Memlekette her konu sürüncemede.

Erken seçim meselesinden, kamudan maaş çekenlerin hayat pahalılığı ödeneklerinin dondurulmasına kadar her mesele askıda…

***

Pandeminin işleri yavaşlattığı meselesi de artık işe yarar bir bahane değil, çünkü yavaşlatma ihtimali yok. Ha eğer işlerin yavaşlatılmaya çalışılmasının geçerli bir bahanesi varsa bunu bize izah etsinler ki geçerliliği gerçek ise eleştirmeyelim; destekleyelim. İyiliğimiz için erteleyen hükümetin elini kuvvetlendirelim.

Seçim ayrı dert, kamuda hayat pahalılığı ayrı!

Elbette meclise yansımış meseleler açısından durum bunlar iken, asıl mecliste görüşülerek düzenlenmesi gereken onlarca olgu var. Belki de elimizi çok daha kuvvetlendirecek, kamu kaynaklarının daha etkili kullanımı ve sarfiyatçılık varsa bunların da engellenmesi için alınacak önlemler gözden geçirilebilir.

Devletin toplayamadığı vergilerinden denetleyemediği kişilerine kadar her şey muazzam çalışsa, herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yapsa, kişiye göre uygulamaların usulüne ve yasalara uygun olup olmadığına bakılsa sonrasında halen açık varsa bununla ilgili önlemler alında çok akıllıca olurdu.

Lakin her defasında hiçbir denetim ve yasal düzenlemelere bakılmaksızın, bazı kişilerin yasalarla, kararnamelerle gerçekleştirilen düzenlemeleri sayesinde emrivaki ile sadece belli kesimlere her türlü yükü bindirerek düzenlemeyi alışkanlık haline getirmek ne adil ne de akıllıca.

Her fırsatta kamu çalışanlarının gelirine göz dikerek memlekette tek yasal ilerletilen platformun diğer alanlar iyileştirilemiyor diye cezalandırılması hiç kabul edilebilir bir düzenleme değildir.

Kamuda işe alımlar ile ilgili düzenlemeler geçici ve/veya sözleşmeli istihdamı ile saygınlığın ortadan kaldırıldığı dönemlerin yüzsüzlükleri büyük oranda artık geride kalıyor. Bu türden alımlardan siyasilerin kendileri de çekinir hale geldiler.

Tayin, terfiler meselesi 5-10 yıl öncesine göre çok daha etik ve ahlaklı yapılabilir konuma geldi. Sözleşmeli ve geçici alımları ile ilgili denemeler olsa da eskisi kadar yüzsüz koşullarda ve sayılarda yapılmıyor.

İsminin kirletilmesinde başrolü çeken siyasilerin dönüp dolaşıp kendi usulsüz ve sistemsizlikleri nedeniyle yaptıklarını şimdide onları cezalandırarak ödettirmeye çalışmaları kabul edilebilir değildir.

Bırakınız fırsat ve sonuç eşitsizliklerini aynı zamanda insan haklarından anayasanın eşitlik ilkesine kadar aciz durumlara düşürenuygulamalar nedeniyle ayyuka çıkan sistemsizliğimiz ile daha ne kadar oynayacaksınız rollerinizi?

Bu noktada yapılması gereken, kamudan maaş çekenleri aşağıya çekmek değildir. Özel sektörün denetimlerini ve sistemli işleyişini sisteme kavuşturmaktır.

Özel sektörün sosyal güvenlik haklarının gaspedilmesine engel olmaktır.

Özel sektörün de kamuda çalışanların da primlerini ödeyerek kazandıkları haklarının kalitesini yükseltmek, anayasada açıkça belirtilmiş sosyal hukuk devleti kurallarının işleyebileceği düzeni kurmaktır.

Özel sektörün kamu le düşman olmasına engel olmaktır.

Her iki kesim de bu ülkenin yurttaşları ve bu ülkede kazanan ve harcayanlar olup vergilerini de adil bir oranda ödüyorlarsa hizmet alabilmelerine olanak yaratmaktır.

Araç kayıt ücretini bir tamam ödeyen kişiyle senelerdir denetimsizlikten dolayı ödemeyenlerin aynı kötü yollara, aynı karanlığa, aynı trafik keşmekeşi ve can tehlikesine maruz kalmasına göz yummak devletin işlediği bir suç değil midir?

Vergisini bir tamam ödeyen kamu görevlisi karşısında kazanan, vergi kaçırdığı bariz bir şekilde belli olan, işçisinin hakkını ödemeyen, işçisinin sosyal güvenlik hakkını gaspedenler ile aynı kefede görülmesin.

Birilerine bir şeyler peşkeş çekilmesin…

Bakın nasıl ekonomi de yaşam da düzelir ve devlete olan güven de artar.

Maliye de rahatlar. Belki daha az avuç açar hale geliriz…

Keşke…

Dr. Çiğdem DÜRÜST