HK Ajans
Bu hafta Turizm eski Müsteşarı Şahap Aşıkoğlu ile sektörü konuştuk ve
kendisini biraz daha yakından tanımaya çalıştık. Aşıkoğlu turizm sektöründe
hükümetin yanlışlar yaptığını ve bu nedenle kötüye doğru bir gidişin var
olduğunu iddia etti. Aşıkoğlu,turizmin canlanması için neler yapılabileceğini
şöyle sıraladı: Türkiye’ye aşırı bağımlılıktan kurtulmalı, daha fazla casino izni
verilmemeli, Turizm Sektörü libarelleşmeli, Turizm Yatırım Teşvik sistemi
yeniden revize edilerek vergi ve yatırım teşvikleri konularında devletin
avantajına olacak noktalar artırılmalı. Haksız rekabete yönelik önlemler
alınmalı. Ulaşım Teşvik sistemi acentelerin rekabetçi olmasını, büyümeye ve
dışa açılmaya odaklanmasını teşvik edecek şekilde revize edilmelidir. İşte Şahap
Aşıkoğlu’nun HK Ajans’a söyledikleri.
SORU: Sizi toplum Turizm Bakanlı Müsteşarı olarak tanıyor. Ancak sizin çok
farklı yönleriniz var. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
AŞIKOĞLU: 1967 yılında Lefkoşa’da doğdum ancak 9 yaşında babamın
Mağusa’ya tayini dolayısıyla çocukluğum Mağusa Maraş bölgesinde geçti. 4
çocuklu bir memur ailesinin en küçük çocuğu olmamdan dolayı çalışma
hayatına ilkokul beşinci sınıftayken yaz tatilinde yeğenimizin benzin
istasyonunda başladım ve sonrasında ise tüm öğrenim hayatım boyunca hep
çalıştım. O zamanlar çocukların çalışması ayıp değildi tabii.
Çocukluğumdan bu yana hep çalıştım
SORU: Ne gibi işler yaptınız?
AŞIKOĞLU: Portakal fabrikasından tutun da, limanda yük taşımaya kadar
birçok yerde ve turizm sektörünün, casinolar dahil birçok alanında çalıştım.
Garsonluk, krupiyerlik, rehberlik gibi işlerin yanı sıra seyahat acentelerinde de
farklı görevler yürüttüm. Çalışma hayatına erken atılmış olmak bana iş
dünyasında büyük avantajlar sağladı. Lise ve üniversite sonrasında yüksek lisans
yaparken de üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Çalışmamın yanı
sıra öğrencilik hayatım boyunca çok da aktif bir spor ve sosyal hayatım oldu.
Voleybol, atletizm ve satranç alanında başarı göstererek Türkiye’de birçok kez
ülkemi temsil etme şansını yakaladım.
Kar amacı gütmeyen şirket
SORU: Turizmle tanışmanız nasıl oldu?
AŞIKOĞLU:Üniversite eğitimim sırasında turizm alanındaki tecrübelerimden
dolayı üniversitenin turizm master plan ekibine dahil edildim. Master planının
tesliminden sonra üç yıl boyunca London Metropolitan Üniversitesi adına
“Kuzey Kıbrıs’taki kumar turizmi sürdürülebilir mi” konusunda akademik bir
çalışma yapıp, dönemin Turizm Bakanı Sayın Mustafa Akıncı’ya teslim ettik.
Bu arada Maltepe Üniversitesi’nden aldığım teklifi kabul ederek İstanbul’a
taşındım. Burada Turizm Bölüm başkanlığı dahil olmak üzere rektör
danışmanlığına kadar farklı görevlerde bulundum. Avrupa Birliği’nin
Türkiye’de faaliyetlerine başlaması üzerine üniversitedeki görevlerim devam
ederken, AB Delegasyonlarında uzman olarak çalışmaya başladım. Türkiye’de
bu alandaki ihtiyacı görerek üç ortağımla beraber Türkiye’nin ilk Nonprofit
(Kar amacı gütmeyen) şirketini kurduk. 2009 yılına kadar Doğan Grubu,
Sabancı Grubu, Doğa Grubu, Bakırköy Belediyesi, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, Tarih Vakfı, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı gibi birçok
kuruma yatırım danışmanlığı, kurumsal sosyal sorumluluk, fon yaratma, itibar
yönetimi gibi alanlarda danışmanlık hizmeti vererek birçok proje
gerçekleştirdik.
