Biliyor musunuz?

Tam 1 yıl doldu.

Pandemi nedeniyle resmen yaşadığımız çeşitli dehşet dolu günler tam 365 gündür devam ediyor.

Buna karşın alenen ilan ediyoruz: Halen acemi ve ilk gün neredeysek oradan arpa boyu yol kat edememişiz.

Bunları düşündüren ve hissettiren pek çok şey yaşarken, Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın dünkü açıklamasıyla bir kez daha resmen ilan edilmiş oldu.

Halen çevrimiçi eğitime erişemeyen veya bu hususta güçlükler ile imkansızlıklar yaşayan öğretmen ve öğrenciler var!

Çalışma planları aile, öğretmen, okul ve bakanlık nezdinde çözümsüz ve dağınık!

Aşı planlaması halen yok!

Yüksek öğrenimde 17,500 öğrenciden 6000 öğrenciye kadar düşen hedef, ülkeye gelen öğrenciler plansızlığın içinde ne yapacaklarını bilmeksizin geldiler. Gelişleri sadece öğrenci değil ayrıca ucuz iş gücü olarak da ilan ediliyor (Hem de işsizliğin tavan yaptığı günlerde)!

Milli Eğitim bakanlığı planlamasını yapamadığı gibi okullar ve aileler de organize olamıyor fakat online veya yüz yüze özel dersler tam gaz(!) devam ediyor.

Kolej sınavları hususunda tartışmalı sürecin içinde netlik olmaksızın planlamaların sadece planlamaları var.

Ve ne acıdır ki tüm bunlar sadece Milli Eğitimin değil, tüm KKTC sisteminin düzensiz, sistemsiz ve belirsiz işleyişinin açık örneği!

Siyasetçiler mi?

En mükemmelini biliyorlarmışçasına ahkam kesmeye devam ediyorlar.

Mini mini birlerden lise son sınıfa, üniversiteye ilk kez başlayanlardan mezun durumunda olanlara kadar elle tutulabilir hiçbir şey yok!

***

Tüm bunlar bana malzeme oluyor ve yazacak bir şey buluyorum diye beni ya da diğer medya camiasında yer alan insanları memnun ediyor sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz, çünkü bizlerde ekmeğinin peşinde koşan insanlar, ailesi olan yurttaşlar, eşler, ebeveynleriz. Bizler de hem kendi hem de evlatlarımızın geleceğinden endişe ederken yarınsılığımızın çaresizliğini kavramaya çalışarak fikir üretiyor ama çırpınışların karşılıksızlığının karamsarlığını yaşıyoruz.

Kendimize ve geleceğimize, bir de memleketimize yanarak geçirilen ve aslında kaybedilen koca bir yılın en başına dönüp baktığımızda, sadece laf üretmek ve siyasi kavgalar yaratmanın dışına çıkabilseydik, şimdi en azından yapabileceğimizin en iyisini yapmış, bunu daha ileriye nasıl taşıyacağımızın bir planını oluşturmuş olacaktık.

Bu ne imkânsızlık ne de yoksunluktur! Bu basiretsizlik ve beceriksizliktir!

***

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bir devlet gibi yönetiliyor mu?

Bir yurttaş olarak en net gördüğüm şu ki: Maalesef hayır!

Acemi bir şirket gibi girdisi çıktısı belli olmayan, hesabı iyi tutulamamış, kâr zarar hesabı iyi yapılamamış, personel sayısı bilinemeyen, personel yeteneklerini ayrıştıramamış, verimliliğinin hesaplaması yapılamamış sıradan bir işyeri.

Ortaklarından bir tanesinin kaynağını dibine kadar kullanarak, hiçbir katma değer üretmeksizin hazırın böbürlenmesine alışmış bir hayırsız evlat/ortak!

Vizyonsuzluk!

Beceriksizlik!

Gailesizlik!

Lokomotif sektör olarak anılan eğitim-öğretim ile turizm ve lokomotif olmaya aday sağlık sektörlerine dair bir şeyin yapılamayacağı apaçık ortada iken sanki çok multitaskingmişçesine pek çok koldan açıklamalar yapıp altını dolduramayan, sadece gösterişçilikten ibarr bu çalışmaların neresinde duracağımızı bilmeden bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete…

***

Sonuç: Yok olmak için bir düşmana ihtiyacımız yok. Biz bunu herkesten iyi yapıyoruz!

Müzakereleregidip egemen eşitlik için meydan okuyacakmışız!

Pehhh!

Bu yaşananlar zannediyor musunuz ki dışarıdan görülmüyor?

Zannediyor musunuz ki çaresizliğimiz sadece kalplerimizin yarattığı duygusal bir sanallık?

Apaçık sergilediğimiz çaresizliğimiz Cenevre’de ilk göz önünde bulundurulacak ve madara edileceğimiz mesele.

Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan ve İngiltere ile gözlemekten asla vazgeçmeyecek Avrupa Birliği görünen köyün kılavuz istemediğini bilirken, Türkiye bunlar karşısındaki çıkarları için bizi savunacak yer bulamayacağından kendi imkanlarını sergilediği bir 5’li konferansa hazırlanıyor.

Biz de elimize tutuşturulacak metni bile ezberleyememiş olarak geçeceğiz kendi temsilimizi sergilemeye…

Ve gerçekler acıdır. Bilmekle kalmıyor bunu fazlasıyla hissediyoruz!

Dr. Çiğdem DÜRÜST