Kıbrıslı Rumların Kapalı Maraş’taki taşınmaz mallar için iade talebinde bulunamayacağını teyit etmektedir. Bu tespitten hareketle, hukuk zemininde Kıbrıs Türk Halkının meşru mülkiyet haklarını koruyan bir politika geliştirilmeden Kapalı Maraş’ın askeri bölge kapsamından çıkarılması sakıncalıdır” dedi.

Kapalı Maraş’taki malların Evkaf’a ait olduğu yönündeki iddiasını yineleyen Derviş, “Kapalı Maraş’taki Rum işgalciler aleyhinde tazminat davaları açılmalıdır” diyerek, “AİHM sürecinde tazminat talebinde bulunan Kapalı Maraş’ın Rum işgalcileri aleyhinde, mahallinde yargı ilkesi temelinde, Vakıflar İdaresi tarafından Mağusa Kaza Mahkemesinde, ada genelinde geçerli Kıbrıs yasaları temelinde tazminat davaları açılmalıdır” ifadelerini kullandı.

Hazırladığı yol haritasına ilişkin açıklamasının devamında, “Kapalı Maraş’ın, mal sahibi sıfatıyla Kıbrıs Vakıflar İdaresi tarafından Turizm-Ticaret-Serbest Bölge statüsünde yapılandırılması gerektiğini” söyleyen Derviş, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Ada genelinde geçerli anayasal ve yasal düzenlemeler temelinde, mal sahibi sıfatıyla Kıbrıs Vakıflar İdaresi Kapalı Maraş’ı tasarrufuna alarak, kapsamlı bir master plan ile ekonomiye kazandırmalıdır. Söz konusu master plan çerçevesinde, 10,000 turistik yatak kapasitesi ile 5,000 işyerinin inşa edilerek 30,000 kişiye istihdam olanağı sağlanması mümkündür.”

Editör: Haber Merkezi