Meçhul kaza olarak nitelendirilen paylaşımımı hatırlayacaksınız!

“KKTC Defterini Kapatmaktan Ne farkı var?” başlıklı 23/7/2021 yazımda bahsetmiş olduğum trafik kazasında, tehlikeli bir şekilde ölümle burun buruna getirilen arkadaşımı, polisin ilgilenme biçimini ve daha fazlasını sizlerle paylaşmıştım.

Ne acıdır ki polis 1 hafta içinde arayarak konuya dair herhangi bir bulguya rastlanmadığını ve bunun bir meçhul kaza olarak kalacağı bilgisini verdi.

Trajikomik!

Bu memleketteki araç sayısı belli!

22 Temmuz akşamı Girne-Güzelyurt yolu üzerinde o saatlerdeki araçlar da belli!

Hatta o gece aynı güzergahta bulunan diğer insanlardan da yarış halindeki iki aracı gördüklerine dair konuşuldukça ortaya çıkan bilgiler var.

Ki o araçlar da belli…

Buna karşın polis bunu bulamıyormuş…

Zaten o göstermelik kameralarının çalışmadığı bilgisi de polis tarafından verilmişti.

Ve demiştik ki, dileyen dilediği şekilde dilediği suçu işlemeye devam edebilir.

Dün “İskele-Mağusa yolunda vurup kaçan birsi yakalanmış. Suç makinesinden betermiş.” haberini gazetelerde görünce garipsedik, düşündük…

***

Sigortacılar Birliği de bu aşamada harekete geçirilebilirdi.

Zaten mutlaka sağ ön yanı hasar görmüş, kaza yaptığı aracın her yanın motor yağı içinde bırakacak kadar dağılmış bir aracın çok uzun gidemeyeceği, kaportacılardan ve makinistlerden bir şekilde yardım isteyeceği açık!

Buna rağmen polisin bu kadar acele dosyanın kapanması ile uğraşıyor olması hissi yaratan bilgi garipsenecek türden.

***

Memleketimizde ne acıdır ki hiçbir şey yolunda gitmezken, trafikte bile böylesine hunharca yaşanan bir olaya bakış açısını bu şekilde dile getirerek, çaresiz bir şekilde zarara uğrayanları kendi haline bırakması ne kadar acı…

Tam da bu sebeple değil midir devletin kurumlarını sorgulayışımız ya da devlet otoritesinin güvenilir bulunmayışı?

***

Kazaya maruz kalanın yasal her türlü yükümlülüğünü yerine getirdiği belli…Sigortası kasko…

Önümüzdekisigorta döneminde, sigortaya ödenecek bir miktar fazla primi de kendi cebinden harcamasını bir yana bırakıyoruz; o kişi veya kişilerin kaçarak sokaklarda dolaşan canavarların kalıcı ve daimî olabilecekleri güvensizliğini yaşıyor, bu bilgiyi her an için aklımızdan çıkaramıyoruz.

Zaten polisin durum da içler acısı.

Yalvara yakara verilmiş ifadeler ve şikayetler mevcut olduğu halde, polisin kendi derdine yandığı, sayının yetersiz olmasından dolayı işlere yetişemediği bir dokun bin ah işit moduyla bu ülkenin güvenliğini daha ileriye taşıyamayacağı da ortada.

Bu noktada yıllardır her geçen gün işlerin biraz daha sarpa sararak ilerlediği, devlete güvensizliklerin artarak büyümesine sebep olan görüntülerin de bu hali ile tedirginliği artırdığı bir ortamda yurttaşların güvende hissetmelerini bir yana bırakın kendi adaletlerini kendilerinin sağlayacağı ilkel bir sistemi yeniden değerlendirerek çağdaş olmayan vahşi yollarla sorunların çözümlenmesine gidilecek olursa ne olur…

***

Hadi diyelim kazayı geçiren kişilerin ekonomik olarak sıkıntıları yoktu.

Canlarını kurtardıklarına sevindiler ve olayla daha çok uğraşamadılar.

Zaten kaçıyorsa kimbilir altında başka ne sebepler vardır…

Uyuşturucu, hırsızlık, alkol ve daha neler neler?

Belki de kaçak bir durum bile söz konusu olabilir. Belki sigortasız bir araç belki ehliyetsiz bir sürücü…

Dert vatandaşın kendi derdi. Besbelli polisin böyle bir sorunu yok.

Lakin öte yandan 2 sene önce belediyenin bir park cezası nedeniyle bildirimsiz bir şekilde rapor ettiği bir arkadaşımın peşinde polis, 10 sene önce yaşadığı adrese giderek 2 yıldır bulamadığı şahsı oradan aramış.

Biri park cezası, biri cana kıymaya dönebilirdi…

İşte size bir KKTC hikayesi…

Dr. Çiğdem DÜRÜST