KISA ÖZGEÇMİŞ

29 Eylül 1982 yılında Lefkoşa’da doğdu. İlk okulu Lefkoşa’da Şht. Ertuğrul İlkokulu’nda, orta okulu Bayraktar Türk Maarif Koleji’nde, liseyi ise Lefkoşa Türk Maarif Koleji’nde tamamladı.

Üniversite eğitimine başlayacağı 1999 yılında, Kıbrıs Meselesi ile ilgili hareketliliği yakından takip edebilmek ve ülkesinden kopmamak için, kazanmış olduğu İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne gitmeyerek Doğu Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde üniversite eğitimini görmeyi tercih etmiştir.

2003 yılında hukuk fakültesinden Şeref Derecesi ile mezun oluş ve avukatlık stajına Lefkoşa’da Avukat Kıvanç Riza Bey’in yazıhanesinde başlamıştır. 2004 yılında Avukat olarak kaydolup meslek icrasına başlamıştır.

2006 – 2007 yılları arasında askerlik hizmetini tamamladıktan sonra ikinci kez başladığı mesleki kariyerini, kurumsal hukuk danışmanlığı ve mevzuat danışmanlığı üzerinde yoğunlaştırmış ve pek çok kamu kurumunun, bakanlığın ve özel şirketlerin hukuk danışmanlığını yapmıştır.

15 yılı aşkın bir süredir, görevleri dolayısıyla, bürokrasi hayatında etkin ve verimli tecrübeler edinmiş ve bu süre zarfında hemen hemen her hükümet döneminde bakanlıklara da mevzuat danışmanlığı hizmetleri vermiştir. Aynı süre içerisinde, hayatın ve ekonominin pek çok alanı hususunda sayısız yasa ve tüzük çalışmaları hazırlamıştır.

2011 - 2013 döneminde KKTC Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu üyeliği yapmıştır. 2009 – 2021 yılları arasında UBP Kontenjanından KKTC Yayın Yüksek Kurulu üyeliği yapmıştır. Mart 2021’den bu yana ise, KKTC Yayın Yüksek Kurulu Başkanlığı görevini yürütmüştür.

Öğrencilik ve meslek hayatı boyunca pek çok dernekte başkanlık ve yönetim kurulu üyeliği de yapmış olan Feyzi Hansel, uzun yıllardır köşe yazıları yanında, pek çok akademik yazı ve makaleler yayınlamıştır. Hali hazırda Akdeniz Karpaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Modern Devlet Teorisi ve Genel Kamu Hukuku alanında öğretim üyeliği yapmaktadır.

Evli ve bir çocuk babası olan Feyzi Hansel, iyi derecede İngilizce, başlangıç derecesinde Almanca ve Yunanca bilmektedir.

YASAMA ÇALIŞMALARI

Yaklaşık 14 yıldır, profesyonel olarak mevzuat çalışmaları yapmakta ve hükümetlere hizmet vermekteyim. Maalesef Meclis İçtüzüğü, yasama faaliyetlerini yavaşlatan ve hatta zaman zaman engelleyen bir yapı düzenlemektedir. Katıldığım sayısız komite çalışmalarından da görmekteyim ki, mevcut yapıyla, Cumhuriyet Meclisi ülkede reform yapabilecek bir yasama çalışması yapabilecek durumda değildir.

Herşeyden evvel, yasama çalışmalarının etkin ve verimli olarak ve çağı yakalayacak hızda yürütülmesi için içtüzükte kapsamlı bir değişiklik gerekmektedir.

Siyaset, nisap üzerinden yürütülemez !

Yasama çalışmalarını engelleyen unsurlardan bir tanesi de, yasama çalışmalarının nisaba takılarak durmasıdır. Nisap sağlamak ve Meclisi çalıştırmak siyasi bir tercih olamaz. Bu bir görev ve yükümlülüktür. Dolayısıyla, siyasetin nisap mazereti ile yapılmasına her zaman karşı oldum ve öyle çalışacağım.

Meclis halkın kabesidir ve halk için çalışmalıdır !

Zorunlu olarak yapılması gereken değişiklik yasalarını yapmak halka çare yaratmamaktadır. Meclisin, halkın cebini, huzurunu, refahını ve geleceğini düzenleyen faaliyetler yapması elzemdir.

