Son iki Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kıbrıslı seçmen Ankara’ya tepkiliydi. Hatta işaret ettiğinin aksine oy vermeyi tercih ederek tepkisini açıkça ortaya koymayı tercih etmişti. Ayrıca şu “işaret diplomasisi” nedeniyle, dıştan müdahalenin neden olduğu tüm tepkisini desteklenen adaydan çıkararak, o adayın saygınlığını düşüren bir tavır içine bile girilmişti.

İkisi de siyasetten uzak kaldılar tüm olanlar sonrasında!

***

Su meselesi çok önemli bir mesele. Hele son geçen birkaç aydan sonra Akıncı’nın da dediği gibi temkinli olunmasında fayda var…

Maraş da çok önemli bir mevzu. Üstelik su meselesinden farklı olarak stratejik etkisi suya göre daha kısa sürede fayda veya zarara yol açabilecek bir mesele.

Ne yazık ki her iki konu da Cumhurbaşkanlığı seçiminin ana malzemelerine dönüştürüldü son birkaç günde. Lakin hatalı bir şekilde.

Su mevcut bir proje idi. Çalışırken arızalandı ve tamiri zaten antlaşmalar gereği yapılmalıydı. Yapılmaması başka projeleri ve yapımcısının gelecekteki planlarına da zarar verebilirdi. Yani kara kaş ve kara göz mevzusunu gözden geçirmeliyiz.

Maraş’a gelince: Aklımızı kullandığımız bir politika ile Kıbrıs sorunu ve müzakere sürecinde tek başına bizi hem batırabilecek hem de çıkarabilecek bir meseleydi. Bu hali ile batışa hazırlanmaya başlamış gibiyiz Güvenlik Konseyi ve tüm Birleşmiş Milletler gözünde. Hatta Avrupa Birliği’ninkinde de…

Hiç kimseye göre, Maraş’ta son iki gündür yaşananlar bir açılım değildir.

Ki evet şu hali ile değildir!

Lakin acaba açık olan bölgede kim nasıl gözü var?

Çünkü olası bir uzlaşım ile Maraş’ın açılması, bölgedeki mülk sahiplerinin mülklerini kullanma, satma veya kiralamalarını mümkün kılacak.

Bu bilgi başka soruları beraberinde getiriyor:

Acaba açılan bölgedeki mülklerde hangi yabancı (belki de Türkiyeli, Rus vs.) yatırımcıların gözü var?

Olay görünenden farklı duyuluyor kulağa. Yoksa hali hazırda halk plajı olarak kullanılmıyor muydu?

Dikenli telleri söküp, beyaz sürme kapı ve bir konteyner koyup askeri kontrollü geçiş de bir açılım olamaz mantıklı bakınca. Zaten askeri kontrol şu hali ile bir açılımdan söz edilmesinin de doğru olmayacağını söylemiyor mu size de?

***

Müzakerelerde etkin bir rol ve görevi olan Cumhurbaşkanı ile KKTC Dışişleri Bakanı’nın haberiolmayan bir hamle garip duyuluyor kulağa. Hem de ikisinin de rakip adaylar oldukları bu süreçte.

Galiba Cumhurbaşkanlığı seçimi pazarlıklarına yine kapital kaygıları bu defa enternasyonal çerçevede karışıyor.

Haliyle Talat’ın Cumhurbaşkanlığı ile etkinleşen Taşınmaz Mal Komisyonu’nu şu Maraş’a takılan yeni süreme kapı ile aktif günler de geliyor…

***

Sanırım sonuç:

KKTC’de saraya yine bir sol, federal çözümcü Cumhurbaşkanı taşıyarak, hükümetin milliyetçi kanattan zengin bir konfigürasyonuna hazırlanılıyor yine…

Pazar akşamı daha net görünecek bu durum.

O halde beklemeye devam.

Oy vermeyi sakın ihmal etmeyin…

Yoksa olmasını istediklerinizi yerine getirmeyenleri sarayda buluvereceksiniz!

Dr. Çiğdem DÜRÜST