6 yıl süren Turizm Müsteşarlığı
SORU: Türkiye’de birçok alanda çalıştığını anlatıyorsunuz. Kuzey Kıbrıs’a
dönüşünüz nasıl oldu?
AŞIKOĞLU: 2009 yılında KKTC’de Avrupa Birliği projelerinden birinde görev
yapmaktayken aynı yıl yapılan seçimin ardından kurulan Eroğlu hükümetinde
Turizm ve Çevre Bakanlığı Müsteşarlığı görevi teklif edilince kabul ettim. 2015
yılının Aralık ayında bu görevden istifa ederek Türkiye’deki ve uluslararası
çalışmalarıma kaldığım yerden yeniden başladım. Türkiye ve ülkemizde yatırım
danışmanlığı ve fon yaratma alanındaki kariyerimi sürdürürken, KKTC’deki
SAYTEV Saydam Tarih ve Eğitim Vakfı’nın Müdürlüğünü de yürütüyorum.
Aynı zamanda Turizm alanındaki çalışmalarımı ise Londra merkezli bir
danışmanlık şirketi olan Touch TD’de sürdürüyorum.
Uyguladığımız stratejilerler turist sayısını 1 milyonun üzerine çıkardık
SORU: Peki şu andaki turizm sektörünün durumunu nasıl görüyorsunuz?
AŞIKOĞLU:Öncelikle şunu tekrar vurgulamalıyız ki ülkemiz KKTC’nin turizm
sektörünün dışında, ki yüksek öğrenim de turizmin bir çeşididir, kalkınmak için
başka hiçbir alternatifi yoktur. Bu söylediğim kısa ve orta vade için geçerlidir ve
tartışma kaldırmaz bir olgudur.
Bu noktadan hareketle; ülkemiz turizm sektörünü doğru analiz edebilmemiz
için, dört farklı faktörü gözönünde bulundurmamız gerekir. Birincisi dünyadaki
ve bölgemizdeki turizm konjektürü, ikincisi hükümetin kararlılığı ve gücü,
üçüncüsü turizm sektörümüzün dinamizmi ve dördüncüsü de Türkiye
hükümetleri ile ilişkilerdir. Bahsettiğim bu dört noktayı 2009 yılında
dengeleyebilmiş ve doğru stratejiler kurabilmiştik. Böylece sürekli arkasına
saklanılarak başarısızlıklarını “ambargolar altındayız” söyleminin ardına
gizleyen zihniyetin gerçek olmadığını, 23 ülkeden turist akışı sağlayarak
ulaştığımız rakamlarla kamuoyuna göstermiştik. Yürüttüğümüz çalışmalar ve
kurduğumuz sistemle turizmin birçok makro ekonomik göstergelerinde, 1974
sonrasında ulaşılan tüm rakamları geride bırakarak rekorlar kırdık. Örneğin
turist başına gecelemeyi artırarak 6 geceye yaklaştık, yabancı geceleme
ortalamasında ise ilk kez Türkiye geceleme rakamlarını yakaladık ve turist
sayısını bir milyonun üzerine çıkarararak turizm gelirlerinde büyük artış
sağladık.
Siyasi istikrarsızlık sistemi çökertti
SORU: Neden geriledik peki?
AŞIKOĞLU: Hükümetlerin devamlı bir şekilde değişmesi ve siyasal
istikrarsızlık az önce değindiğim dört faktörlük paketin üzerine kurduğumuz
sistemi çökertti. 2016 yılına geldiğimizde ve bu yılın OcakTemmuz dönemi
verilerini 2015 ile kıyasladığımızda, yabancı uyruklu turistlerin gecelemelerinde
%10’luk bir düşüş, turistik konaklama tesislerinin doluluklarında ise %8’lik bir
düşüş gerçekleştiğini görmekteyiz. Dolayısı ile bu verilerin sonucunda da 2016
yılı turizm gelirlerinde %2025 bandında bir düşüş olacağı görülebilmektedir.
Özetle verilere baktığımızda 2016 iyi gitmemektedir ve maalesef 2017 de hiç iyi
görünmemektedir.
Türkiye’ye değil, Avrupa’ya bilinçli tanıtım yapılmalı
SORU: Bakanlık Türkiye’de bir tanıtım atağı başlattı. Sizce bu çalışma 2016
rakamlarını yükseltir mi? Ve turizm sektörünün yeniden toparlanması için
uygun bir strateji mi?
