Pembe Köşk Psikiyatri Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Çakıcı, insanların salgın
sürecinde 3 tip reaksiyon verdiklerini belirterek, inkar etme ve komplo teorileri üretmek
yerine, bilimsel tedbirler ışığında yeni normal yaşantıyı öğrenmemiz gerekiyor dedi.
BRT'de Uz. Psk. Şule İlbudu'nun sunduğu PsikoTerapi programına katılan Mehmet Çakıcı,
salgın sürecinde toplumun içinde bulunduğru ruh sağlığıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Covid-19 pandemisinin psikolojik bir travma olduğunu belirten Çakıcı, Kıbrıs Türk insanının
savaşlar, göçler, depremler, seller, ekonomik krizler ve gelecek belirsizliği yaşayan, iç politik
sıkıntıları olan yaralı bir halk olduğunu söyledi. Çakıcı, pandemiye gelinceye kadar yıllar
içerisinde yaptıkları çalışmalar neticesinde toplumda ruhsal olarak örselenmişlik ve
yaralanmaların olduğunu, bunun da hasta olmaya yatkınlığı gözler önüne serdiğini söyledi.
Mehmet Çakıcı, Covid-19 salgınının tüm insanlığı etkilerken 5 çeşit belirti grubu bulunan
psikiyatrik sendrom olarak da tanımlanabileceğini ifade ederek şöyle devam etti, "Birincisi
tüm dünyada insanlar çok yoğun depresyon ve anksiyete geçiriyor. Bütün bilimsel çalışmalar
bunu gösteriyor. İkincisi bir psikolojik travmadır çünkü ölüm tehdidi var, dolayısıyla bizde
stres ve kaygı yaratıyor. Üçüncüsü sosyal izolasyon. Evlere kapandığımız bir dönemden
geçiyoruz, sosyal olayları kaybedince psikiyatrik sorunlar, ruhsal hastalıklar da artış gösterdi.
Dördüncüsü hijyen. virüsün ortaya çıkışıyla temizlik davranışlarımız gelişti. Sürekli ellerimizi
yıkıyor, eldiven ve maske takıyoruz. Son belirti ise şüphedir. Herkesten şüphelenir hale
geldik. Aksıran, öksüren birini gördüğümüzde hemen şüphelenmeye başladık. Yalnızca fiziki
bir tehdit değil psikiyatrik olarak da bir tehditle karşı karşıyayız" dedi.
İnsanların salgın sürecinde 3 tip reaksiyon verdiklerini kaydeden Prof. Dr. Mehmet
Çakıcı, bunlardan ikisinin patalojik olduğunu, bunların başında ise inkarın geldiğini söyledi.
Çakıcı şöyle devam etti, "İnsan stresli olaylara 3 şekilde cevap veriyor. Böyle bir şey yoktur.
Ciddi ölümler yaşanmıyor, aslında bu olay çok büyütülüyor. İnsanlar bunu çok abartıyor gibi
maske takmayı ve aşı yapmayı rededen bir inkar reaksiyonu gösterebiliyor. Bu aslında
Kıbrıs'a özgü bir şey değildir. Bu dünyada da böyledir ve biz buna inkar etme diyoruz. Bu
stresi karşılama biçimimizdir. Bu stres inkar edildiğinde, şu anda var olan ölüm tehdidine
yönelik bir çeşit savunma mekanizması geliştirmiş oluyoruz. Kişinin en temel savunma
mekanizmasıdır ve adı da yalanlama inkardır. İkinci savunma biçimi şüphenin ortaya çıkarak
komplo teorileri üretmektir. Neden çıktı bu virüs, kim icat etti? İnsanlara çip takılacağıyla
ilgili söylentiler konuşuluyor. Takip mi edileceğiz?ABD ve diğer büyük ülkelerin bizi
yönetme biçimimi diyerek olaylara şüphe ile bakarız. Bu da insani bir tepkidir. Değerlendirme
yanlış olsa da kendi psikolojimizle başa çıkma biçimidir. Böyle olunca kişi aşı olmayı, tedbir
almayı ret ediyor. Kişi sokağa çıkınca bana bulaşmaz diyerek rahat tavırlar içerisinde
dolaşmayı seçiyor. Bir de stres ve ölüm tehdidine karşı vermemiz gereken daha sağlıklı bir
tepki vardır ki, buna sahip çıkmamız gerekiyor. Dünyada ve ülkemizde bir virüs vardır ve her
zaman ki grip virüsü değildir. Bunu saygın bütün bilim insanları söylüyor. Bizim bununla
başa çıkmamız lazım. Yani kabullenmemiz gereken bir gerçekliktir. Paniğe girmeden,
gereken tüm bilimsel tedbirleri alarak, bu yeni normal yaşantıyı öğrenmemiz gerekiyor"
şeklinde konuştu.

Kapanmanın tek başına çözüm olmadığını belirten Çakıcı, "Yaklaşık bir yıldır açılacak iş
yerleriyle ilgili eğitim, denetim ve sertifasyon işlemlerinin yapılmasıyla ilgili defalarca
çağrılarda bulunduk, bunu şu anda BRT ekranlarından bir kez daha tekrarlıyoruz. Sağlık
Bakanlığı bünyesinde bir denetleme ekibi kurularak gerekli denetlemelerin gecikmeden
yapılması gerekir. Yoksa kapatıp açılarak bir yere varılamaz. Çoğalan vakalar sonrasında
ülkenin kapanma noktasına gelme sebebi yetersiz tedbirlerlerden kaynaklanmaktadır" dedi.
Çakıcı, ülkemizde çıkan vakaların artık Türkiye nüfusuna göre risk oranı açısından
neredeyse iki katına çıktığını belirterek, yerel yayılmanın önüne ciddi tebdirlerle
geçilebileceğini sözlerine ekledi.

Editör: TE Bilisim