İnsan, yaşamında bir çok şeye şahit olur bir çok olay yaşar. Güzellikler kadar olumsuz
durumlar da söz konusu.
Gün pazartesi, tarih 15 Temmuz 1974. Lefkoşa’da, Türk Ajansı-Kıbrıs (TAK)’da çalışmaktayım.
Üçşehitler (Goşşi)’de yaşıyorum. İşe gitmek için erkenden kalkıp hazırlandım. Larnaka-
Lefkoşa seferlerini yapan otobüsle Lefkoşa’ya vardım. İşe başladıktan bir süre sonra silah
sesleri her tarafta duyuldu. Herkeste bir merak ve telaş. Nihayette Rumlar arasında bir
çatışma olduğu söylendi. Lefkoşa’nın Rum tarafında çalışan Türkler emniyetleri için Türk
bölgesine döndüler. İlerleyen saatlerde, Rum lider Başpiskopos Makarios’a karşı darbe
düzenlendiği ve öldüğü haberi yayıldı. Yunanistan’da görevde olan askeri cunta, Güney
Kıbrıs’taki uzantıları ile Makarios’a darbe yapmışlardı.
Günün devamında, Makarios’un darbeden sağ kurtulduğu ve Baf bölgesine kaçtığı duyuldu.
Bunun kanıtı olarak da Makarios’un sesinden açıklamalar yayınlandı. Makarios daha sonra
Kıbrıs dışına kaçtı. Darbeyi yapanlar da EOKA’cı Nikos Samson’u Cumhurbaşkanı ilan ettiler.
Bu darbe, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı hedeflemekte idi. Bunu anlayan Kıbrıs Türk liderliği
ile Türkiye hükümeti, Türkiye’nin Kıbrıs Cumhuriyeti’nin garantörü olma hakkını kullanmasını
gündeme getirdi.
Türkiye Hükümeti Başbakanı Bülent Ecevit bu konuda birlikte hareket etmeleri için
İngiltere’ye giderek hükümet yetkilileri ile görüşmeler yaptı. İngiltere’nin buna yanaşmaması
nedeniyle Türkiye 20 Temmuz 1974 Cumartesi günü adaya askeri müdahalede bulundu.
Kendi aralarında silahlı çatışma içinde olan Rumlar, Türkiye’nin çıkarma yapması üzerine
Türklere karşı silahlı saldırıya geçtiler. Türk askeri karşısında varlık gösteremeyen Rum
askerleri ve diğer silahlı Rumlar, savunmasız Türk köylerine saldırarak masum kadın ve
çocukları öldürdüler.
Atlılar, Muratağa ve Sandallar’daki Türkler katledildiler ve toplu mezarlara gömüldüler.
Türk askerinin ulaşmadığı Kıbrıs’ın güney kesimlerindeki Türk köylerinde de esir değişimi
için diyerek evlerinden aldıkları insanları bilahare kurşuna dizdiler. Aleminyo ve Taşkent’te
evlerinden alınan insanların cesetleri yıllar sonra toplu mezarlarda bulundu.
Ancak büyük nüfusu olan Türk köyleri direndiler ve katliamlardan kurtuldular.
Küçük bir Türk köyü olan Üçşehitler (Goşşi) de yaşayanlar da savaşın ilk günlerinde köylerini
savundular. Harekatın ikinci safhası başladığında Türk askeri önünden kaçan Rumlar
toplanarak köye saldırıya geçtiler. Yardım çağrısına yetişen Türk jetlerinin bombalaması
sonucu Rumlar büyük zayiat verince durdular. Bunu fırsat bilen köylüler Ruma teslim
olmadan ve her şeylerini terk ederek sırtlarındaki elbiseleri ile gece Akıncılar’a sığındılar.
Daha sonra kuzeye geçen köylüler, Petrofan köylüleri ile birlikte Lefkoşa-Gazi Mağusa yolu
üzerindeki Düzova köyüne yerleştiler.
İşe gitmek için ayrıldığım köyüme, kuzey-güney Kıbrıs arasındaki geçişlerin serbest bırakıldığı
21 nisan 2003 tarihinden sonra yani 29 sene sonra gidebildim. Bıraktığımız evimizi ve
köyümüzü bulamadık. Köydeki evler hep yıkıldı. Sadece oluşturulan askeri bölge içinde bazı
evler durmaktadır.
Bizim evimiz sarı taştan olduğundan yıkılıp taşlar satılmış. Gittiğimizde herkeste bir hayal
kırıklığı. Oysa Rum Yönetimi televizyonlarda ‘Evlerinizi koruyoruz. Geri geldiğinizde bulasınız
diye’ propaganda yapmaktaydı.
O günleri yaşayan herkesin eminim anlatacak bir çok anısı vardır. Yıllar süren Rum
saldırılarından Barış harekatı ile özgürlüğüne kavuşan Kıbrıs Türkü, 20 Temmuz’u Barış ve
Özgürlük Bayramı olarak kutlamaktadır. Kutlu olsun.