Aşı

Şu aşılanınca gelebilecek turist meselesini birileri bize anlatabilir mi?

Çünkü aşı, aşılanmış kişiyi koruyor. Hastalanırsa ölmesinin önünde bir koruyucu kalkan oluşturuyor(muş). Kendisi için!

Eğer aşı kişinin antikor üretmesinde etkili olabilmişse, yani işe yaramışsa, ölmüyor da karşısındaki kişilere virüsü taşıyor… Siz bu bilgiyiatlıyor olabilir misiniz?

Yani gelecek, aşısını olmuş diye memlekete girecek. Kendisi için hiçbir tehdit yok.Ama benim insanımı bulaştıracak. Bunun adı da turizm bizim lokomotif sektörümüz mü olacak?

Kısacası benim insanım aşısız ise ölecek.

Tüm nüfusun aşılanması mümkün mü? Açıkıçası şu anda olmadığı çok açık…

O nedenle bu tür kararlar akla mantığa uygun değil.

Bunu suçiçeği gibi düşünün. Kızamık gibi, kabakulak gibi düşünün.

Küçük çocuklarda belli bir yaşta aşıyı yapıyorsunuz. Kişi hastalığa maruz kalmıyor. Kalsa da bağışıklığını buna karşı güçlendirmiş oluyor. Biz bu bilgi birikimine ve önleyiciliğe zaten sahip olduğumuz halde Covid-19 için bunu yapamıyor oluşumuz aklımıza ilaç piyasasının para gözlülüğünü ister istemez getiriyor elbette… Bunu geçtik çünkü şu anda derdimiz normalleşmek için acele edip etmediğimiz. Turist de gelecekse memlekete karantina uygulaması şart. Kendi ülkesindeki koşulları tanınmamış bir ülke olmadığımızdan denetleyemeyeceğimize göre bu hastalığın bizim insanımıza zarar vermemesi için önlemler alınması gerekiyor. Ve bizlerin buna odaklanması gerekiyor.

Bizi eve kapatıp, hastalanmayalım diye bizleri endişe içinde bırakıp turist, işçi, seyahat eden insan veya öğrenci kabul etmek akıl işi mi bunu tartışmak gerekiyor.

Bu noktada ev karantinası dahi düşünülse ve diğer tüm problemleri kontrol altına alıp otellere akan paraları kontrol altına alsak bile başka sorunlar bizi bekliyor olacak.

Demediydi demezsiniz.

***

Kıb-Tek

Elektrik Kurumu’nda yaşana problemler artık hem saygı sınırını hem de toplum huzurunu bozan aşamaya erişti.

Yönetici kadrolar yükü çalışanların üstüne yıkıp, kendi atadıkları yönetim kurullarının donanımsız ve bu hususta birikime sahip olmadıklarını vurgulayarak kurtarmaya çalışırken, öte taraftan çalışanları ve sendikayı zan altında bırakıyorlar.

Adeta sendikanın ve çalışanların bütün olan bitenlerden ve ihalelerden haksız kazanç elde ettiklerini söylüyorlar. Unutulmaması gerekir ki her zaman balık baştan kokar. Kokan balığın da atılması ve yenisinin alınması gerektiği unutulmamalı. Öyle ki yönetim kurullarını her anlamda gerekli donanımlara sahip kişi ve kurumlardan seçerek çağdaş bir yapı oluşturulması halinde bu sorunların ortadan kalkacağı açıktır. Neden siyasi yapı bu sorunu ele alarak gidermek yerine yöneticileri torpil ve partizanlıkla atamayı sürdürerek personele yükleniyor bunu aklımızın alması mümkün değil.

Karşılıklı olarak yapılan eleştirilerin kontrollü olması ve akla mantığa sığdırılması gerekir. Yok eğer kaos ortamından beslenmeyi sürdüreceksek de bu artık konusu edilecek bir mesele olmaktan çıkarılmalı. Çalışanlar sadece birkaç aileyi veya kişiyi ya da şirketi besliyor söylemleri de doğru bir eleştiri değildir. Bu eleştiri yapılırken bunların engellenmesinin de eleştirileri ortaya koyan idarecilerin elinde iken bunu eleştirmesi ama hiçbir önlem almaması garip duyuluyor kulağa.

Artık laga luga ve lo lo lo ile yönetilemeyeceği, insanların konuşan, eleştiren, araştıran ve algılayan bir yapıya eriştikleri anlaşılmalı. Aksi takdirde onlar bildiklerini okuyup toplumu da aptalmış gibi düşündükleri dışında bir anlam çıkaramıyorum ben bundan.

Sağlıklı düşünüp aklın yolunu bulmanın önemi artık anlaşılmalı!

Dr. Çiğdem DÜRÜST