Selda İÇER­ HK AJANS
Geçtiğimiz hafta iş insanı Erbil Arkın’ın KTHY’nın batmasının ardından bazı iş insanlarının bir araya gelerek ortak sermaye ile THY ortaklığında havayolu kurma girişiminin başarısız olmasında Pegasus’u da suçlayıcı ifadeler
kullanmasının ardından, Pegasus Kıbrıs Genel Müdürü Zeki Ziya cevap hakkını  kullandı. Ziya, 2010 yılında batan KTHY’nın kurtarılmaya çalışıldığı ve ortak arandığı dönemlerde Pegasus Havayolları ile yapılan pazarlığı ilk kez açıkladı.
Zeki Ziya, iş insanı Erbil Arkın’a da sitemde bulunarak, o dönemde yaşananlar konusunda bilgisi olmadan kendilerini suçlamasını kabul edemeyeceğini söyledi. KTHY’nin ardından yeni bir hava yolu kurulması sürecinde
kendilerinin hiçbir alakasının olmadığını açıklayan Zeki Ziya, o dönemin UBP hükümeti ile Pegasus arasında yaşanan ilginç ihale sürecini anlattı.

Selda İçer’in  HK ajans adına yaptığı ve yine gündem yaratacak röportajın işte detayları...

Ersin Tatar’ın çağrısı
SORU: Geçen hafta iş insanı Erbil Arkın ile yaptığımız röportajda, KTHY’nin
batmasının ardından yeni hava yolu kurulması konusunda Pegasus’un, pazar
payını düşüreceği için havayolunun kurulmaması konusunda rol oynadığını
söylemişti. Bu konudaki yorumunuz nedir?
ZİYA: Bu bir suçlamadır ve bunu yapan kişinin elinde herhalde bazı bilgiler
veya belgeler vardır diye düşünürüm. Öncelikle, KTHY’nin 2010’daki batışıyla
ilgili Pegasus’un tavrı neydi, onu açıklamak istiyorum. KTHY kritik aşamaya
girdiğinde bir ihale açılmıştı ve bu ihaleye sadece Atlas Jet teklif vermişti.
Pegasus olarak biz, teklif vermemiştik. Ersin Tatar o zamanlar Maliye Bakanı
idi. Beni aradı ve ‘neden teklif vermediğimizi sordu. Ben de kendisine teklif
vermek istemediğimizi, böyle bir operasyona inanmadığımızı söyledim. Bu
KTHY’nin yürütülmesiyle ilgili bir teklifti, KTHY ile ilgili ortaklığın şartlarıyla
ilgili. Bir gece dönemin Maliye Bakanı Ersin Tatar, televizyondan bir çağrı
yaptı ve “ Buradan herkesin önüne çağrı yapıyorum. Süreç bitmiştir ama
Pegasus da gelip teklifini versin” dedi. Ben de ertesi gün kendisini aradım. “ Bu
işte ne kadar ciddisiniz. Bu verdiğiniz kararın arakasında durabilecek misiniz?”
diye sordum. O da bana, kesinlikle duracaklarını söyledi.
Teklifi hükümet hazırladı
SORU: Peki bu cevap harekete geçmeniz için yeterli oldu mu?
ZİYA: Evet oldu. Bu cevabı alınca ben hemen Pegasus Yönetim Kurulu
Başkanı Ali Sabancı’yı ve Genel Müdür Sertaç Haybat’ı arayıp durumu
anlattım. Ali Bey, Pegasus Genel Müdürü Sertaç Haybat’ı de alıp geldi. Maliye
Bakanı Ersin Tatar’ın makamında dönemin bakanları, Ersan Saner, Türkay
Tokel, Ahmet Kaşif ile bir araya geldik. Ali Sabancı kendilerine, “ Bilirsiniz
ama yine de ben size kim olduğumu, mali yapımı ve ne kadar gücüm var, size
anlatayım” dedi. Ve dönüp şunu da söyledi, “ Ben bu işe talip değilim. Ama siz
ısrarla, bizim talip olmamızı istiyorsunuz. Bizi teklifle falan uğraştırmayın.
Nedir istediğiniz siz söyleyin, biz onu teklif olarak yazıp size verelim”. Orada
bu tartışmaları yaptık, herkes görüşünü ortaya koydu.