AŞIKOĞLU: Bu konuda ben Bakanlıktan farklı düşünüyorum. Bizim en ciddi
yapısal sorunumuz turist pazarı anlamında Türkiye’ye olan aşırı
bağımlılığımızdır. Bizim ülkemizin %7075 oranındaki turisti Türkiye’den
gelmektedir. Aynen Antalya’nın Rus turiste olan aşırı bağımlılığından dolayı
yaşadığı sorunları yaşamamak için, bizim hedefimiz tüm yumurtaları bir sepete
koymamak olmalıdır. Türkiye alternatifinin yanında birçok farklı pazarlar
üretmemiz gerekmektedir. Bütçemizin çoğunu yurt dışında İngiltere, Almanya,
Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde yapacağımız nokta atışlarıyla yeni uçak
seferlerinin başlatılmasına yöneltmeliyiz. 7 gecelik paket turlarla daha fazla
yabancı turist getirmeliyiz. Bunun için Türkiye’ye değil Avrupa’ya yönelik
bilinçli tanıtım ve çalışmalar yapmalı, Avrupa’ya yönelik tarifeli veya part
charter veya full charter uçak hatlarını çoğaltmalıyız.
Azınlık hükümeti zaafiyeti
Bu anlamda 2017 için turizm sektörünün başarılı olmasının TEK YOLU uzun
süreli ve kararlı bir planlama yapmak ve uygulamaktır. Ancak ne yazık ki şu
andaki azınlık hükümetinin bu yöndeki bir planlamayı yapmaya gücü ve iktidarı
yoktur. Dolayısıyla Turizm Bakanlığı’nın ve teknik ekibin de bu gücü yoktur.
Bu söylediğimin gerekçesini açıklayacak olursam, şu andaki hükümet azınlık
hükümetidir ve özellikle meclis açıldıktan sonra milletvekili yeter sayısından
dolayı bu hükümetin birçok sorun yaşaması herkes tarafından beklenmektedir.
Meclisteki azınlık zaafiyeti varken, bu hükümetin uzun vaadeli planlar yapıp,
tüm halkın faydasına kararlar alabilmesi neredeyse imkansızdır. Çünkü birçok
rant cephesi yıllardır böyle bir hükümeti beklemektedir. Zaten bunu da
hükümetin yaptığı tüm icraatlarında görmekteyiz. Örneğin Girne Emirnamesi
konusundaki ısrarı, Karpaz’da ve İskele’de işgal edilen yerlerin yıktırılmaması,
TÜK kararı, mersedes alımı konusu ve seyrüsefer affı tamamen popülist ve
hükümetin zaafiyetinden yararlanan çevrelerin talepleri doğrultusunda atılan
adımlardır. Ki maalesef bu iki parti “KKTC sonsuza kadar yaşatılacaktır” deyen
iki partidir ve ilk kez birlikte hükümet etmektedirler. Ama hükümet ederken
yaptıkları icraatlarına bakacak olursak, KKTC Devletini halk karşısında küçük
düşüren, acizleştiren ve saygınlığını sıfırlayan kararlar alarak söylemlerinin tam
tersini yapmaktadırlar.
Tüm kesimlerin karşı olduğu bu emirname kimin için çıkarılıyor?
SORU: Girne Emirnamesi konusundaki düşünceleriniz nedir?
AŞIKOĞLU: Dolayısıyla böyle bir konjektürde bu hükümetin turizm alanında
da kamuoyu yararına olacak uzun vadeli bir plan yapıp kararlılıkla uygulaması
mümkün değildir. Örneğin Girne Emirnamesi kararı sadece bir otelin casino
açabilmesi için uyguladığı baskının sonucudur. Genel olarak analiz yapacak
olursam böyle bir 5 yıldızlı casino oteline Girne’nin ihtiyacı yoktur. İkincisi
turistik yatak kapasitemizin %70’i beş yıldızlı otellerden oluşmaktadır ve bu
orana bakıldığında Turizm Bakanlığı’nın ülkede bir müddet 5 yıldızlı otel izni
vermemesi gerekmektedir. Bundan da önemlisi yeni casino açarak zaten zor
durumda olan şans oyunları sektöründeki karlılığın daha da azalmasına sebep
olunmaktadır. Bunun yanında bu otele izin verilmek için yapılacak değişiklikler
bu ve benzeri otelleri çoğaltarak zaten plansız ve dengesiz büyüyen turizm
sektörünü daha da dengesiz hale getirecek ve hali hazırda betonlaşmış olan
Girne’yi 20 sene sonra tam anlamıyla bitirecektir. Bu basit soruyu sormak lazım,
Turizm Master Planına ve Ülke Fiziki Planına uygun olmayan bu emirnamenin
geçmesini turizmciler istemiyor, inşaat sektörü istemiyor, mimar mühendis
odaları istemiyor, şans oyunları sektörü istemiyor, bölge belediyeleri istemiyor,
halk istemiyor, peki kim istiyor? Bu uygulamada ısrar edilerek, yasalara ve
hukukun üstünlüğü ilkesine ayrkırı davranılarak halka “Ülkemiz KKTC’de yasal
olmayan her şey yolunu bulursan yapılabilir” mesajı verilmektedir.
