Açıklamada şöyle denildi:

TÜK grevinde uzlaşı sağlandı… TÜK grevinde uzlaşı sağlandı…

Son zamanlarda kamuoyunu meşgul eden Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Ahmet ÜNSAL'ın HAGEM tarafından Gazimağusa'da düzenlenen Aile Seminerinde sarf ettiği sözler üzerine gösterilen tepkileri üzülerek izledik. Siyasiler de dahil birçok kesimin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğunu bir kez daha gördük. Borçlar Hukuku alanında bir nebze olsun bilgi sahibi olmak konuyu anlamak için yeterliyken, kimsenin bu olması gerekene başvurmadığını, bağlamından koparılan bir cümleden hareketle Din İşleri Başkanına, Dine, Kitaba, Peygambere ve hatta Allah'a kadar hezeyanların, hakaretlerin havalarda uçuştuğunu gördük. Milletin Meclisinde provokatif söylemlere politik cevap yetiştirme gayretlerinin dar alanda kısa paylaşmalara dönüştüğünü gördük. Ve maalesef milli ve manevi değerlere sahip sessiz çoğunluğun mecliste temsil edilmediğini gördük. Bu kadar cehalet tahsille mümkündür özdeyişinin trajikomik yansımalarını gördük.
Sahih hadislere zayıf ve hatta uydurma denildiğini gördük. Ve sormadan edemedik. "İslâm’a göre" diye başlayan bir konuda siz yetkili olsanız, resmi temsilci olsanız sunumunuzu Saint Augustine'nin "Tanrı Devleti" ne bakarak mı? Karl Marx'ın Das Kapital’ine bakarak mı? Adam Smith'in "Milletlerin Zenginliğine" bakarak mı? Keynes'in kitaplarına bakarak mı? Max Weber'in "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu”na bakarak mı yaparsınız? Mesela Musevîlikte Aile Hukukunu anlatacak olsanız Talmut'u, Mishnah'yı inkâr ederek mi konuyu inceleyeceksiniz? Yapmayınız! Bu sunumu yapma görevi kime verilirse verilsin Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamberin sünneti başta olmak üzere sahih İslâm kaynaklarına bakmak ve onlardan doğruca aktarmak zorundadır.
Bu konu Başkan ÜNSAL tarafından birer hafta arayla iki kez sunulmuştur ve seminere katılanlar hiç de provokatörlerin anlattıklarını anlatmamıştır.  Üstelik seminer bitiminde "keşke eşlerimize de anlatsaydınız" demek suretiyle memnuniyetlerini dile getirmişlerdir. Fakat maalesef yine üzülerek gördük ki, bazı kimseler seminere katılanları ötekileştirerek onları cahillikle, çağdışılıkla, haklarından habersiz sürüler olarak tanımlamıştır. Modernlik de özgürlük de çağdaşlık da laiklik de kimsenin tekelinde değildir. Kimse hem çağdaş hem özgürlükçü hem laik hem de milli ve manevi değerlere saygılı çoğunluğu aşağılayamaz.
Güçlü toplumlar güçlü ailelerden oluşur. Güçlü aileler kültürel değerlerini nesiller boyunca koruyabilen ailelerdir. Kültür ise bir toplumun sahip olduğu değerlerin toplamıdır. Kıbrıs Türk halkı mücahitlerin, bereketçilerin, şehitlerin, vatan için anadan, yardan, serden vazgeçenlerin torunlarıdır. Manevi değerlerden yoksun yetişen nesil, artık vatan için canından vazgeçen değil, son çıkan cep telefonunu alabilmek için her türlü değerden vazgeçen bir nesle dönüşmüştür. Popüler kültürün acımasızca dayattığı "ihtiyaç" ın karşılanması sadece ekonomik paketler ile, ayrılan fonlar ile mümkün değildir. Tüketim ahlakı öğretilmelidir. İsrafın haram olduğunu, tüketim çılgınlığının manevi değerler ile önlenebileceğini kim öğretecektir? Ahlaksız toplum, dinsiz ahlak olmaz. Bu sebeple Milli Eğitim Bakanı Sayın Nazım Çavuşoğlu'nun din eğitimi hakkındaki görüşlerini yürekten destekliyor, diğer dinlerin mensuplarının kendi dini değerlerine ve dini otoritelerine gösterdiği saygıyı kendi dinimiz için de bekliyoruz.
Kamuoyuna saygı ile arz ederiz.
Kıbrıs Anneleri Sivil İnisiyatifi.

Editör: Haber Merkezi