Devlet denilen organizasyon, bireysel yaşamın her anlamdaki refahını korumak ve bunu ileriye taşımak; devamında toplumsal yaşamı daha üst bir seviyeye taşıyarak çağdaş seviyeyi korumak için vardır (olmalıdır).

Doğal veya insan eli ile oluşan her türlü tehditle mücadele edecek düzenlemeleri yaparak ve önlemleri alarak toplumların ekstra panikler yaşamamaları, mevcut tehditlere en az maruz kalmalarını sağlamaya yönelik çalışılmalıdır.

Bize bakıyoruz:

Pandemi sebebiyle yaşananlar, devlete olan güvenin yerlerde sürünmesine neden oluyorsa, devlete güven kalmadığı için insanlar doğru bilgiye erişmekte sıkıntı yaşıyorsa ve herkes doğru bildiğini yaparak başka insanların da sağlık ve güvenliğini tehdit altına sürüklüyorsa bu aşamada yapılacak asıl şey ne olmalı?

Devlet son 1,5 seneden beridir zaten mevcut olan güvensizliğinin üstüne ekonomi, sağlık, eğitim ve kültür alanları başta olmak üzere güvensizlik eklenmesine neden olmuş, toplumun bu husustaki tedbirsizliklerini denetleyememiş, birçok dedikodu ve asıllı asılsız pek çok haberin yayılmasına sebep teşkil ederek denetim hususundaki noksanlıklarının tamamlayamamışsa burada bir an önce alınması gereken önlemler olduğunu görebilmeliydi!

Şu anda turizm ve bağlantılı sektörlerdeki korumasız, kararnamelere uymayan pratikler nedeniyle halkın daha çok paniğe sürüklenmesine neden olan bir durumun eşiğinde değil içindeyiz. -

Kovid, delta, delta plus, lambda… derken hayatı kaçırıyor olduğumuzun, eğitimsiz bir neslin koşa koşa geleceğe yürüyor olduğunun, devletin mevcut şekli ile yetersizliğinde pekişen bir psikososyal yapılanmanın oluştuğunun ayukka çıktığını başkasından duymanıza gerek yoktur sanırız.

Yalnız bunu sadece sizin, bizim görüyor olmamız bir işe yaramıyor biliyor, görüyoruz. Bunu bizi yönetmeyi becerebileceğini söyleyerek makamları tutan insanların görmesi ve gerekli denetimler ile düzenlemeleri ve yaparak önleyici hizmetleri ivedi olarak devreye sokması gerekiyor ki yaşam daha fazla ertelenmeden devam edebilsin.

***

2 yıllık kaybın kazanca dönüştürülebileceği, yerli malı üretim ve tüketiminden gerekli düzenlemeleri yaşama geçirebileceğimiz o kadar çok imkân doğmuştu ki bize, yine treni kaçırıp, gelişmemişlikten gelişmekte olan- devlet statüsüne kendimizi taşıyabilirdik. Bu süreçte hakkı olan ve olmayan, geçim problemi olmadığı halde devletin ensesine yüklenen, çalışmayan sektörlerde büyük kazançları olduğu halde kira vs gibi harcamalara yönelik düzenlemeleri yapamadan zenginin aça tepeden baktığı , devletin de sadaka dağıttığı bir düzen ile sadece popülizm yapıldığını; oysa bunun çok ötesinde önlemlerin alınarak adil bir yaşamı inşa edebileceğimiz, toplumsal birlik ve beraberliğin faydalarını gösterebileceğimiz bir dönemdeydik!

Oysa gelin görün ki biz yine uyuşmuş bir şekilde aval aval bakmayı tercih ettik!

Arsız olanlarımız vaziyetten nasıl faydalanacaklarının ince hesapları içinde devleti kullanmak üzere gözlerini dört açarken işsizlikle boğuşanlar açlıkla sınamaya devam ettiler.

Şimdi de Sağlık Bakanı açıklamalar yaparak, işverenlerin de halkın da tedbirsizlik gösterdikleri şikayetlerini dile getiriyor. Üstelik bunu tek yapan yetkili de o değil.

Sorumlu ve sorumsuz kişiliklere sahip yurttaşlar olabilir.

Bununla başetmek üzere kurumlarınız zaten mevcut.

Denetim yetkisi elinizde!

Adil bir denetim anlayışı ile sorumsuzluk edenlerle sorumluluk gösterenlerin sınanması da elinizde!

Üstelik hep elinizdeydi!

Bazen dilin kemiğinin olmasını çok istediğimi farkediyorum.

Lakin, galiba nafile…

Dr. Çiğdem DÜRÜST