Adına bilgi kirliliği ya da başka bir şey deyin…

O kadar çok açıklama yapılıyor ki yüreğimiz bir oturuyor bir kalkıyor!

Bu kez sosyal medyadan bahsetmiyoruz…

Elbette hükümet edenlerin heyecanını ve tedirginliklerini anlıyoruz!

Hatta iyi niyetli olduklarından da eminiz…

Ama resmi açıklama olarak tek bir makam bu işi yapsa diğerleri oturup dinlese daha hayırlı olacak gibi geliyor bize!

Tek bildiğimiz gerçek şudur;

Zaman geçtikçe umutlar da azalmaya başladı…

Yüreğimiz Adıyaman’da atıyor millet olarak!

Hem de yerinden çıkacak gibi…

Hele de diyorlar ya, enkazdan sesler gelmeye başladı!

Yüreğimize bir an su serpiliyor işte o an…

Ama gerisi de gelmiyor bir türlü!

Ardından tedirginlik ve karamsarlık…

Son iki günde neyi anladık?

Adıyaman Türkiye’nin en gelişmemiş bölgelerinden birisi…

Sadece sistem değil araç gereç de yeterli değil!

İki gündür girilmeyen enkazlar var hala…

Tabi o kadar çok yıkılan yapı bina var ki sonuçta onlara da hak vermek zorunda kalıyoruz!

Gidip de durumu görenler ortak ağızdan şunu diyorlar;

Bize acil olarak vinç ve kepçe gönderin…

En büyük eksiklik de burada anlaşılan!

Kurtarıcı var, geç de olsa gittiler ama sanki de elleri kolları bağlı vinç ve kepçe bekliyorlar…

Tek bir can dahi olsa kurtarmak için!

Peki biz ne yapıyoruz, bölgeye nöbetçi bakan ve müsteşar gönderiyoruz…

Tamam ona da karşı değiliz ama!

Vinç ve kepçe olmazsa neye yarar ki?

Zaman geçtikçe içimiz çok daha fazla yanıyor…

Ateş bu kez düştüğü yeri değil hepimizin yüreklerini dağlıyor!

Çünkü enkaz altındakiler sadece ailelerinin değil hepimizin insanları ve çocukları…

Zaman daralıyor ve daha ne kadar zamanımız var bilemiyoruz ama…

Bu toplum bundan böyle artık sürpriz ve sürprizler beklemeye başladı!

Ne kadar vinç ve kepçe o kadar hayata dönüş anlamında…

Bütün şartlar zorlanmalı, enkazın dibine girmek için bu araçlar ne pahasına olursa olsun bölgeye gönderilmelidir!

Bakan ve müsteşarlar gitsin ama giderken yanlarında iş araçlarını da götürsünler…

Devletin bu konudaki güç ve kuvvetini çok geç kalmadan orada da görmek istiyoruz!

Hem de hemen şimdi, çok acele…

İnsan gücü var ama makine gücüne o kadar çok ihtiyacımız var ki!

Çaresizlik ve uzun bekleyiş daha ne kadar sürecek, yürekler nasıl dayanacak bilemiyoruz…

Bu arada özellikle muhalif bir takım kesimlerin devlete saldırılarını da üzülerek görüyoruz…

Zaman ve zemin bunun için müsait değil!

Koskoca Türkiye’nin bile zorlandığı bu süreçte bu tür saldırılar yapmak enkaz altında olanları dışarıda çıkarmaz…

Her zaman hesap sormak için eleştirebilirsiniz ama şimdi değil!

Şimdi tek önemli olan şey bu depremden en az hasarla kurtarmak…

Ne kadar çok can kurtulursa yaralarımız o kadar hafif olacak!

Sonra millet olarak oturalım, önce yaşananlardan ders çıkarıp sonra eksikliklerimizi giderelim…

Bu konuda bizim de o kadar çok yazacaklarımız var ki!

Ama şimdi değil, zamanı gelince…

Sevgili Amaç’ı Kırıkhan’da enkazın altından çıkardılar dün…

Öğrendik ki deprem anında kendi canını değil orada bulunanların hayatını kurtarmak için büyük mücadele vermiş!

Çünkü o profesyonel bir arama kurtarmacıydı…

Gırgır, tantanayı çok severdi ama işine gelince tam bir uzmandı, disiplin onun için öncelikliydi!

Sel felaketlerinde yıllarca çok canlar kurtardı…

Yine aynı şekilde enkazın altında bile can kurtarmak için heba etti kendini!

Cansız bedeni adaya gelince anladık ki artık aramızda olmayacak, eski şakalarını yapamayacaktı…

O bizim maskotumuzdu!

Rahat uyu Amaç, sen hiçbir zaman unutmayacağız…

Ateş hepimizin yüreğinde yanıyor…

Ama Mağusa’daki aileler ve bölge halkının çok daha fazla yanıp tutuşuyor!

Bölgeli kızgın ve kırgın…

Oradan niye tek bir sağlık ekibinin gitmediğine isyan dola mesaj ve telefonlar alıyoruz!

Sahi deprem bölgesine gönderilen hem ve hemşireleri kim seçti Allah için…

Tek birinin bile aklına gelmede mi sağlık ekibi içinde bölgeli sağlık çalışanları olsun diye!

Belli ki gelmemiş…

Ya da birileri kafalarına göre liste yapmış ve apar topar gönderilmiş!

Bunları bir kenara yazıp not etmek gerek…

Eğer yanlışlardan dersimizi almazsak, bir dahakine çok daha fazla gözyaşı dökebiliriz!

Şunu da anladık ki Kıbrıs Türkü zor onlarda kenetlenmesini biliyor…

Siyaset yapan azınlığı bir kenara atın!

Toplum olarak yardımlaşmanın tavan yaptığı bir süreç yaşıyoruz…

Sadece içimiz yanmıyor, yardım yapmak, bölgeye gitmek için de yanıp tutuşuyor bu millet!

Bunlar da haklı olarak yüreğimize su serpiyor…