UBP’nin belli dönemlerine damgasını vurmuş, UBP’de önemli dönüşümlere imza atmış, ülkede başbakanlık yapmış, adı pek çok sansasyonlara katılmış ve Halkın Partisi veya Yeniden Doğuş Partisi gibi partilerinbelki de meclise girmesinde etkili olmuş bir siyasetçi olan Hüseyin Özgürgün istifa etmiş.

UBP, daha önce parti başkanı ve seçimden hemen önce başbakan olan bir adayın seçim kaybettiği bir siyasal partidir.

Özgürgün ise tüm muhalefetin ve kendi siyasal partisi içindeki karalamalara ve günah keçisi olarak ilan edilme çabasına karşın seçimi kazanmıştı.

Birileri onunla KKTC siyasetini temizlemeye koyuldu. Dokunulmazlığının kaldırılması için kollar sıvandı.

Zaten istifa edecekti. Bekleniyordu. Geç bile kalmıştı.

KKTC siyasal yaşamanın en kirli yüzlerinin tarihsel süreç içerisinde göklere çıkarıldığı zamanların ardından birilerinin çok iyi saptamalar yapıyor diye günah keçisi ilan etmeye kalkıştığı eski başbakanın istifasının meclis tarafından kabul edilip edilmeyeceği bilinmiyor.

Siyasetin kirli yüzünün bir tek kişiye mal edilerek sanki tüm kirli zamanları sileceklerini zanneden acemi politikacıların ise aynı siyasal düzeni süslü laflarla sürdürdükleri dönemlerden geçildiğini unutmayacağız.

Hüseyin Özgürgün ile ilgili çok bir şey söyleyemem. Ama en baştan beridir, bildiğim ve yazdığım tek bir şey var. Suç varsa yargılanmalı. Suçlu tek kendi olmadığına göre suçluların tümüne aynı koşullar uygulanmalı. Tek bir günah keçisiyle ne siyaset temizlenir ne de Özgürgün kabinesini destekleyen, Özgürgün hükümet programlarına onay verenler ya da icraatlarına göz yumanlar aklanır.

Hatta bunu bir kamu vicdanı temizleme operasyonundan ziyade kendi siyasal kariyerini kurtarma operasyonu olarak yaptıkları dahi düşünülebilir.

***

Senelerdir konuşulmakta olan ve şaibeli devlet işlerinden bahsedilen, kamu hizmet kalitesini düşüren torpil ve partizanlıkla anılan; usulsüzlük ve yolsuzluklarla anılan bu türden işlemler hep zihinlerimizi yormuş, sosyal yaşamımızda konu edilmiş, medyada manşetlerin en başında gelenler olmuştur.

Ancak böyle gelmiş böyle gider düşüncesi hakimiyeti nezdinde pek bir sonuç da doğurmamıştır.

Son iki üç yıllık süreçte bu defa galiba kamu vicdanı rahatlatılacak düşüncesini doğuran hamleler neticesinde varılan nokta yine sadece belli kişiler üzerinde yoğunlaşılarak devam edilmesi noktasına gelinmiş olmasından dolayı yine güven kırılmasına neden olmuştur.

İşte tam da bu aşamada artık Hüseyin Özgürgün hakkında ne düşünülmesi gerektiği tartışılır; şimdilerle kıyaslanarak o günlerde yaşanan öfke ve tartışılan usulsüzlük, yolsuzluk, haksız kazanç gibi konular değerini yitirmiş, unutulmuş veya sorgulanır olmuştur.

Bir konu kamu vicdanını rahatsız ediyorsa hemen müdahale edilmelidir. Aksi takdirde, konunun üzerine gidenlerin bireysel ve/veya siyasal çıkarlarıyla paralelmiş gibi düşünülmesine neden olabilir.

Üstelik siyasal bir kamu görevi olarak tanımlanan vekillik de belli koşullara bağlı iken, meclise devamsızlığı bilinirken bunca zaman sessiz kalınması ne demektir? Bundan öncekilere göz yumulması, buna da yumulmasını gerektirmektedir. Tıpkı Özgürgün’e yönlendirilen suçlamalar benzerindeki suçlamaların ilk olmadığı gibi… Dilerim son olur!

***

Hükümet ne olur, hassas aritmetikler nasıl etkilenir, istifa kabul edilirse ara seçim olur mu yoksa olağanüstü genel seçim hali hazırda yolda mı? Tüm bunları bize zaman gösterecek!

Görünen tek gerçek var ki, UBP bu dönemde oldukça karışacak. Özgürgün destekçileri artık daha çok ses veriyor, bu noktada Özgürgün’ün arkasında durmayan partilerine yönelttikleri olumsuz duyguları artış gösterirken Cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkileyebilecek bir sürece girilebilir.

***

Öte yandan:

Özgürgün doğru ve planlı bir zamanda mı istifa sunuyor, yoksa bu tamamen hesapsız mıydı sorgularken emin olmak mümkün değildir. Görülen tek gerçek hem hükümetin hem partinin hem de UBP’nin Cumhurbaşkanı adayının huzursuz olmasına sebep olabilecek bir ortam yaratabilir.

Bizden söylemesi…

Nasılsa sonuçlanmayacak, nasılsa halka faydası dokunmayacak bir gelişme olduğundan uzun süreli yankı uyandırabilecek bir etki yaratması da beklenmemelidir. Hüseyin Özgürgün hususundaki suçlamalara dair bir gelişme yaratılması beklenen bir durum olmadığına göre hiç kimse heyecanlanmasın!

Dr. Çiğdem DÜRÜST