Erken seçim mevzu kapandı gibi…

Bu hususta konuşulanlar da yapılanlar da sona erdi. Muhalefet ısrarından vazgeçti. İktidar rahat bir nefes aldı.

Seçilme gailesi yaşayan vekiller de çalışmalarını daha kapsamlı başlatacak planlarını daha salim bir kafa ile yapabilecek alanı buldular.

Tabi siyasi çıkarlarına ek olarak, Kıbrıs’ın yaz rehavetinin de etkilerini bekleyen tecrübeliler haklı çıktılar!

Başbakan Yardımcısı muhalefet ile iktidar arasındaki zaman anlaşmazlığı 1-1,5 aya geriledi şeklinde bir açıklama ile konuyu yeniden gündeme taşıdı ve haftaya bu konudaki soruların cevap bulabileceği haberini çok net olmamakla birlikte paylaştı…

Ve yeniden o kritik soru kafamıza takılıverdi:

Erken seçim memleketin hangi kanayan yarasına çare olacak?

Erken seçim ile çözülebilecek sorunların neler olabileceğinden tutunuz, seçimle hangi kazançları murad edebileceğimizi yeniden sorgulamaya başladık biz de…

Kendi adıma, kaybedilen 50 yılın son 38 senesinde bir devlet olduğumuz bilinciyle nereden nereye vardığımızı ve bunun çok da kayda değer bir yol olmadığını düşündükçe, bütün olan bitenleri yeniden kurgulamak adına minimum 10-15 yıllık bir zamanı ipotek etmeye muhtaç olduğumuzu düşünmeden edemiyorum.

Şaka değil!

İyi niyetli bir tahmin olduğumu dahi söyleyebileceğim bu iddiam ile süreç içinde çok ahlaklı, çok etik, çok sistemli ve çok sistematik davranmamız gerektiği ile ilgili eklemeliyim.

Yasalara rağmen, kişisel ve zümresel çıkarlar uğruna harcadıklarımız; yarınlarımızı düşünmeden atılan adımlarımız ve daha fazlası bizleri bu günlere getirdi.

Yasaların işlemesinden rahatsızlık duyulacak noktalarda gerekirse on yıllarca tüzüksüz yaşamayı uygun bularak belirsizliklerden nemalananlara hizmet edilmesi üzerine kurguladık yapımızı.

Haksız kazançları, başka haksız kazançlara merdiven kullanıp, birilerine daha çok kazandırabilmek adına hiç hak etmeden birilerinin nemalanmasına göz yumduk.

Toplumun adalet duygusunu dejenere eden bu durum ahlak meselesini hayatın her alanında sorgulanacak boyuta taşıdı.

Şimdi de herkes şikayetçi iken, herkesin memnuniyet duyduğu bir düzen içinde karmakarışık ve ilerletilemez bir şekilde yaşar olduk!

Hadi bir karar verelim!

Önümüzde 2 seçenek var:

  1. Aynen devam edip, körebe oynarcasına gözümüz kapalı yaşayacak ve işlerimizi de bu şekilde halletmeye çalışırken devletimizi savunmayı sürdüreceğiz
  2. Gerçek bir devlet yapılanmasını güçlü kılacak en doğru, en sistemli, en ahlaklı ve en etik şekilde düzenlemeleri ödün vermeden hayata geçirmeyi tek amaç edineceğiz!

Açık açık en doğrusunun ve mücadele edilmesi gerekenin 2. Seçenek olduğuna hayatım boyunca inanmış bir Kıbrıslıyım!

Aksi takdirde, herhangi bir erken seçime de gerek yoktur.

Aynı düzeni devam ettirmek ise pek bir çabaya gerek duymaz. O halde, günü geldiğinde seçim yapar, devam etmek isteyen vekillerle yenilerini meclise gönderir, -mış gibi yapmaya devam eder, her seçilene en az bir kez kabine görevi sağlar mutlu mesut yaşarız!

***

Değişimler sancılı olur. Ancak başarı ile yaratılan değişimlerin adı devrim olur. Devrimler de hep halkları mutlu etmiştir.

Hep ileriye mi, yoksa 3 ileri 2 geri, bazen 2 ileri 3 geri mi?

Dr. Çiğdem DÜRÜST