Aniden alınan önlemler bir taraftan adaletsizlik, bir taraftan tatminsizlik ve güvensizlik, bir taraftan da ayrımcılık eleştirileri almaya devam ediyor. Dünyanın birçok yerinde, mesela Almanya’da, Fransa’da, Hollanda’da mağazaların dahi kapatılması kararları varken bizde sınır ve karantina önlemleri ile karantina masrafları hususunda daha sert tedbirlerin alınması haberleripek çok açıdan sorgulanıyor.

Sorgulanmasının asıl sebebinin hükümetler yüzünden devlete olan güvensizlik olduğunu bilmek ayrıca yürek sızlatıyor!

Sağlık üst kurulu karar alıyor, hükümet onaylıyor, ilgili Bakanlık da onaylayıp açıklıyor ve kararlar yürürlüğe geçiyor. Bizler de gerçek nedenlerini bilemediğimiz, torpil ile delinebileceğini bildiğimiz, önceki kararlara uygun denetlemeler yapılmadığını düşündüğümüz için kızıyor, sorguluyor, hayretler içinde kalıyoruz!

Haklı mıyız?

Evet!

Neden?

Çünkü alınan önemlerde asıl özne halk mı yoksa başka gerekçeler de mi var emin değiliz!

Böyle düşünmekte haksız da değiliz!

Çünkü bugüne kadar olanlar, bundan sonra olacakların habercisidir.

Tek kelime ile cevap: “SİSTEMSİZLİK”.

Örneğin toplu taşımacılık için alınan kararlara uyulmadığı halde denetim yapılmamasından kaynaklanan daha ileri kararlar bundan…

Birçok eğlence-yeme-içme mekânında sosyal mesafe ve sağlıklı masa mesafesi kuralları artık unutulduğu ve oldukça haşır neşir olduğumuzdan meyhaneler ile club ve barlar kapatılınca bağırıyoruz.

Lakin denetim yapılmamasından kaynaklanan rahatlamayı sorgulamıyoruz. Denetimlerin neden yapılmadığını ve yapılmış olsaydı ne olacağını merak dahi etmeyi unutuyoruz.

Nerede ilgili bakanlıkların görevlileri, nerede polisler, nerede ilgili teftiş ekipleri?

Sonra kamu verimsiz hizmet ediyor eleştirileri var!

İyi de teftişler için gerekli teçhizata sahip edilmeyen daireler ve kurumlar ile buralarda görevli personel sayısının artık emekli ola ola yetersiz kaldığı, geçici, sözleşmeli ve engelli istihdamları ile asil görevlerin sürdürülmeye çalışıldığı dairelerin içler acısı durumunu da söylemeden geçmemek, bilmeden davranmamak lazım!

Hal böyle olunca yetkilendirilemeyen kamu görevlileri ile yetersiz sayıda elemanın denetim yapamayacağını bilmek; denetlenmesini istemedikleri iş yerlerinin varlığını da bir kenara koymak gerekiyor.

Tüm bunlar olurken etkin ve verimli çalışmayan kamu için yöneltilen eleştirilere sendikalardan ses çıkaran yok!

Yani kabul ediyorlar!

Yazık!

Öte yandan sivil toplum örgütleri de ilgili yerlerdeki denetimsizliğe kör kalıyor!

Medya da dikkatini başka alanlara verince dağılıp giden hükümetle devletin işlevsizleştirilmesi gündeme geliyor.

Sonunda keskin kararlar ağır eleştirilere maruz kalıyor.

Eleştiriler elbette çok haklı ve biz de eleştiriyoruz işte…

***

Mesele öyle 13. maaş meselesi değil dostlar. Mesele kapanan meyhane meselesi değil.

Mesele hükümetin güvenoyu.

Mesele su borularının tamiriyle pandemi hastanesi inşaatına harcanan paraların KKTC’ye verilen yıllık borç kapsamından düşülmüş ve ekonomiyi dara sokmuş olması.

Mesele buralarda olan bitenleri sıkıştırıp daha korkmuş ve muhtaç hisseden bir yapı…

Mesele daralan ekonomi kapsamında devletine, hükümetlerine daha az güvenen ve gözünü dışarıya daha çok çeviren bir halk.

Adaletsizliği, etik dışılığı daha çok hatırlatacak adımlar atılmasını sağlamak.

Uyanık olmak, sorgulamak ve bizi yönettiğini iddia edenlerin daha şeffaf olması birçok sorunun aslında sorun olmadan çözülmesine veya anlayışlı bir sabra yerini bırakacaktır.

Söylüyoruz…

Nafile…

Dr. Çiğdem DÜRÜST