Hukukun Üstünlüğü Hareketi Başkanı Avukat Barış Mamalı ve Hayır İnsiyatifi Başkanı Tahsin Mertekçi 29 Haziran'da halkın referandumuna sunulacak olan Anayasa'ya 'hayır' denmesi için girişim başlattılar.<br /> KIBRIS TİME Genel Yayın Yönetmeni Levent Özadam'ı ziyaret eden Mamalı ve Mertekçi Anayasa'nın CTP-BG tarafından yerel seçimlerde rant elde etmek için aceleye getirildiğini söyleyip niçin 'hayır' denmesi konusunda da görüşlerini şöyle sıraladılar:<br /> <br /> HALK REFERANDUMDA NEDEN HAYIR DEMELİDİR <div><br /> 1) Halkı Hiçe Sayanların Halktan Evet İsteme Hakkı Yoktur</div> <div>Halkın bilgisine getirilmeden, toplum ile paylaşılmadan kısacası bizleri hiçe</div> <div>sayarak hazırlanan ve şimdi de topyekün evet dememiz için empoze edilen bu</div> <div>anayasa değişiklerine sırf bu sebepten ötürü hayır demenin en onurlu davranış</div> <div>olacağına inanmaktayız. Halkın değişiklikler hakkında bihaber olması bunun</div> <div>ıspatıdır. Halkı hiçe sayan bu siyaseti sandıkta bırakmak bizim boynumuzun</div> <div>borcu olmalıdır. Hayır diyelim ki, oturup yeni ve kabul edilebilir değişiklikler</div> <div>için çalışma yapsınlar. Zaten anayasayı değiştirme konusunda mecliste</div> <div>sağlanmış bir de mutabakat hazırda var.</div> <div>2) Temel Hak ve Özgürlüklerimizi İleriye Taşımadılar, Sadece Kötü</div> <div>Malumun İzahını Yaptılar</div> <div>Mevcut 10. Maddede zaten var olan “dokunulmaz”, “devredilmez”,</div> <div>“vazgeçilmez” kelimeleri sanki yeni bir kazanımmış gibi gösterilmeye</div> <div>çalışılıyor. Mevcudun nerdeyse aynen tekrarı olan yeni 10. Maddeye sadece</div> <div>“insan onuru” kelimesi eklenmiştir ki, bu hiçbir şekilde yeni bir kazanım</div> <div>olarak algılanamaz. Keza insan onuru tanımı zaten “dokunulmaz” kelimesinin</div> <div>içeriğinde olan bir husustur. Sadece içerikte olanı kullanmışlardır.</div> <div>Mevcut 11. Maddede bizlerin temel hak ve özgürlüklerinin (insan hak ve</div> <div>özgürlükleri) “kamu yararı”, “kamu düzeni”, “ulusal güvenlik”, “genel sağlık”</div> <div>amacıyla sınırlanabileceği belirtilmektedir. Bu kelimeler tamamıyla muğlak,</div> <div>soyut ve lastik gibi çekilerek iktidarlar tarafından istenildiğinde kullanılabilecek</div> <div>tehlikeli kelimelerdir. Yani bir hükümet “ülkedeki ulusal güvenlik için ben</div> <div>basın özgürlüğünü kısıtladım” deme rahatlığına ve bahanesine sahiptir.</div> <div>Yenilik yapılacaksaydı işte bu keyfilik yaratan kelimelerden kurtulmak</div> <div>gerekirdi. Ancak değişiklik adı altında bunların tümü yine aynen yeni</div> <div>versiyonda tekrar edilmiştir. Sınırlandırırken temel hak ve özgürlüklerin “özüne</div> <div>dokunulmayacağı” hususu ise yeni bir şey olmayıp mevcut 11. Maddede zaten</div> <div>var olan bir kelimedir.</div> <div>Bu konudaki en önemli ve tek kazanım olan düzenleme ise önce değişiklik</div> <div>önerilerine konup halka gösterilen ancak meclisteki oylama esnasında sessizce</div> <div>yok edilen 3. fıkraydı. Önce biz halka “bakın bu maddeye ne güzel bir fıkra</div> <div>ekledik” deyip gözümüzü boyadılar, ardından ise bunu hiç sezdirmeden</div> <div>değişiklikler içerisinden çıkarttılar. Çıkartılan 3. Fıkra şuydu: “Sınırlama</div> <div>sebeplerinin, amaçları ve ölçütleri Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları</div> <div>dikkate alınarak yorumlanır” Yani iktidarlar insan haklarını keyfi bir şekilde</div> <div>sınırlandıramayacak, AİHM bu sınırlandırmaları nasıl uygun bulmuşsa ancak</div> <div>ona uygun davranılacaktı. İşte asıl kazanım bu olacaktı. Ama ne yaptılar? Önce</div> <div>bu varmış gibi bize gösterdiler, arkamızdan mecliste bunu ortadan kaldırdılar.