Ortalık karıştı.

Kabinede değişiklik yapılmaya çalışılması, UBP içinde kaosa yol açtı.

Hükümete karşı halk ayaklanamazken, partililer, partilerine karşı ayaklandılar.

Süreç buraya gelecekti. Belliydi.

Yine komplo teorileriyle yorumlamaya alışık olduğumuz siyaset Kıbrıslı Türkler lehine değil, bir grup partili ve Cumhurbaşkanı adaylığı nedeniyle yaşandığını biliyor tüm bunların. Zaten dillendiriyorlar da…

Pandemi boyunca süreci doğru yönetememiş, birlik olmayı başaramamış hükümette, şu ana kadar kayıpların çoğu hükümetin küçük ortağının iken şimdi büyük ortak kayıpta açık ara öne geçti…

Öfke ile kalkan zararla oturur lafını anımsamadan geçemeyeceğim, lakin, galiba Ersin Tatar da bu defa bir hata yaptı.

Ki işler iyice sarpa sardı.

Hükümette bir değişiklik tasarlanıyor iseydi, bu sorunlu bakanlıklarda olmalıydı. Özel uçak krizi ile değişimi istenen Turizm Bakanı’na ek olarak Bayındırlık Bakanı da bundan sorumluydu. Hükümet uyumlu olsaydı bu iki bakanlık bir arada değerlendirilir ya beraber değiştirilir ya hiç değiştirilmezdi. Ne hükümeti ne de Cumhurbaşkanlığı adaylarını bu değişim zaten evriltmezdi bu saatten sonra.

Kaldı ki Çalışma bakanı ile Ekonomi Bakanlarının değişimi de bu sürece anlam katacak bir değişim değildi. Yok bizim bilmediğimiz bir durum var ise bu da halka paylaşılırdı. Aksi takdirde, tam da seçim öncesi ve sadece hükümet ortaklarından birinde yaşanacak bu değişim akla başka şeyler getiriyor.

Kim ve nasıl ikna etti Başbakanı, ya da kim zorladı bilmiyoruz ama onu hataya sevk ettiği açık!

***

Dünyanın her yerinde siyasette krizler yaşanır. Siyasal partilerde ya da hükümetlerde… Yaşanan bu krizler toplumda infial yaratılmasına izin verilmeden düzeltilir. Etik ve doğru çerçevede yapılacak düzenlemeler yapılır. Hele bizim gibi siyasetten her türlü hatayı bekleyen bir toplumda böylesi hasır altı işler çok tehlikeli ve bu tehlike ne acıdır ki en çok Başbakan’ı vuracak…

Sanki devletin yaşı ilerledikçe biz acemilikte tecrübeleniyoruz. En iyi acemiliğin nasıl yapıldığı yarışında gibiyiz.

Şimdi susturun bakalım halkı. Protokol imzalanana kadar dereyi geçecek ekip bu muydu? Protokolden rahatsız olanlarla bu iş yapılamaz diye mi oldu bunlar? Cumhurbaşkanlığı adaylığında Başbakan’ın önünü kesecek kişiler miydi bu değiştirilenler? Cumhurbaşkanı olursa, partideki eli ve gözleri olacak kişileri şimdiden getirip, rakiplerini saf dışı bırakma niyeti miydi bu? Daha onlarca soru… Kabine de Hamza Ersan Saner neden düşünülmedi? Faiz Sucuoğlu ile ne alıp veremediği vardı Başbakan’ın…

Susturun susturabilirseniz şimdi Sayın Başbakan…

Bu arada Sağlık Bakanı neden değiştirilmedi mesela…?

Milli Eğitim bakanı neden yerinde duruyor?

***

O kadar absürt bir zamanlama ve alakasız bir değişiklik ki bu, açıkça kişisel bir şeyler olduğunu basbas bağırıyor bizce.

Peki böylesi bir zamanda bu kaos Kıbrıslı Türk halkına reva mı?

Seçilmişlerin kendi aralarındaki kaoslara yenik düşen, ama memleketin iyiliğini ve çıkarını düşünmeyen bir hükümet mi hakediyoruz biz?

Bir düşünün ve lütfen siz karar verin…

Ne acıdır ki görüntü fiyasko!

Ne acıdır ki burada en büyük yük Başbakanın omuzlarında ve o bir Cumhurbaşkanı adayı.

Yine acıdır ki seçime giden yolda, bilakis, kendisine puan kaybettiren, düşüşteki rakiplerine kazandıran bir hamle hayata geçirilmiş oldu. Dahası partililerinin bile tepkisini topladığından, partisinden alacağı destekle ilgili bile sıkıntıya yol açılmış olabilir.

Yine yanlış hamle…

Ne siyasi çıkarlar ne de toplumsal çıkarlar…

Açıklanabilir tarafı yok bunun!

Dr. Çiğdem DÜRÜST