Bütün bunları düşündüğümüzde, bu kararı verecek olan, bu kararı üretmek için
çabalayan Bakanlar Kurulunun devletini sevdiği veya ülkemiz KKTC’yi
yaşatmak için çalıştığı düşünülebilir mi? Yoksa turizmin halk için yapıldığının
ve amacın halkın sosyal ve ekonomik refahının yükseltilmesi için yapıldığının
mı farkında değildirler?
Halk ile turizm yatırımcıları karşı karşıya getiriliyor
Çok aşikardır ki bu popülist yaklaşımlarla kıyılardan, denizden, yatırım
atmosferinden koparılan halk, bu alanları giderek kapatan yabancı sermayeye
karşı tepki duymaktadır. Ve dolayısıyla da turizme de tepki duyarak sahip
çıkmamaktadır. Halk ile turizm yatırımcıları karşı karşıya getirilerek, aralarında
bir nefret oluşmasına neden olunmaktadırlar. Bu durum ne turizm yatırımcıları
için ne de halk için sürdürülebilir değildir. Çünkü bu devlet, turizm yatırımları
olmadan kalkınamaz, turizm yatırımcıları ise bu ülkenin halkına rağmen turizm
yapamaz.
SORU:Bu durumda çözüm öneriniz var mıdır? Neler yapılmalıdır?
AŞIKOĞLU:Elbette yapılabilecek ve uygulanabilecek aksiyonlar vardır. Turizm
gelirimizi sürdürülebilir biçimde artırabilmek hedefiyle yapılması gerekenleri
madde madde sayacak olursam;
1 Konuşmamın başında da belirttiğim gibi turistik anlamda tek pazara yani
Türkiye’ye olan aşırı bağımlılığımızdan kurtulmak için yaratacağımız yeni
pazarlardan tarifeli uçuşlar başlatmamız gerekmektedir. Böylece Türkiye
pazarına olan aşırı bağımlılığımız yüzünden burada oluşan veya oluşabilecek
olumsuz şartlardan ciddi şekilde etkilenmemizin önüne geçebileceğiz.
2 Yine az önce belirttiğim gibi turizm sektörümüzün bir diğer aşırı bağımlı
olduğu Şans oyunları şektörünün regüle edilmesi gerekmektedir. Artık casino
izni verilmemesi gerekmektedir ve sektörün karlılıklarının daha da
düşmemesi yönünde kararlar üretilmelidir.
3 Ulaşım Teşvik sistemi acentelerin rekabetçi olmasını, büyümeye ve dışa
açılmaya odaklanmasını teşvik edecek şekilde revize edilmelidir. Halbuki
teşvik sisteminde yapılan son değişiklikler, aynı tarım sektöründeki
uygulamalar gibi dejenere olmaya doğru gitmekte ve sektörün dinamizmini
öldürmektedir.
4 Turizm sektörü ülkemizin diğer sektörlerinde de olduğu gibi rekabeti ülke
dışında değil ülke içinde algılamakta olduğundan haksız rekabete yönelik
önlemler alınması gerekmektedir. Bu anlamda alınacak cezai önlemler
herkese uygulanmalıdır.
5 Turizm Sektörü libarelleşmelidir. Seyahat Acenteleri Yasası ve Oteller
Yasası yeniden ele alınarak sektörün başarısız olanlarının piyasanın dışına
atılması sağlanmalıdır.
6 Turizm Yatırım Teşvik sistemi yeniden revize edilerek vergi ve yatırım
teşvikleri konularında devletin avantajına olacak noktalar artırılmalıdır.
Böylece turizmin ekonomik getirisi artırılmalıdır.
