Hatalı yönetilen devletlerde yaşanan problemler sadece hataların yapıldığı zamanı değil belki yıllar sonrasında bile telafi edilemeyecek sorunların oluşmasına neden olur.

Devleti kurmak da yaşatmak da oyuncak değildir. İlk günden beri ama özellikle son bir yıldır defalarca büyük testlerden geçtik! Pandemi de biraz bahane oldu.

Rutini yönetemeyenlerin krizi yönetmelerini beklemek lükstü…

Ekonomiyi, sağlığı, eğitimi, kültürü ve nüfusu yönetmek hususunda yapılması gerekenler, yapılmayanlar ve hatalar yıllar sonra bile çözülemeyecek problemleri beraberinde getirdi. Kısacık pandemi sürecindeki yap boz kararlar da buna ispat oldu, olmaya devam ediyor.

***

Ancak kötü ve art niyet bu denli kör göze parmak durumlara yol açar.

Keyfi yönetmeyi devlet yönetmek zanneden bazı siyasetçiler, yasaları ve toplumu hiçe sayarak iş yapmaya çalışırken, küçük iktidarlarını daim kılmak adına hırs yaparken toplumun uğrayacağı zararı hiçe sayarken, devletin zarara uğramasını umursamazken başka türlü olsun beklenemezdi zaten!

Yumurta kapıya dayanınca alınan önlemler ise göstermeliğin ötesine geçemezdi!

Örneğin, senelerce Nalbantoğlu yıkılmaya yüz tuttu, ayakta zor duruyor denildi ama girişimde bulunulmadı. Şimdi pandemi hastanesi yapıldı da nasıl çalışacak bilinemedi!

Kurdele kesilince randıman da açılmıyor.

Popülizmle günü geçirmek önce gülenlerin sonra ağlamasının kaçınılmaz başlangıcıdır.

Bazı kesimler kazansın diye alınan hatalı kararlar yüksek öğrenimle kazanılacak maddi manevi değerleri dondurdu, geriletti…

Bu dibe düşüş, sadece yüksek öğrenimini KKTC’den almayı tercih edenleri değil, bizi ve bizim çocuklarımızı da etkileyecek.

Dengesizlik, bilinmezlik, çaresizlik, yokluk, hiçlik bu süreçteki kazançlarımız(!) oldu!

Ve sonuç: Hükümetsizlik!

Düşünün ki, sürüş ehliyeti dahi vermekten aciz bir devlet görüntüsü yaratıldı yasa yapmanın dahi acemice yapıldığını haykırırcasına…

Yurda ilacı, gıdayı getiremez, getirsek denetleyemez, denetlesek çıkan sonuçları yeniden test etmek zorunda kalır olduk! Daha iki gün önce raflarda gönül rahatlığı ie satılan ekmeklerin toplatıldığını öğrendik. Raflara kadar nasıl geldiği sorgulanamadı bile!

***

Sonuç: Biz bu işi yapamıyoruz.

Bir işi başlatmak ve sonra bunun yol açacağı hataları kavramak adeta geleneğimiz oldu. Ki bu gelenek de bize zarar veriyor

Bu bir infial ama adı yok!

Görülen şu ki: Bir sonraki safha artık iktidar hırsı gözünü bürümüş siyasetçilerin saldırgan ve baskıcı tutumları olacak. Düşünce özgürlüğünün hiçe sayılması, insan hakkının unutulması gibi “yöntemler” nedeniyle sorunlar yaşanacak ve demokrasimiz daha da derinden zarar görecek.

Ve biz bir kez daha devletçilik oyununu oynamayı layıkıyla yerine getiremediğimiz için yokoluşumuzu daha da hızlandırmış olacağız.

Felaket tellallığı yapıyorum diye düşünenler olabilir de görünen köy kılavuz istemez.

***

Bu arkadaşların bu iş yapamadığı açık.

Siyasi ortamın içine düştüğü durum nedeniyle de işi yapacak olanlara ya alan bırakılmıyor ya da yapabilecek meziyetleri ve etik değerlere sahip olanlar kirlenmekistemiyorlar!

İki kere iki dört eder! Ya da kadere boyun eğilmeli!

Dr. Çiğdem DÜRÜST