</div> <div>Bu halka atılmış bir kazık, insan haklarına yapılmış büyük bir saygısızlıktır.</div> <div>3)Çocuklarımıza Verdiklaeri Değeri Meclisteki Oylama Esnasında</div> <div>Yerle Bir Ettiler</div> <div>Bu yeni bir madde olarak anayasaya eklenmiştir. Olumlu bir düzenleme</div> <div>gibi görülse de sanki çocuk hakları anayasada yer almazsa ıslahevi ve çocuk</div> <div>mahkemeleri kurulamayacak gibi bir akıl kandırması ve algısı yaymaya</div> <div>çalışmaktadırlar. Islahevi veya çocuk mahkemesi kurabilmek için iktidar</div> <div>istendiği anda yasa yapıp bunları derhal kurabilir. Anayasayı değiştirmesine</div> <div>gerek yoktur. Bunların gerçekleşmesine zaten anayasada da herhangi bir engel</div> <div>yoktur.</div> <div>Esas bize bu konuda meclis oylaması esnasında oynadıkları oyunları anlatsınlar.</div> <div>Altına imza atarak halka gösterdikleri taslaktaki güzellikleri neden kapalı kapılar</div> <div>ardında yiyip yuttuklarını açıklasınlar. Çocukların evrensel haklarını gösteren</div> <div>bölümleri son dakika oyunları ile mevcut maddeden çıkarttılar. Yani asıl önemli</div> <div>olan hak ve özgürlükleri çocuklarımıza layık görmediler.</div> <div>16 Nisan tarihli öneride yer alan aşağıdaki bölümler meclis içi dönen dolaplar ile</div> <div>ortadan kaldırıldı, değişikliklerden çıkartıldı:</div> <div>a) Çocukların “eşitliği”</div> <div>b) Çocukların her türlü “ayrımcılığa” maruz kalmaması.</div> <div>c) Çocukların düşünce, vicdan ve din özgürlüğü</div> <div>d) Çocukların ifade özgürlüğü</div> <div>e) Mülteci çocukların hakları</div> <div>Kuşa çevrilmiş ve herhangi bir ciddi hak ve özgürlük koruması tesis etmeyen bu</div> <div>madde nasıl övülebilir ki?</div> <div>4) Partilerimiz Milletvekili Transferini Önlemek Yerine Transferdeki</div> <div>Paranın Peşine Düştüler</div> <div>Bu maddede yapılan değişikliğin “kamu görevlilerine siyaset özgürlüğü”</div> <div>getirildiği söylenmekte ve sadece bu husus ön plana çıkartılmaktadır. Oysa</div> <div>buraya eklenen yeni bir bölüm ile “milletvekili transferine” zımnen onay</div> <div>verilmektedir. Halkın beklentisi bu transfer olaylarının önüne geçilmesi iken</div> <div>buna yönelik hiçbir tedbir alınmamış, bilakis bu transferlerin önü şimdi daha çok</div> <div>açılmıştır.</div> <div>Bir milletvekili bir başka partiye transfer olduğunda aldığı devlet katkısı da</div> <div>yeni partisine aktarılmaktaydı. En çok da bu katkının kaybedilecek olması</div> <div>siyasi partileri rahatsız etmekteydi. Anayasanın 70. Maddesinin sonuna eklenen</div> <div>yeni bir cümle ile artık milletvekili bir başka partiye transfer olsa dahi devlet</div> <div>katkısını yine eski partisi alacaktır. Yani partiler için yeni bir rahatlama</div> <div>getirilmekte “gidecekse gitsin zaten parasını devletten yine ben alacağım için</div> <div>sorun değil” şeklinde yeni bir anlayış yaratılacaktır.</div> <div>Memura siyaset yasağının kaldırılması olumlu bir yeniliktir. Bu yasak kalkarken</div> <div>kamu görevlilerinin görevlerindeki “yansızlık ve tarafsızlık” görüntüsünün</div> <div>de zedelenmemesi çok önemlidir. Ancak burada yasak kalkarken bu siyaset</div> <div>özgürlüğünün çerçevesi net olarak çizilmemiştir. Memurun siyasetin içine</div> <div>ne kadar girebileceği tamamen hükümetin insiyatifine bırakılmıştır. Bu</div> <div>ileride özellikle “sendikalar” açısından çok büyük bir tehlike yaratabilecektir.