Bu itibarla, ekonomi, bankacılık, eğitim, çalışma hayatı, adalet sistemi, çağdaş enerji kaynakları, vergi sistemi, sosyal güvenlik sistemi gibi konuların baştan başa yeniden ele alınması ve bu alanlarda reform yapılması, geleceğimizin güvencesidir.

Bu çalışmaları yürütmek ise, tüm milletvekillerinin katılımıyla meclisin temel görevidir. Gençlerimizin ve çocuklarımızın kucaklandığı, fırsat eşitliği bulduğu ve kendilerini ait hissettikleri bir kimlik ve ülke ihtiyaçlarının karşılanması siyaset kurumunun sorumluluğudur ve bunu hayata geçirecek mekanizma ise parlementodur.

YARGI VE ADALET

Ülkedeki ekonomik kriz, halkın yargıya ve adalete olan ihtiyaçlarını arttırmaktadır. Buna karşın, adalet sistemimizin altyapı, personel ve bütçe sorunları bir türlü çözümlenememektedir. Yüksek Adliye Kurulu ise, düzenlemekle mükellef olduğu bu alanı gerektiği gibi düzenleyememekte ve maalesef siyaset kurumunun kısır çatışmalarından olumsuz etkilenmektedir.

Yargının siyaset kurumunun kısır döngüleri altında eziliyor olmasından ise halkımız olumsuz etkilenmektedir. Çünkü, yargı makamları, üzerindeki iş yükünü robotlaşmış veya otomatikleşmiş biçimde çözmeye çalışmakta, haliyle bu sıkışıklık içerisinde yargı halktan kopmakta ve adalet hizmetlerindeki vicdan unsuru ise yara almaktadır.

Yargının, kesintisiz hizmet vermekte olmasına rağmen halktan git gide kopması süratle ve olağanüstü tedbirlerle durdurulmalıdır. Bu yapılırken de yargı bağımsızlığı, evlat gibi korunmalıdır.

AİDİYET VE KİMLİK SORUNLARI

İnsanımız kendini yurduna ait hissetmekten uzaklaşmakta ve bu durum da milli ve manevi değerlerimizle kimliğimize sahip çıkılmasını yaralamaktadır.

Gençlerimize ve çocuklarımıza sahip çıkacak, onların bu yurda bağlanmasını ve geçmişimizden alacakları ilham ve tecrübelerle geleceğimizi kurmalarını sağlayacak bir siyaset kurumu oluşturmak kaçınılmazdır.

Gençlerimize ve çocuklarımıza bu duyguları katacak olan, bizim emeğimizi, alın terimizi örnek almaktır.

Umut ve kendimize inançla, siyaset kurumuna güven kazardırmanın yolu ise, sonuçsuz kısır tartışmalardan siyaset kurumunu kurtarıp, bu kurumu alın terimizle toprağı ıslatacak kadar ülke için, liyakat için, fırsat eşitliği için ve herkesi kucaklamak için çalışarak temize çıkarabiliriz.

En büyük menfaat, herkes için yaşanabilir bir ülke yaratmak ve insanlarımızın bu ülkede mutlu ve inançlı olarak yaşadığını görmektir.

VERGİ SİSTEMİ VE ASGARİ ÜCRET UYGULAMASI

Ülkedeki vergi sistemi, sadece vergi ödeyenlerden ve daha fazla vergi almak üzerine kurgulanmıştır. Halbuki, olması gereken herkesin geliri nispetinde vergi ödemesidir.

Ülkede, pek çok iş yeri tüm çalışanlarının maaşlarını asgari ücret üzerinden veya gerçekte olduğundan daha düşük beyan etmektedir. Bu uygulama ciddi anlamda gelir kaybına sebebiyet vermektedir. Bu uygulamayı gerçekçi hale getirmenin yolu, özel sektörde de, kamudaki barem skalasına benzer farklı statülere göre farklı bir asgari ücret uygulaması ve kıdem, hayat pahalılığı gibi unsurlara bağlı olarak her statünün içerisinde de ayrı ayrı basamaklar oluşturulmasıdır. Böylesi bir uygulama, hem özel sektör çalışanlarının emeklilik menfaatlerini olumlu etkileyecek hem de devletin gelir kaybını ortadan kaldırabilecektir. Bu değişimin bir diğer artısı da, devletten maaş ve ücret alanların üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesi olacaktır.