Yüzde 50­50 ortaklık
SORU: Nasıl bir teklif sunuldu?
ZİYA: O zamanın şartlarında, onların isteklerinin de üzerine ekler yaparak Ali
Bey, şöyle bir teklif verdi: “Yeni bir şirket kuralım, yüzde 50­50 ortaklık olsun.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafı bir kuruş para yatırmasın. Tümünü
Pegasus karşılasın. Mevcut personelin minimum 400 kişisi işe devam etsin.
Maksimum 2 yıl içerisinde şirkete uçak satın alalım.3 yıl boyunca gereken tüm
sermaye artışlarını da KKTC kanadının Pegasus karşılasın. Bu teklif resmen
verildi ama bugüne kadar hiç açıklanmadı. Teklif Bakanlar Kurulu tarafından
değerlendirildi. Hatta Kemal Dürüst, Cumhuriyet Meclisi’nde kürsüye çıkıp “Biz Pegasus Havayolları ile anlaştık” dedi. Ama ondan sonra ne olduysa oldu,
o sorunun muhatabı ben değilim. Bu adamlar bu işten vazgeçtiler.
5 milyon dolar da para istediler
SORU: Bu teklifinize olumsuz cevap veren kimdi?
ZİYA: Direk Bakanlar Kurulu. Zeki Ziya olarak beni Bakanlar Kurulu’na
çağırdılar. Dönemin Başbakanı İrsen Küçük, “ Zeki, bu teklif çok güzel, sizinle
bunu yürütebiliriz. Ancak, KTHY’nin geriye dönük de borçları vardır. Bize 5
milyon dolar da para verin” dedi. Ben de onlara dönüp dedim ki, “ Vermiyoruz
ve bu noktadan sonra da bizim teklifimiz geçersizdir”. Ahmet Kaşif müdahale
etti bana ve “ Nasıl yani, sen karşı tarafa bunu sormadan red edecen?” dedi. Ben
de ona “ Soracak da değilim, bu tekliften sonra 5 milyon dolar da para istemeniz
bize hakarettir. Onlar verelim dese de,( Ali Sabancı) işi ben bozacağım” dedim
ve bizim ilişkimiz orada bitti.
Dönemin hükümeti biraz cesur olsa bugün KTHY kendi uçakları ile uçardı
Bütün bunları bilmeyen insanlar dönerler Pegasus’a suçlama yaparlar. Önce işin
gerçeğini öğrenecekler, ondan sonra suçlama yapacaklar. Bugün birazcık cesur
olsaydı o dönemin hükümeti,( ki cesarete de gerek yoktu) elindeki teklifi
değerlendirir,bu işi yapar, KTHY da bugün, paşa paşa kendi malı olan uçaklarla
uçardı. Havayolunun isimin ne olacağına beraber karar verilecekti, ancak
Kıbrıs’a özgü bir isim olacağı kesindi. Erbil Arkın’a sitem
SORU: Sizden neden böyle bir nakit para istendi?
ZİYA: Bana sorarsan bozulması içindi. Ancak bu sorunun muhatabının da İrsen
Küçük olduğunu düşünüyorum. Çünkü, benden böyle bir para istendiğinde
direk reddedeceğim biliniyordu. Benim ana şirketime sormadan bunu
reddedeceğimi beni gerçekten tanıyorlarsa biliyorlardı. Erbil Arkın rahat
yatağında uyurken, bizler KTHY’yi kurtarabilmek için, Pegasus olarak,
elimizden gelenin azamisini yaptık. Teklifi biz hazırlamadık, “Ne istediğinizi
söyleyin, teklif olarak onu yazıp size vereceğiz” dedik. Sadece 3 yıllık sermaye
artışında onların payını da bizim ödeyeceğimiz kısmını, biz ekledik ki, Erbil
Arkın, “birinci sene sonunda 3­5 milyon dolar zarar olacak bunun kaynağını
istedi görsün THY” gibi bir şeyler söyledi röportajında. O zamanki teklifimizde
3 yıllık tüm sermaye karşılıklarını KKTC’nin payını da bizim ödeyeceğimizi
taahhüt ettik. Yani aradaki fark budur aslında. İyi niyet ararsanız budur
arayacağınız. Erbil Arkın benim arkadaşımdır ve böyle bir şirkete gönül
verdiyse ve yüzde 9 da pay yatırdı, bozulmasından bu kadar rahatsız olduysa, en
azından bir telefon açardı bana da ne ise idi duyduğu, doğru olup olmadığını
teyit ederdi. Pegasus Havayolları o dönemde hiç uğraşmadı, hiç da tınmadı.