Bu hafta Turizm eski Müsteşarı Şahap Aşıkoğlu ile sektörü konuştuk ve
kendisini biraz daha yakından tanımaya çalıştık. Aşıkoğlu turizm sektöründe
hükümetin yanlışlar yaptığını ve bu nedenle kötüye doğru bir gidişin var
olduğunu iddia etti. Aşıkoğlu,turizmin canlanması için neler yapılabileceğini
şöyle sıraladı: Türkiye’ye aşırı bağımlılıktan kurtulmalı, daha fazla casino izni
verilmemeli, Turizm Sektörü libarelleşmeli, Turizm Yatırım Teşvik sistemi
yeniden revize edilerek vergi ve yatırım teşvikleri konularında devletin
avantajına olacak noktalar artırılmalı. Haksız rekabete yönelik önlemler
alınmalı. Ulaşım Teşvik sistemi acentelerin rekabetçi olmasını, büyümeye ve
dışa açılmaya odaklanmasını teşvik edecek şekilde revize edilmelidir. İşte Şahap
Aşıkoğlu’nun HK Ajans’a söyledikleri.
SORU: Sizi toplum Turizm Bakanlı Müsteşarı olarak tanıyor. Ancak sizin çok
farklı yönleriniz var. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
AŞIKOĞLU: 1967 yılında Lefkoşa’da doğdum ancak 9 yaşında babamın
Mağusa’ya tayini dolayısıyla çocukluğum Mağusa Maraş bölgesinde geçti. 4
çocuklu bir memur ailesinin en küçük çocuğu olmamdan dolayı çalışma
hayatına ilkokul beşinci sınıftayken yaz tatilinde yeğenimizin benzin
istasyonunda başladım ve sonrasında ise tüm öğrenim hayatım boyunca hep
çalıştım. O zamanlar çocukların çalışması ayıp değildi tabii.
Çocukluğumdan bu yana hep çalıştım
SORU: Ne gibi işler yaptınız?
AŞIKOĞLU: Portakal fabrikasından tutun da, limanda yük taşımaya kadar
birçok yerde ve turizm sektörünün, casinolar dahil birçok alanında çalıştım.
Garsonluk, krupiyerlik, rehberlik gibi işlerin yanı sıra seyahat acentelerinde de
farklı görevler yürüttüm. Çalışma hayatına erken atılmış olmak bana iş
dünyasında büyük avantajlar sağladı. Lise ve üniversite sonrasında yüksek lisans
yaparken de üniversitelerde öğretim görevlisi olarak çalıştım. Çalışmamın yanı
sıra öğrencilik hayatım boyunca çok da aktif bir spor ve sosyal hayatım oldu.
Voleybol, atletizm ve satranç alanında başarı göstererek Türkiye’de birçok kez
ülkemi temsil etme şansını yakaladım.
Kar amacı gütmeyen şirket
SORU: Turizmle tanışmanız nasıl oldu?
AŞIKOĞLU:Üniversite eğitimim sırasında turizm alanındaki tecrübelerimden
dolayı üniversitenin turizm master plan ekibine dahil edildim. Master planının
tesliminden sonra üç yıl boyunca London Metropolitan Üniversitesi adına
“Kuzey Kıbrıs’taki kumar turizmi sürdürülebilir mi” konusunda akademik bir
çalışma yapıp, dönemin Turizm Bakanı Sayın Mustafa Akıncı’ya teslim ettik.
Bu arada Maltepe Üniversitesi’nden aldığım teklifi kabul ederek İstanbul’a
taşındım. Burada Turizm Bölüm başkanlığı dahil olmak üzere rektör
danışmanlığına kadar farklı görevlerde bulundum. Avrupa Birliği’nin
Türkiye’de faaliyetlerine başlaması üzerine üniversitedeki görevlerim devam
ederken, AB Delegasyonlarında uzman olarak çalışmaya başladım. Türkiye’de
bu alandaki ihtiyacı görerek üç ortağımla beraber Türkiye’nin ilk Nonprofit
(Kar amacı gütmeyen) şirketini kurduk. 2009 yılına kadar Doğan Grubu,
Sabancı Grubu, Doğa Grubu, Bakırköy Belediyesi, İstanbul Büyükşehir
Belediyesi, Tarih Vakfı, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı gibi birçok
kuruma yatırım danışmanlığı, kurumsal sosyal sorumluluk, fon yaratma, itibar
yönetimi gibi alanlarda danışmanlık hizmeti vererek birçok proje
gerçekleştirdik.
