Biliyoruz ki sandığı boykot etmek sorumluluktan kaçmaktır!

Bu ülkede söz sahibi olamamaktan şikâyet ederken de sandığa gitmemek, ciddi bir çelişkidir.

Son 15 yıldır ipin ucunun aleni bir kontrolsüzlükle artık bizden kaçtığını söylemekle yetinmeyi geçtik… Kabul ettik ve uyguladık da!

Şimdi birileri karşımıza geçerek hâlâ dünyayla ticareti ve bürokratik ilişkileri iyileştireceğini söyleyerek bizden oy istiyor. Ya da daha iyi bir geleceği öneriyor ki daha iyi gelecek kendisiyle olacakmış diyor.

Bütün bunları izlerken 1980’lerde ve 1990’lardaki siyasi geleneğimizin çok daha onurlu olduğunu düşünüyorum. Çünkü muhalefet edenler daha korkusuz ve daha gerçekçiydiler.

Şimdi değiller!

O yıllarda bizleri bağımlılığa taşıyacak politikalara karşı gösterilen direnç çok daha içtendi. Toplumcuydu!

Şimdi ne kadar toplum(cu)uz acaba?

Birilerinin yalakalıklarıyla oylarımızı, kararlarımızı, geleceğimize etki edecek kültür, sanat, eğitim ve her şeyimizi Türkiye’ye bağladılar. Kendilerini koltuklarda var edebilmek için kaynağın garanti olmasına odaklandılar. Belki Türkiye’yle iyi geçinmeyi, önce zenginleşip sonra da ideolojik yollarını açmak için hedeflemişlerdi. Olmadığı net!

Yurtseverlikten daha çok kendiniseverlik yaptıklarını düşünmek dahi istemiyorum.

Belli bir yerden sonra ipin ucu kaçtı!

***

Şimdi tutarlılığı izleme zamanı.

O günlerde parayı bulalım, önümüz açılsın çaresine bakarız diyenler yüzünden bugün bu ilkel düzene mahkumuz biz.

Bugün suyumuzu dahi yönetemiyor oluşumuzun nedeni bu aklı evvel politikacılarımızdır. Ve günün sonunda vatanperverlikleri, yurtseverlikleri her ne hikmetse evlatlarının ve torunlarının mal mülk, gayrimenkul ve bankalardaki birikimlerine yansıdı.

Sonra yasalar ve yürütmede, gelişmek için gereken her şey sizin gibi bizimgibi sıradan insanların önünde engel, onların önünde ise köprü oldu!

İşte her gün öldüren ilkelliğin aynası yollarımız: Selam olsun gelmiş geçmiş tüm bayındırlık bakanlarına.

İşte karşınızda beslenme ve sağlığımızla ilgili her türlü ürün ve hizmet: Selam olsun tüm sağlık bakanlarına.

İşte karşınızda okullarda eğitim alan çocuklarımızın durumu. Ülkede ekonominin can damarını oluşturan şirketlerimizin kaçının başında bizlerden ya da bizim çocuklarımızdan olabildiği: Selam olsun gelmiş geçmiş tüm maliye bakanlarına, ekonomi bakanlarına, eğitim bakanlarına.

Toptan memleketin her türlü halini inceleyerek:Selam olsun tüm başbakanlarına!

Gururla, göğüslerini gere gere karşımıza geçerek bizlere tek başına iktidar olamadıkları için anayasayı değiştiremediklerini de söyleyen, memleketin haline müdahale edemediklerini söyleyenlerin tümüne selam olsun!

Meclise girdiği andan itibaren gerçekten toplumcu bir düşünceye sahip olduğu için partisi tarafından dışlanarak bir kenara atılan siyasetçiler ise her ne hikmetse ya seçim kaybetmiş ya da asla bir daha siyasette belli bir noktaya gelememiştir: Cephelerine çekilmiş ve etkisizleştirilmiş tüm siyasetçilere de saygıyla selam olsun.

***

Aklını kullanmış zenginleşmiş olanlara da...

Bir züğürt olarak, zenginin malıyla çenemi yormayacağım.

Ama el birliğiyle bizleri bu denli muhtaç ve aciz hale getirmiş olanların ahlaksızlıklarının unutulmasını affetmemiz mümkün değil.

Evet tam bir ahlaksızlıkla, halka rağmen ve kendi halkını başka bir halkın en cahillerinin bile nefret söylemlerine kurban edişlerine, bizim memleketimize gelerek burada bizim sahibimizmiş gibi davranmalarına mahkûm edilişimizi görmezden gelerek devlet yönetmeyi doğruymuş gibi gösteren ve hala o yolda ilerleyenlere ise lanet olsun!

***

Çok öfkeli olduğum doğrudur.

Gerçek yurtseverlik bu değildir! Gerekirse, tüm malı, mülkü ve canı ile sokakta olabilmektir yurtseverlik, vatanperverlik! Bugün aç kalmak pahasına geleceği doğru planlayabilmek için korkusuzca ve kararlılıkla yürümektir!

Artık önümüzde bir 10 yılımız daha yoktur.

Bu nedenle belki de son bir kez daha Cumhurbaşkanımızı bu en zor zamanda seçmek önemli.

Bu şekilde yürüyerek Kıbrıslılığa ve Kıbrıs’a sıkı sıkıya sarılmış bir yurttaş olmaya kararlı olunmalı!

***

Unutmayın çekirge bir sıçrar… İki sıçrar… Ve üçüncüde…

Kararı biz verelim… Ya da artık uğraşmaya değmez!

Dr. Çiğdem DÜRÜST