Umurunda da olmadı. Bu herkesin kısmetiyle ilgili bir şeydir. Kurarsınız
şirketinizi, piyasaya girersiniz, kendi mücadelenizi verirsiniz, o mücadelenin
sonucunda da pazardan ne pay alabilirseniz alırsınız. Bütün bunlar paradır. Bu
paraları da harcayacaksınız. Doğrudur, 15 milyon veya her ne kadarsaydı o
dönemdeki konan para, bu miktarla pazardan pay alamayacağınızı havacılıktan
anlayan herkes zaten bilirdi.
Piyasan bir şirketi seçmek yanlıştı
SORU: Bu biliniyor saydı eğer, neden böyle bir yola çıkıldı?
ZİYA: Bilmiyorum. O zaman bana sordular ve ben karşı çıktım. Dedim ki,
piyasada oyuncu rolünde kimler var? Pegasus, THY, Atlas ve Onur. Sen
piyasadaki oyunculardan birini, şirketini yönetmesi için alıyorsan, o iş sakattır.
Çıkar çatışması vardır. O zaman sen, yönetime koyduğun şirketin pazar
payından bir şey almama sevdalısısın. Eğer biz Pegasus –KKTC ortaklığını
yaptırsaydık, büyük ihtimal, Pegasus’un uçuşlarını kuracağımız şirkete
devredecektik. Yani şimdi hem THY uçacak, hem de THY seni yönetecek.
Eeee, çıkar ilişkisi söz konusu olduğu zaman, hangi çıkarı gözetecek hükümet?
Tabii ki kendi şirketini gözetecek. O nedenle bize soranlara bu işin mantıksız
olduğunu söyledik. Yapılabilir miydi. Yine de yapılabilirdi. Ama insanlar
bilecek ki, bu işler kaynakla gerçekleşir. Yani, sermaye ile limitli değildir bazı
şeyler. Zaten bugün Türk Sivil Havacılığına gittiğinizde ve bir şirket kurmak
istersiniz, minimum sermayeniz bellidir. Ama o minimum sermayenin ötesinde
3 yıl zarar edeceğiniz var sayılarak, 3 yıllık zararın nereden finanse edileceğinin
kaynağını da göstermek zorundasınız. Aksi taktirde size izin vermez şirket
kurmanız için. O dönemde de sanırım iş insanlarından istenen o, 65 milyon
dolar da budur. Zaten bu kaynağı göstermezseniz de şirketi tescil edemezsiniz.
Ama şimdi herkes sandı ki 10­15 milyon dolar sermaye ile şirket kurulacak. Paşa paşa da istediğimiz çıkarları sağlayacağız bu şirketten. Onu da açıkça
söylerim. Veya, “bu şirkete sermaye yatırdığımız için başka yerden fayda
sağlayacayık” diye düşünüldü. Buraya yatırım yapan iş adamlarının çok ciddi
bir kısmının durumu buydu. Onu da söylerim. Madem suçlama aranır etrafta.
Biz rekabetten korkmayız
SORU: Siz daha sonra bu işe muhatap olmadınız mı?
ZİYA: Pegaasus bugün bu işe girecek olan hiçbir şirkete karşı çıkmaz. Bizim
insanımızın net anlamadığı bir şey var. Havacılık piyasasında “artı 1 oyuncu”, herkese faydadır, zarar değil. Belki pazar payım düşebilir ama, onun getireceği
yolcudan da bir pay her hâlükârda alırım. Bu da ne demektir? Bana faydadır o
oyuncunun piyasaya girmesi. Onun için ben hiçbir zaman savunmadım, “ bu
kadar havayolu yeter” diye. On tane daha gelsin Ercan’a. Benim temsil ettiğim
şirketin aksini savunması mümkün değil zaten. Pegasus kime torpil yapmış.