6 yıl süren Turizm Müsteşarlığı
SORU: Türkiye’de birçok alanda çalıştığını anlatıyorsunuz. Kuzey Kıbrıs’a
dönüşünüz nasıl oldu?
AŞIKOĞLU: 2009 yılında KKTC’de Avrupa Birliği projelerinden birinde görev
yapmaktayken aynı yıl yapılan seçimin ardından kurulan Eroğlu hükümetinde
Turizm ve Çevre Bakanlığı Müsteşarlığı görevi teklif edilince kabul ettim. 2015
yılının Aralık ayında bu görevden istifa ederek Türkiye’deki ve uluslararası
çalışmalarıma kaldığım yerden yeniden başladım. Türkiye ve ülkemizde yatırım
danışmanlığı ve fon yaratma alanındaki kariyerimi sürdürürken, KKTC’deki
SAYTEV Saydam Tarih ve Eğitim Vakfı’nın Müdürlüğünü de yürütüyorum.
Aynı zamanda Turizm alanındaki çalışmalarımı ise Londra merkezli bir
danışmanlık şirketi olan Touch TD’de sürdürüyorum.
Uyguladığımız stratejilerler turist sayısını 1 milyonun üzerine çıkardık
SORU: Peki şu andaki turizm sektörünün durumunu nasıl görüyorsunuz?
AŞIKOĞLU:Öncelikle şunu tekrar vurgulamalıyız ki ülkemiz KKTC’nin turizm
sektörünün dışında, ki yüksek öğrenim de turizmin bir çeşididir, kalkınmak için
başka hiçbir alternatifi yoktur. Bu söylediğim kısa ve orta vade için geçerlidir ve
tartışma kaldırmaz bir olgudur.
Bu noktadan hareketle; ülkemiz turizm sektörünü doğru analiz edebilmemiz
için, dört farklı faktörü gözönünde bulundurmamız gerekir. Birincisi dünyadaki
ve bölgemizdeki turizm konjektürü, ikincisi hükümetin kararlılığı ve gücü,
üçüncüsü turizm sektörümüzün dinamizmi ve dördüncüsü de Türkiye
hükümetleri ile ilişkilerdir. Bahsettiğim bu dört noktayı 2009 yılında
dengeleyebilmiş ve doğru stratejiler kurabilmiştik. Böylece sürekli arkasına
saklanılarak başarısızlıklarını “ambargolar altındayız” söyleminin ardına
gizleyen zihniyetin gerçek olmadığını, 23 ülkeden turist akışı sağlayarak
ulaştığımız rakamlarla kamuoyuna göstermiştik. Yürüttüğümüz çalışmalar ve
kurduğumuz sistemle turizmin birçok makro ekonomik göstergelerinde, 1974
sonrasında ulaşılan tüm rakamları geride bırakarak rekorlar kırdık. Örneğin
turist başına gecelemeyi artırarak 6 geceye yaklaştık, yabancı geceleme
ortalamasında ise ilk kez Türkiye geceleme rakamlarını yakaladık ve turist
sayısını bir milyonun üzerine çıkarararak turizm gelirlerinde büyük artış
sağladık.
Siyasi istikrarsızlık sistemi çökertti
SORU: Neden geriledik peki?
AŞIKOĞLU: Hükümetlerin devamlı bir şekilde değişmesi ve siyasal
istikrarsızlık az önce değindiğim dört faktörlük paketin üzerine kurduğumuz
sistemi çökertti. 2016 yılına geldiğimizde ve bu yılın OcakTemmuz dönemi
verilerini 2015 ile kıyasladığımızda, yabancı uyruklu turistlerin gecelemelerinde
%10’luk bir düşüş, turistik konaklama tesislerinin doluluklarında ise %8’lik bir
düşüş gerçekleştiğini görmekteyiz. Dolayısı ile bu verilerin sonucunda da 2016
yılı turizm gelirlerinde %2025 bandında bir düşüş olacağı görülebilmektedir.
Özetle verilere baktığımızda 2016 iyi gitmemektedir ve maalesef 2017 de hiç iyi
görünmemektedir.
Türkiye’ye değil, Avrupa’ya bilinçli tanıtım yapılmalı
SORU: Bakanlık Türkiye’de bir tanıtım atağı başlattı. Sizce bu çalışma 2016
rakamlarını yükseltir mi? Ve turizm sektörünün yeniden toparlanması için
uygun bir strateji mi?