</div> <div>Partiye üye olup, buradan menfaatlerini koruma ve sağlama pozisyonunu</div> <div>yakalayan memurlar çifte aidat verme yerine sendikalardan istifa edip partilere</div> <div>kayabilecektir. Bu da çalışma hayatının ve sendikal mücadelenin yıkılmasına</div> <div>kadar gidecek bir yolu açmış olacaktır.</div> <div>5) Uygulatamadıkları Kuralları Anayasaya Koymak İstiyorlar</div> <div>Dilekçe hakkı konusunda bazı önemsiz eklemeler yapılmıştır. Hukuk</div> <div>sistemimizde zaten var olan ve yüksek mahkeme kararlarıyla pekiştirilen “dava</div> <div>hakkı” sanki yeni bir olay ve kazanımmış gibi toplum önüne getirilmektedir.</div> <div>Geriye kalanlar ise mevcut anayasada yazılanların bir nevi tekrarıdır.</div> <div>2006 yılından beri yürürlükte olan Bilgi Edinme Hakkı Yasası’nda yer</div> <div>alan ibarelerin bir tür kopyalaması yapılmıştır. Sistemimizde zaten varolan</div> <div>mahkemeye başvuru hakkı yine burada da yeni bir şeymiş gibi ortaya</div> <div>konmaktadır.</div> <div>Bilgi edinmek için yapılan başvurulara cevap vermemek suç olmasına rağmen</div> <div>kurum ve kuruluşlar uygulamada bu başvurulara karşı %90 oranında kayıtsız</div> <div>kalmaktadır. Ortada işlenmiş bir suç olmasına rağmen bu konuda yargılanan</div> <div>kimse yoktur.</div> <div>6) Protokolleri Yargıdan Kaçırmaya Devam</div> <div>Uluslararası andlaşmaların mecliste onaylanma zorunluğu mevcut düzenlemede</div> <div>bazı küçük istisnalar hariç zaten vardı. Sadece bu istisnalar çıkartılmıştır.</div> <div>Mevcut anayasada bu tür uluslararası andlaşmaların Anayasa Mahkemesi’ne</div> <div>götürülmesi yasaktı. Bu yasak şimdi yine aynen korunmaktadır.</div> <div>İşte esas yenilik bu protokollerin Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilmesinin</div> <div>önünü açmak olacaktı. Bunu yaparak gerçekte halkın menfaatleri için ileri bir</div> <div>adım atmış olacaktınız. Oysa meclistekiler bunun devamına karar verdiler. Peki</div> <div>o zaman sorarım size: “Burada halkı koruyacak ne yaptınız ki övünüyorsunuz?”</div> <div>7) Belediye Başkanlarına %10’luk Yolsuzluk ve Usulsüzlük Yaptıkları</div> <div>Halde Yargı Bile Dokunamayacak</div> <div>5 fıkradan oluşan bu maddenin neredeyse ilk 4 fıkrası mevcut anayasadan copy</div> <div>paste yapılmıştır.</div> <div>Yenilik olarak görülen “yerel yönetim organlarına mahkeme kararı ile son</div> <div>verme” düzenlemesidir. Ancak bu düzenleme ile belediye başkan ve meclis</div> <div>üyelerine bir çeşit usulsüzlük yapma zırhı da getirilmiştir. Çünkü belediye</div> <div>başkan ve meclis üyeleri ancak yıllık bütçenin %10’unu aşacak kadar yasadışı</div> <div>iş yapıp belediyeyi zarara uğratırlarsa görevlerine son verilebilecektir. Bir başka</div> <div>değişle Bu %10 aşılmadıkça mahkemeye verilemeyeceklerdir.</div> <div>LTB’nin 2014 yılllık bütçesi 112 triyondur. Eğer 2014 yılında 11 trilyonluk</div> <div>usulsüzlük yapılırsa yargı bunlara dokunamayacaktır.</div> <div>8) Sayıştay Başkan ve Üyeleri Madem Ki Hükümeti Denetleyecek, Peki</div> <div>O zaman Onları Neden Yine Hükümet Seçiyor?</div> <div>Sayıştay kurumunun işleyişi hakkında yenilikler getirilmektedir. Ancak</div> <div>Sayıştay Başkan ve Üyeleri’nin doğrudan cumhuriyet meclisi yani hükümet</div> <div>tarafından seçilecek olması anlaşılabilir bir durum değildir. Çok daha etkisiz bir</div> <div>kurum olan Ombudsman, yargıçlardan oluşan adliye kurulu tarafından meclise</div> <div>önerilecek 3 kişi tarafından seçilirken, çok daha etkili ve yaptırım gücüyle</div> <div>donatılmış olan Sayıştayın başkan ve üyelerini neden direkt olarak hükümet</div> <div>seçmektedir.