Çıksın isim versin Erbil Bey. Bakın ben isim veriyorum. Onlar da isim versin.
Kolay değildir insanları töhmet altında bırakmak. Açıkça söylüyorum buradan.
Erbil Bey’e çok kırgınım. Eğer böyle bir düşüncesi varsaydı, açsaydı bir telefon
da duyduğunun doğru olup olmadığını sorsaydı.
Kendi havayolunu kurma ihtiyaç değil
SORU: Havacılık açısından bugün iyi bir noktaya gelindiği söylenir. Bu
noktada hala bugün bizim kendi hava yolu şirketimiz olması gerektiğine
inanıyor musunuz?
ZİYA: Bu ne ile ölçülür biliyor musunuz? KTHY bu piyasadan çekildikten
sonra bu ülkede yolcu sayısında bir düşüş varsaydı, o zaman “böyle bir ihtiyaç
vardır” diyebilirsiniz. Herhangi bir gerileme yok, aksine artış vardır. Bugün iki
şirket daha girse, veya mevcutlardan iki tane çıksa da yine bu artış devam eder
çünkü Kıbrıs’ın konumu farklıdır. Bir ada ülkesidir, ada ülkesinin ulaşımı da,
hava yoludur. Rekabet fiyatların düşmesini getirir ve bu da nihayi tüketiciye
yansır. Havacılıkta bir de, arz­talep meselesi farklı çalışır. Havacılıkta, arzdır
oluşturan talebi. Ne kadar koltuk arz ederseniz, o kadar talep oluşur.
İç hatlar konusu tamamen yanlış anlaşılma
SORU: Türkiye’den uçuşların sırf biletler ucuzlasın diye iç hatlardan yapılması
düşüncesine nasıl bakıyorsunuz?
ZİYA: O tam bir fiyaskodur. Kimse de sahiplenmez onu bu saatten sonra.
Çünkü sahiplenilecek gibi değildir. Bu bir hatanın neticesidir. Kulaktan kulağı
giderken konu yolda değişmiştir. Bu konuyu ortaya atan KITSAB Başkanı
Orhan Tolun’dur. O dedi ki, “ Bizim Ercan uçuşlarına iç hatlar tarifesi
uygulansın.” Bu ücret tarifesidir. Burada, “ Al adamları da iç hatlardan uçur”
diye bir talep yoktur burada. Çünkü Türkiye’de iç hatlar tarifesi ile, dış hatlar
tarifesi farklıdır. İç hatlar tarifesi çok daha düşüktür dış hatlar tarifesinden.
Atatürk Havalimanı TAV tarafından özelleştirilene kadar zaten Ercan’a iç hatlar
tarifesi uygulanırdı. Orijinal talep de budur.
İhale için hazır değildi devlet
SORU: Ercan’da özelleştirme çok tartışıldı. Bir çalışma devam ediyor orada. Bu
özelleştirme sonucunda şirketin taahhütlerinin yerine getirilip ülkeye bir artı
sağlayacağına inanıyor musunuz?
ZİYA: Şöyle söyleyim, önce şirketi değerlendireceğinize, önce kendinizi
değerlendireceksiniz. Siz hazır olmadığınız bir ihaleyi gerçekleştirdiniz.
Verdiniz adama havaalanını “yap” dediniz ama araziyi tahsis edemediniz. O
zaman, önce bunu yapan adamlar oturup kendi öz eleştirilerini yapacaklar.
Diyecekler ki, “ biz 13’üncü maaşları ödeyebilmek için alel acele bu işi verdik”
Sen kendi görevlerini yerine getirmeden, kimseden hesap sorma hakkın yoktur.
SORU: Son olarak eklemek istediğiniz bir şey varsa alalım?
ZİYA: Ben de konuşmayı çok seven bir insanım ama bilmediğim konularda
bilmezsem, “bilmem” derim. Bunun hiçbir ayıbı yoktur, olmaması da lazımdır.
O bilmediğim konuda, bildiğini varsayabileceğim arkadaşlarım da varsa açar
sorarım. Erbil Arkın benim arkadaşımdır. Ancak kendisi beni arayıp da konuyu
sormadığı için, cevabımı ben de gazeteden veriyorum yoksa tercihim yüzüne
söylemektir.