AŞIKOĞLU: Bu konuda ben Bakanlıktan farklı düşünüyorum. Bizim en ciddi
yapısal sorunumuz turist pazarı anlamında Türkiye’ye olan aşırı
bağımlılığımızdır. Bizim ülkemizin %7075 oranındaki turisti Türkiye’den
gelmektedir. Aynen Antalya’nın Rus turiste olan aşırı bağımlılığından dolayı
yaşadığı sorunları yaşamamak için, bizim hedefimiz tüm yumurtaları bir sepete
koymamak olmalıdır. Türkiye alternatifinin yanında birçok farklı pazarlar
üretmemiz gerekmektedir. Bütçemizin çoğunu yurt dışında İngiltere, Almanya,
Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde yapacağımız nokta atışlarıyla yeni uçak
seferlerinin başlatılmasına yöneltmeliyiz. 7 gecelik paket turlarla daha fazla
yabancı turist getirmeliyiz. Bunun için Türkiye’ye değil Avrupa’ya yönelik
bilinçli tanıtım ve çalışmalar yapmalı, Avrupa’ya yönelik tarifeli veya part
charter veya full charter uçak hatlarını çoğaltmalıyız.
Azınlık hükümeti zaafiyeti
Bu anlamda 2017 için turizm sektörünün başarılı olmasının TEK YOLU uzun
süreli ve kararlı bir planlama yapmak ve uygulamaktır. Ancak ne yazık ki şu
andaki azınlık hükümetinin bu yöndeki bir planlamayı yapmaya gücü ve iktidarı
yoktur. Dolayısıyla Turizm Bakanlığı’nın ve teknik ekibin de bu gücü yoktur.
Bu söylediğimin gerekçesini açıklayacak olursam, şu andaki hükümet azınlık
hükümetidir ve özellikle meclis açıldıktan sonra milletvekili yeter sayısından
dolayı bu hükümetin birçok sorun yaşaması herkes tarafından beklenmektedir.
Meclisteki azınlık zaafiyeti varken, bu hükümetin uzun vaadeli planlar yapıp,
tüm halkın faydasına kararlar alabilmesi neredeyse imkansızdır. Çünkü birçok
rant cephesi yıllardır böyle bir hükümeti beklemektedir. Zaten bunu da
hükümetin yaptığı tüm icraatlarında görmekteyiz. Örneğin Girne Emirnamesi
konusundaki ısrarı, Karpaz’da ve İskele’de işgal edilen yerlerin yıktırılmaması,
TÜK kararı, mersedes alımı konusu ve seyrüsefer affı tamamen popülist ve
hükümetin zaafiyetinden yararlanan çevrelerin talepleri doğrultusunda atılan
adımlardır. Ki maalesef bu iki parti “KKTC sonsuza kadar yaşatılacaktır” deyen
iki partidir ve ilk kez birlikte hükümet etmektedirler. Ama hükümet ederken
yaptıkları icraatlarına bakacak olursak, KKTC Devletini halk karşısında küçük
düşüren, acizleştiren ve saygınlığını sıfırlayan kararlar alarak söylemlerinin tam
tersini yapmaktadırlar.
Tüm kesimlerin karşı olduğu bu emirname kimin için çıkarılıyor?
SORU: Girne Emirnamesi konusundaki düşünceleriniz nedir?
AŞIKOĞLU: Dolayısıyla böyle bir konjektürde bu hükümetin turizm alanında
da kamuoyu yararına olacak uzun vadeli bir plan yapıp kararlılıkla uygulaması
mümkün değildir. Örneğin Girne Emirnamesi kararı sadece bir otelin casino
açabilmesi için uyguladığı baskının sonucudur. Genel olarak analiz yapacak
olursam böyle bir 5 yıldızlı casino oteline Girne’nin ihtiyacı yoktur. İkincisi
turistik yatak kapasitemizin %70’i beş yıldızlı otellerden oluşmaktadır ve bu
orana bakıldığında Turizm Bakanlığı’nın ülkede bir müddet 5 yıldızlı otel izni
vermemesi gerekmektedir. Bundan da önemlisi yeni casino açarak zaten zor
durumda olan şans oyunları sektöründeki karlılığın daha da azalmasına sebep
olunmaktadır. Bunun yanında bu otele izin verilmek için yapılacak değişiklikler
bu ve benzeri otelleri çoğaltarak zaten plansız ve dengesiz büyüyen turizm
sektörünü daha da dengesiz hale getirecek ve hali hazırda betonlaşmış olan
Girne’yi 20 sene sonra tam anlamıyla bitirecektir. Bu basit soruyu sormak lazım,
Turizm Master Planına ve Ülke Fiziki Planına uygun olmayan bu emirnamenin
geçmesini turizmciler istemiyor, inşaat sektörü istemiyor, mimar mühendis
odaları istemiyor, şans oyunları sektörü istemiyor, bölge belediyeleri istemiyor,
halk istemiyor, peki kim istiyor? Bu uygulamada ısrar edilerek, yasalara ve
hukukun üstünlüğü ilkesine ayrkırı davranılarak halka “Ülkemiz KKTC’de yasal
olmayan her şey yolunu bulursan yapılabilir” mesajı verilmektedir.
