En çok kim gürültü çıkarırsa, onun hakkı önce sunulur. Hatta gürültüden korkan siyasetçiler, gürültünün oy kaybı anlamına gelmesi olasılığı nedeniyle muhakkak bir çözüm bulur.

Bu günlerde Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yaklaşırken “gürültüyü koparak kazanacak” gibi hatalı bir bakış açısıyla toplumsal dirlik ve düzen alt üst olmakta.

Dünkü planlı olmak ve karar vermek hususunda yazdıklarımı yeniden tekrar edemem. Ancak doğru kararları üretemediğimizden içinde bulunduğumuz bu anomali, sesi çıkmayan Kıbrıs Türk Seyahat Acenteleri Birliği(KITSAB)’nin cılız sesinin kafama takılmasına neden oldu.

Restoranlar, oteller, kumarhaneler derken, Güney Kıbrıs’ta çalışan yurttaşlarımızla birlikte daha mayıs bitmeden Başbakan’a mektuplarını iletmiş olan KITSAB’ın ne acıdır ki dikkate değer bulunmayan mektubunun sesi çıkmadı.

Tüm manşetler ve her sektörde bıçağın kemiğe dayandığından bahsedilirken artık hakikaten kimin haklı ve kimin haksız olduğunu anlamak mümkün olmuyor.

Elbette düzenler bozuldu.

Elbette kazançlar ve iş kapasiteleri düştü.

Düştü de bunu yeniden geri getirmek çok kolay mı bilemedim.

Hükümetin aldığı kararların günü kurtararak gelecekte ne olacağını bilememesi nedeniyle; esasında KKTC dinamikleri gereği yarınımızı asla bilemiyor oluşumuz gerçeğiyle bugüne dek hiç bu kadar burun buruna kalmamıştık.

Seyahat acentelerinin halini düşünsenize:

Yurt dışı seyahatler zaten aylardır yok!

Yurt içi turizm de ölü!

Dahası otel patronlarının aynı zamanda aynı sektörün yan branşlarını da tekellerine alma çabasına bizim hükümetlerimiz izin verdi!

Gelir dağılımının adaletsizliğinin reel sebeplerinden biri de bu değil mi?

Sanki bizler kendi kendimize yetiyoruz da artanları ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyoruz gibi yabancıların her anlamda piyasaya giriş yapmalarına, pastamızı bizimle paylaşmayı bırakın bizden daha büyük payların onların olmasına biz razı geldik.

Hiçbir olağan üstü durumu veya kriz halini hesaba katmamışız besbelli.

Ve işte sonuç ortada.

Pek çok sektör ve bunlara bağlı binlerce kişi ne yapacağını bilemez halde ortalıkta kalakaldılar.

Seyahat acenteleri çalıştıran insanlar, özellikle de ayrımcılık yapmak istemem ama bizim insanımız, karnını burada doyurmaya, bizim ülkemiz için evlat yetiştirmeye, buradaki insanlara iş imkânı sağlayarak işveren olmaya ve dahası yatırımlarını burada yapmaya cesaret ederek hata mı yaptılar?

Terketmeyerek burada kalmayı tercih etmek suçmuydu onlar için?

Uzun yıllardan bu yana kişi ve zümreleri koruyan yasal düzenlemelere varan hatalı uygulamalar sonucunda vardığımız nokta bu çirkin düzen oldu.

O zamanda çaresizlik göbek adımız oldu.

***

Seyahat acentesi çalıştıranlar ve üye oldukları birlik, banka kredilerinden, kira harcamalarına, işçi hak ve menfaatlerinden kendi yaşamlarını sürdürebilmek için çaresiz bir şekilde devletten yardım istiyorlar.

Devletin sorun yaşayan sektörlerden dolayı başını kaşıyacak zamanı yok.

Yıllar boyu yaratılan sistemsizlik bir bataklığa dönüştü ve bizleriiçine çekiyor.

Daha çekmeye devam edecek!

Uluslararası kabulü olmayanbir devletin tanınmayan yurttaşları olarak kendi yağımızla ciğerimiz kavurabileceğimiz alanları dahi belirleyerek gerekli planlamaları yapamayışımız; yaşanan covid-19 sürecinde de bunları yapma gayretine giremediğimiz için zordayız.

KITSAB nezaketli ve kibar bir şekilde başbakandan talebini yaptı. İyi de fazla nezaket bizde sökmez…

Bence örgütlenip başbakanlığa yürümeli, kırıp dökmeli, kavga etmeli, seçimlerle ilgili tehdit savurmalı ki sesi duyulsun!

Öyle mi?

Elbette bunu ne önerir ne de doğru bulurum.

Lakin gelin görün ki adalet, hak, hukuk, yasa bizde belli koşullara göre bazen de etik dışı çalışabiliyor.

SONUÇ: HÜKÜMET KITSAB üyelerine yardım edecek mi etmeyecek mi?

Hakikaten acentem varmışçasına merak içindeyim…

Dr. Çiğdem DÜRÜST