Doğru duydunuz… Yoksa küfürle, tehditle, zulümle karşılaşabilirsiniz.

***

Bilinçli bir toplum çeşitlilik algısı yüksek olan toplumdur.

Farklılıkları kabul ederek bunların zenginlik olabileceğini idrak edebilmektir toplumları ve dünyayı yüceltecek olan.

Sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım, önemli Türk düşünür ve edebiyatçı olan Cemil Meriç’e ait bir söz “Derslerimde ve konuşmalarımda da tekrarladığım ve darağacına kadar tekrarlayacağım tek hakikat: Her düşünceye saygı.” bazı kendini bilmezleri harekete geçirdi.

Küfür ve tehditler içeren söylemlerle bu paylaşımımın altından saldırmayı dini inançlarını yüceltmek için bir ibadet saydılar.

Özellikle, sosyal medya hesaplarımda hiçbir bağlantım olmayan bir tanesi önce tanrıtanımaz birisine de saygı duyup duymayacağımı sordu. Ben saygı duyacağımı ifade ettiğimde ise bana çeşit türlü hakareti hiç yüksünmeden sıraladı.

Diyeceğim şu ki, cehaletin ilk göstergesi, başka fikir ve görüşlere açık olmamaktır. Başka fikir ve görüşlere açık olmamak sadece ideolojik bağlamdaki başkalıklar değildir. Aynı zamanda farklı inançlar, farklı kılık kıyafetler, farklı kültürler ve çok daha fazlasıdır ki bunlara tahammül edemeyenler yüzünden bugün dünya barışı tesis edemiyor. Münferit ve toplu savaşlar, kavgalar da bu nedenle çıkıyor. Hatta bu sebeple birbirini öldüren, birbirine zarar verme eylemleri ortaya çıkıyor.

Acı olan, demokrasiyle yönetildiğini iddia eden ülkelerde bu türden kavgalar pek çok büyük sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor.

Daha geçtiğimiz haftatartıştığımız basın özgürlüğünden tutunuz, farklı siyasal partilerin ideolojilerini benimsemiş kişiler arasında yaşanan çatışmalara kadar…

Din olgusu ise bunlar arasında en saldırgan kesimleri içinde barındırabilen bir mevzu.

Nitekim bana tehdit ve küfür savuranların da farklı her düşünceye saygı duyacağını belirten tümce karşısında, hemen dini bahane ederek fütursuzca nefretini kusması bunu doğruluyor.

Dini ürkütücü hale getiren, dini inançların ideolojiler şeklinde yaşanmasını destekleyenlerin cahil olduklarının düşünülmesine neden olan da bu tutumlarıdır.

Bu insanların başka inançlara saygı duymamaları, başka bakış açılarına tahammül edememeleri, kılık kıyafetten dilde kullanılan sözcüklere kadar baskıcı, emredici tahakküm kurucu bir bakış açısıyla son derece saldırgan bir şekilde nefretle kendileri gibi düşünmeyenleri yok etme, bastırma, sindirme çabaları ne acıdır ki her inanç sisteminde vardır. Her inanç sistemindeki bu varlık günün sonunda toplumları geri kalmışlığa itebilir.

***

Çeşitliliği benimseyememiş kişiler ve zümreler, hoşgörüden yoksun olurlar.

Hoşgörüden yoksun bireylere, hoşgörülü davranmanın yersiz olduğunu savunanlara zaman zaman karşı çıkamayışım bundandır.

Çünkü hoşgörülü olmayanların, hoşgörü hak etmedikleri ve asıl dikkat edilmesi gerekenin onların ideolojileri, felsefeleri, kültürel özelliklerinden değil hoşgörüsüzlüklerinden kaynaklanan örümcek ağlarıyla sarılmış çalıştırmayı unuttukları akılları olduğuna içtenlikle inandığımı söyleyebilirim.

***

Bu şekilde yaşamayı tercih eden kişilerin, sıklıkla belli kişi veya grupları sırtlarını dayayacakları birer sağlam duvar gibi görüp, kendilerine ait herhangi bir bakış açısı geliştirecek yaşam prensipliliği üretmeksizin, hazır ve ezber bilgiyi, hazır ve ezber bir yaşam haline dönüştürerek yaşamayı tercih etmelerindendir. Bunun karşılığında takdir görme ve değerli hissetme ihtiyaçlarını giderebiliyor, bu sayede kendilerini “Oldum!Biliyorum!” zannedebiliyorlar.

***

Oysa bu üretemeyen, düşünemeyen, işleri güçleri tehdit, küfür ve ilerisi olan bireylerin dünyaya zararlı olduklarını, insanlığın ilerleme kapasitesinin önünde engel olduklarını düşünüyorum.

Şiddetle kınıyorum ve hoşgörüsüzlüğün cehalet olduğunu, çok kültürlü ve çeşitliliğe saygılı olabilecek nesiller yetiştirmek hususundaki zorunluluğumuzu bir kez daha anımsatmak istiyorum.

Dr. Çiğdem DÜRÜST