</div> <div>Yürütme organını denetleyecek olan kurumun yine hükümet tarafından</div> <div>seçilmesi kadar abes bir uygulama olamaz. Mecliste çoğunluğu elinde tutan</div> <div>hükümettir ve hükümetin istemediği bir kişinin Sayıştay başkan veya üye</div> <div>seçilmesi mümkün olmayacaktır. Yani bu makamlara seçilebilmek için mutlaka</div> <div>hükümete yanaşmak veya onlarla iyi ilişkiler içerisinde biri olmak zorundasınız.</div> <div>Bu da zaten Sayıştayın bağımsızlığını ve tarafsızlığını peşinen ortadan</div> <div>kaldıracaktır.</div> <div>Hükümete yakın olduktan sonra onun icraatlarını nasıl layıkıyla</div> <div>denetleyebileceksiniz?</div> <div>9) Anayasaya Evet Diyerek Dünyaya Ayrımcı ve Irkçı Olduğumuzu</div> <div>Haykırmış Olacağız</div> <div>Buradaki tek yenilik “Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkı”nın</div> <div>getirilmesidir. Ancak bu hakkın tanınmasında “insanlar arasında ayrımcılık”</div> <div>yapılarak çok büyük bir insan hakkı ihlali yaratılmıştır.</div> <div>İnsan hak ve özgürlükleri ihlal edilen kişilere gidip anayasa mahkemesine</div> <div>başvuru yapma hakkı tanınmaktadır. Konu insan hakkı olmasına rağmen sadece</div> <div>yurttaş olan insanlara bu hak verilmiştir. Yurttaş olmayan bireyler insandan</div> <div>sayılmamış, onların insan hakkı yok sayılmıştır. Yabancı düşmanlığı ve hatta</div> <div>ırkçılık yaratacak kadar bariz bir ayrıştırma ve diskriminasyon yaratılmıştır.</div> <div>Bir insanlık suçunu bu anayasaya evet diyerek alnımıza kara bir leke olarak</div> <div>yazacağız. Dünyanın neresinde insanların bir kısmına mahkemeye gitme hakkı</div> <div>verilirken diğerlerinin suratına da yargı kapatılmıştır? Yoksa bunu Hitler’de mi</div> <div>yapmıştı?</div> <div>Bu insanlık ayıbına onay vermemek gerekir, evet diyen herkes bu insanlık</div> <div>suçuna ortak olacaktır. Bu düzenleme uluslararası arenada bizi rezil edecek</div> <div>kadar önemli bir hatadır. Bunun altına imza koymamak gerekir. İleride utanç</div> <div>duyacağımız şeyler yapmayalım.</div> <div>10) Yeniden Yargılanma Hakkı Tam Bir Para Oyununa Çevrildi</div> <div>Burada sadece tek bir yenilik olarak “yeniden yargılanabilme müessesesi”ni</div> <div>görüyoruz. Ancak bu yenilik getirilirken AB’ye uyum yerine AB’ye kafa tutma,</div> <div>AİHM’i hiçe sayma pozisyonuna düşülmüştür. Ayrıca bu haktan yararlanmak</div> <div>isteyenlerin maddi olarak bir servet harcamaları gerekecektir.</div> <div>AHİM kararları AB üyesi her ülkeyi bağlamakta ve kararları devletlerce</div> <div>direkt uygulanmak zorundadır. Oysa bizler bu değişiklik ile mahkemelerimizi</div> <div>AİHM’in de üzerinde görecek anormal bir sistem yaratmak istemekteyiz.</div> <div>Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından haklı görülen, adaletsizce</div> <div>önceden yargılandığı için tekrar yargılanmasına hükmedilen kişi şu davaları</div> <div>açmak ve yıllarca uğraşmak zorunda kalacaktır:</div> <div>a) Anayasa Mahkemesi’nde dava açılacaktır. Anayasa Mahkemesi “Evet</div> <div>AİHM doğru yaptı, gerçekten sizin insan haklarınız ihlal edildi” diye</div> <div>karar vermelidir.</div> <div>b) Anayasa Mahkemesi bu kararı verdikten sonra Yargıtay’da yeni bir dava</div> <div>açmanız gerekecektir. Yargıtay “Evet siz tekrardan yargılanmalısınız”</div> <div>şeklinde karar vermelidir.</div> <div>c) Yargıtay da bu kararı verdikten sonra ancak gidip alt mahkemede tekrar</div> <div>yargılanmanıza başlanacaktır.</div> <div>Görüleceği üzere AİHM’in kararları bir paspas muamelesi görecek ve siz en</div> <div>az 3-4 yıl uğraştıktan ve servet değerinde avukat, mahkeme masrafı ödedikten</div> <div>sonra ancak yeniden yargılanabileceksiniz.</div> <br /> <br />