Bütün bunları düşündüğümüzde, bu kararı verecek olan, bu kararı üretmek için
çabalayan Bakanlar Kurulunun devletini sevdiği veya ülkemiz KKTC’yi
yaşatmak için çalıştığı düşünülebilir mi? Yoksa turizmin halk için yapıldığının
ve amacın halkın sosyal ve ekonomik refahının yükseltilmesi için yapıldığının
mı farkında değildirler?
Halk ile turizm yatırımcıları karşı karşıya getiriliyor
Çok aşikardır ki bu popülist yaklaşımlarla kıyılardan, denizden, yatırım
atmosferinden koparılan halk, bu alanları giderek kapatan yabancı sermayeye
karşı tepki duymaktadır. Ve dolayısıyla da turizme de tepki duyarak sahip
çıkmamaktadır. Halk ile turizm yatırımcıları karşı karşıya getirilerek, aralarında
bir nefret oluşmasına neden olunmaktadırlar. Bu durum ne turizm yatırımcıları
için ne de halk için sürdürülebilir değildir. Çünkü bu devlet, turizm yatırımları
olmadan kalkınamaz, turizm yatırımcıları ise bu ülkenin halkına rağmen turizm
yapamaz.
SORU:Bu durumda çözüm öneriniz var mıdır? Neler yapılmalıdır?
AŞIKOĞLU:Elbette yapılabilecek ve uygulanabilecek aksiyonlar vardır. Turizm
gelirimizi sürdürülebilir biçimde artırabilmek hedefiyle yapılması gerekenleri
madde madde sayacak olursam;
1 Konuşmamın başında da belirttiğim gibi turistik anlamda tek pazara yani
Türkiye’ye olan aşırı bağımlılığımızdan kurtulmak için yaratacağımız yeni
pazarlardan tarifeli uçuşlar başlatmamız gerekmektedir. Böylece Türkiye
pazarına olan aşırı bağımlılığımız yüzünden burada oluşan veya oluşabilecek
olumsuz şartlardan ciddi şekilde etkilenmemizin önüne geçebileceğiz.
2 Yine az önce belirttiğim gibi turizm sektörümüzün bir diğer aşırı bağımlı
olduğu Şans oyunları şektörünün regüle edilmesi gerekmektedir. Artık casino
izni verilmemesi gerekmektedir ve sektörün karlılıklarının daha da
düşmemesi yönünde kararlar üretilmelidir.
3 Ulaşım Teşvik sistemi acentelerin rekabetçi olmasını, büyümeye ve dışa
açılmaya odaklanmasını teşvik edecek şekilde revize edilmelidir. Halbuki
teşvik sisteminde yapılan son değişiklikler, aynı tarım sektöründeki
uygulamalar gibi dejenere olmaya doğru gitmekte ve sektörün dinamizmini
öldürmektedir.
4 Turizm sektörü ülkemizin diğer sektörlerinde de olduğu gibi rekabeti ülke
dışında değil ülke içinde algılamakta olduğundan haksız rekabete yönelik
önlemler alınması gerekmektedir. Bu anlamda alınacak cezai önlemler
herkese uygulanmalıdır.
5 Turizm Sektörü libarelleşmelidir. Seyahat Acenteleri Yasası ve Oteller
Yasası yeniden ele alınarak sektörün başarısız olanlarının piyasanın dışına
atılması sağlanmalıdır.
6 Turizm Yatırım Teşvik sistemi yeniden revize edilerek vergi ve yatırım
teşvikleri konularında devletin avantajına olacak noktalar artırılmalıdır.
Böylece turizmin ekonomik getirisi artırılmalıdır.
Son Güncelleme: 04.09.2016 22:01