İki gündür resmi temaslarda bulunmak üzre Ankara’daydık. Dün temaslarımızın son gününde Türkiye Büyük Millet Meclis’ine gittim ve Ankara kulislerinin nabzını tuttuk. Sağ olsun Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu Raportörü gazeteci-araştırmacı dostumm Fatih Bayhan bana mimandarlık yaptı. Meclis genel kurulundan iktidar muhafalet kulislerine kadar her yerini bir güzel gezdik.
Fatih Bayhan Adana doğumlu araştırmacı-Gazeteci bir dostum. Üniversiteyi Yakın Doğu Üniversitesinde okudu. Kıbrıs için yazılmış 4 kitabı bulunmaktadır. Ada’da olduğu süreçte Kıbrıs sorunu ve siyaseti ile yakından ilgilendi. Kıbrıs’ta kaldığı süreleri beraber geçirdik.
Fatih Bayhan son yıllarda yazdığı kitaplarla Türkiye kamuoyunun gündeminde kalmayı başaran ender araştırmacı gazetecilerden. “Kıbrıs” sözüne de gerçekten çok duyarlı. Konusu olduğunda hemen elinden gelen katkıyı yapmaya hazır “gönüllü bir elçi” gibi.
Dün Türkiye Büyük Millet Meclis’inede gezerken ne kadar çok vekilimizin bir yakının Kıbrıs’ta okumakta olduğunu öğrenme şansımız oldu. OTTÜ’den DAÜ’ye Girne Amerikan Üniversitesine kadar bir çok vekilin oğlu eğtimlerini halen Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyetinde sürdürmekte. Ve 550 milletvekili olan Türkiye Büyük Millet Meclisinde KKTC üniversitelerinden mezun vekillerimiz var. Bu kullanmasını bilene büyük bir şans!
Ankara’da Türkiye Cumhuriyetinin ne denli geliştğini gözle görebiliyorsunuz. Son AKP iktidarı döneminde Türkiye büyük bir ilerle sağladı ve halkının refah düzeyini arttırdı. Bu değişimi zaten Türkiye’ye giden herkes çok rahat bir şekilde görebiliyor.
Dün Türkiye Büyük Millet Meclisinde öğlen yemek yemek için meclis lokantasına girerken lokanta kapısındaki bir ilan dikkatimi çekti. “israfa hayır”. Kapıda gördüğüm bu ilanın sıradan rutin ilanlalardan olduğunu sandım. Ta ki yemekten kalkmak üzereyken bir parçasını koparttığım ve masada bıraktığım ekmek diliminin bir koruma arkadaş tarafından alınıp yeninceye kadar.
Evet bize şuan garip geliyor, bana da geldi, bir masada kalan ekmeği alıp yemek! Ama “israfa hayır” diyen zıhniyet belli ki bu düşünceyi sadece buroşürde bırakmamış ve uygulamaya geçirmiş. Tek bir ekmek dilimi masalardan cöpe gitmiyormuş. Bir not daha Türkiye Büyük Millet Meclisi lokantasında her gün 2 bin kişi yemek yiyormuş. Vekiller, bakanlar, danışmanlar korumlar ve vatandaşlar....
Ve israfı yarı yarıya azaltmışlar. Kampanya öncesi tonlarca ekmek çöpe giderken artık çöpe ekmek atmıyorlarmış. Ankara’da kaç yere gittiysek çaylar hep tek şeker. Masalarda tuz kullanımı ile ilgili buroşürler.
Her şey hem sağlıklı hem de israfının önüne geçilecek şekilde yeniden düzenlenmiş. Yani Türkiye’de değişim sadece iktisadi büyüme değil, Türkiye’deki değişim artık insanların alışkanlıklarına kadar inmiş durumda ve bence olması gereken de bu. Belki bir gün bizde de benzer şeyleri görebiliriz diye umut etmekten başka bir şey gelmiyor elimden ama en azından bundan böyle masalarda kalan ekmekleri yerken beni görürseniz hiç şarşırmayın. Değişmek istemenin ötesinde artık eyleme de geçmenin gerekliğine inanan herkes te benim gibi yapmalı...