Süreci dilediğince yaşayan işverenler var.

Yani hiç kapatılmamış sektörlerin bile patronları arasında,çalışanlarından kesinti yapanlar olduğunu duymuşsunuzdur.

Elbette çalışanların bununla ilgili herhangi bir şikâyette bulunmaya cesaretleri yok.

Zaten yoktu…

Artık hiç olamaz!

Çünkü patron ona kapıyı gösterse, kendi beğenmediği koşullarda çalışmaya anında hazır olan yüzlerce başkası var.

Patrona karşı seslerini çıkaramama, işçilerin alıştırılmış olduğu bir düzendi. Çalışma yaşamının ülkemizde patronun iki dudağı arasında bir alan olduğunu zaten hep tartışıp duruyorduk.

Şimdi durum daha da vahim.

Hem sektör kapatılmadı hem patron kazanmaya devam etti, hem de işçinin emeğinden kesti.

Dahası prim veya varsa ek mesai hakkı onlardan hiç bahsedilmedi bile.

Hatta belki de sosyal sigorta ve/veya ihtiyat sandığı yatırımlarından dahi nasıl kurtaracağını araştırıyordur bu arkadaşlar.

Zaten birçok zaman, primlerini maaşları üzerinden yatırmayarak haksız kazanç elde eden patronların varlığından haberdarız.

İşçiler bunu hesaplayamadıklarından, günü gelip de emekli olduklarında alacakları azıcık maaş veya herhangi bir hastalık ödeneği ihtiyacı doğduğunda acı bir şekilde farkediyorlar.

Bu süreçte çalışmaya devam eden işçilerin, mesela gıda dağıtımcılarının ve pazarlamacılarının primlerine dahi göz diken bu acımasız patronlara karşı; kelle koltukta, sağlıklarını avuçlarına alarak ailelerinin sağlıklarını da hiçe saymak pahasına çalışan bu işçilere yapılanlara karşı hemen uyanılması gerekiyor.

İşçilerin şikayetçi olmasını beklemek bu aşamada akıllıca değil. Adaleti sorgulama hakkı yok pek çoğunun. Yasal hakkını kullanmasını beklemek de akıllıca olmaz bu durumda. Dolayısı ile kitap ibareleri ile konuşmaya gerek de yok!

Bu da gösteriyor ki devletin harekete geçmesi şart.

Dahası bununla ilgili ileride de artık bu adaletsiz ve sömürü düzenine açık kapı bırakan sistemin ortadan kaldırılması için gerekli önlemleri alarak yolumuza devam etmek gerekecek.

***

İçinde bulunduğumuz bu zor günlerde aksaklıkların ayyuka çıktığı noktaları tespit ederek fırsat eşitliğinden nedense sonuçlardaki eşitsizlikle karşılaşarak tanışmak zorunda kalanlar için gerekli önlemlerin alınmasına yönelik çalışmaya başlanmalı.

Hani hep diyoruz ki, süreçten ders alarak çıkmak, dahası önlemleri alarak planlamaları daha çağdaş şekilde kısa orta ve uzun vadeli tasarlamalıyız diye…

İşte size bir çalışma alanı daha.

Hükümetçilik etmek, krizi bugünün sorununu çözüp yarın gelecekleri bilemeden beklemek değildir.

Uzun vadeli bakış açısı ile geleceği planlayarak, yapabildiklerine ek olarak yapabileceklerini de göstererek uygulamak bizi gerçekten devlet kılacak ve devleti de toplumu da ileriye taşıyarak yaşatılacağımızı hissettirecektir.

Yani çalışma yaşamına dair iki görev apaçık ortada:

  1. İşçilerin sömürülmesine açık tutulan her kapı kapatılsın.
  2. Patronların sömürerek kazanmasına engel…

Biz güvenerek bekliyoruz… Şimdilik…

Dr. ÇİĞDEM DÜRÜST