Serbest piyasada savaşan işletmeciler bakımından da vergi can alıcı bir sorundur. Vergi basamaklarının ve muafiyetlerin ülkedeki ihtiyaçlara, sektörlerin ölçeğine, yaratılan katma değere, yıllık gelirin dövize endekslenerek basamaklara ayrılması ve benzeri bir çok unsura bağlı olarak düzenlenmesi şarttır. Böylelikle, insanımızdan alınması murat edilen vergi oranları olabilecek en alt seviyeden başlamak üzere şekillendirilebilecek ve vergi geri dönüşlerindeki başarı yükselecektir. Bu da ülkenin yerel gelirlerini arttıracaktır.

ÇALIŞMA HAYATI

Özel sektörde düşük maaş, sosyal güvenlik yatırımlarının yapılmaması ve iş güvencesi bulunmaması, hayata yeni başlayan insanların devlet işlerini tercih etmesini arttırmaktadır. Bu gidişatı tersine çevirmek siyaset kurumunun görevi olmalıdır.

Özel sektörde istihdam yaratacak yatırımların desteklenmesi sağlanmalıdır.

"T izni kararını gözden geçirin” "T izni kararını gözden geçirin”

ÜNİVERSİTELER

Ülkemiz, üniversite sektöründen büyük gelir elde etmektedir. Ne var ki, ülkedeki hayat pahalılığı bu sektörün en büyük engelidir.

Yakın coğrafyamızda yeni üniversite merkezi ülkeler oluşturulmaya başlandığı gözden kaçırılmamalıdır. Ürdün ve Katar gibi yakınımızdaki ülkeler KKTC’nin öğrenci potansiyelini ele geçirmek için devlet eliyle büyük yatırımlar yapmakta ve öğrencisever ülkeler haline gelmektedirler.

Ülkemizi yabancı öğrencilere daha cazip kılmak için çalışmak zorundayız. Aksi takdirde bir kaç yıl sonra, Müslüman ülkelerden gelebilecek tüm öğrencileri Ürdün ve Katar gibi ülkelere kaptırmak ve tabiri caizse sinek avlamak durumunda kalabiliriz.

REKABET

Tüketim ürünlerinin ithal ve tedariki ile perakende satışı hususlarında, ülkede haksız bir rekabet bulunmakta ve bu sektörlerde hizmet veren küçük işletmelerle büyük işletmeler arasında dengesiz paylaşımlar ortaya çıkmaktadır. Bu alanın denetlenmesi ve hem büyüklerin büyüyebileceği hem de küçüklerin büyüyebileceği dengeli koşullar yaratılması, piyasadaki pahalılığı ve haksız rekabeti ortadan kaldırabilecektir.

KIBRIS SORUNU

Kıbrıs sorunu, hem siyasi hem de hukuki bir milli meseledir. Halkımızın tarihi ve zorlu mücadeleleri ile kurulan devletimize sahip çıkmak, bu devleti esenlendirmek ve güçlü kılmak boynumuzun borcudur. Anavatanımız Türkiye ile yollarımızı ayırmadan devletimizi kendi ayakları üzerinde duran bir pozisyonda dünyaya kabul ettirmek de temel vazifemizdir.

Kıbrıs adası hem Türklerin hem de Rumların vatanıdır. Ancak, Rumlar hala Türkleri bu adada ortak ya da komşu olarak değil, 500 yıllık misafir ve işgalci olarak görmektedir. Bu bakış açısı tarihi varlığımıza hakarettir.

Kıbrıs Sorununun iki devletlilik temelinde çözümü için mücadele etmekten başka çaremiz yoktur.

Hepsi bir yana, Kıbrıs sorunu kendi mecrasında ve anavatan il işbirliği ve istişare halinde yürütülürken, bizim iç sorunlarımıza da etkin biçimde odaklanmamız ve devletimizi her bakımdan kendi ayakları üzerinde duran bir yapıya kavuşturmamız şarttır.

Editör: Haber Merkezi