Şimdi biz 17500 öğrenciyi adaya getirterek işe koyuluyoruz ve karantina ücretlerini 45Eu günlük bedel üzerinden ödüyoruz. Ama esnafımızı, işçimizi, kamu görevlimizi, emeklimizi borç batağında bırakarak onların boğazlarından, eğitim, sağlık hizmetlerinden kesiyoruz. Doğru mu?

Efendim neymiş?

Getirisi büyükmüş!

Onlar için harcanacak 100 milyonlarca bedel karşılığında hesaplamalara bakılırsa daha fazla kazandıracakmış.

Bir bakalım:

  • Okul harçlarını zaten ödemiş olan öğrencilerin üniversite için ekstra bir getirisi olmayacak.
  • Ulaşım da önemli miktarda okulların servisleri ile yapılıyor olduğundan zaten o da toplu taşıma veya ulaşım adına ülkeye bir şey getirmeyecek.
  • Yurtlarda kalacak olan öğrencilerin beslenme ücretleri de yurtlardan sağlanacak ve onlar da büyük ihtimalle ödenmiştir. Ki zaten şu karantina merkezleri muameleleri içinde yurtların öğrencinin gelmesine ihtiyacı bulunmuyordu.

Kaldı geriye yiyecek, giyecek…

Marketler zaten açık olan sektör ve çalışmaları hiç bitmedi, bilakis artmış olmalı!

Giyecek de bir öğrencinin her an ihtiyacı olan bir öncelik taşımadığı gibi öğrencinin çoğu Türkiye’den geldiğine, tekstilin de bizim piyasamıza Türkiye’den girmesi demek öğrencilerin bile göre bunlara para vermeyeceğini zaten söylüyor.

Onlar da bir pandemi krizinden geliyorlar ve sizin benim yaşadığım ne problem varsa maddi manevi yaşıyorlar!

Anlatmaya çalıştığım şu ki, öğrencinin bize bir getirisi olmayacak. Sadece karantina ücretleri bile bizim kendimize attığımız bir gol olarak kalacak.

Öte yandan yatay geçişler ile ilgili yaşana krizlerden haberiniz vardır.

Öğrencilerin önemli bir kısmı yatay geçiş alarak, özelikle özel üniversitelerden kayıtlarını Türkiye veya başka ülkelerdeki üniversitelere aldılar, almaya devam ediyorlar. Yani memlekette kalmayacak öğrencilerin de karantina ücretlerini ödemiş olacaksınız. Burada kaçak iş gücü olarak yer alıp kendisine öğrenci süsü verenlerin ve diğer bir çok aksaklığın kalıplaşmış rollerinin de…

O halde şimdi size sormalıyım:

Öğrencilerin gelişleri, 14 günlük süreçte yapılacak PCR testleri, karantina bedelleri, oraya taşınmaları, oradan çıkarılmaları vs gibi bedellerin tümü bir yatırım ve kaynak gerektiriyor. Yetersiz hemşire sayısını bir yerlerde meşgul etmek, kıt kaynağını sonunu göremediğin bir noktada harcamak demek ise, tam olarak yapılmaya çalışılan şey nedir?

Aşılama olmadan kendi okullarını açamayan, kendi nüfusunun eğitim hakkını gerektiğince yerine getiremeyen sen uzman meslek insanları yetiştirmeyi kafaya takmışsın sanki muazzam bir online eğitim hizmetin varmış ve üniversitelerimizdeki eğitime çok güveniyormuşuz gibi.

Dağıldık arkada!

Hem de toparlanamayacak şekilde dağıldık. Hesaplar da hep yanlış.

Ve bu dönemde Milli Eğitim ile ilgili yapılan hangi planlama varsa hepsi fos çıkmış durumda…

Bir nefes alın ve düşünün artık!

Konu sadece Covid-19’dan korunmak değil ki. Bunun Covid-19 sonrası da var… Ona ne diyeceksiniz…?

Uzun lafın kısası: Saçma bir karar daha alındı ve saçma sapan bir kaynak israfı ile yeni bir hayal peşinde koşuyoruz. Buyurun!

Dr. Çiğdem DÜRÜST