2012 yılında başlayan e-devlet çalışmalarının halen devam ettiğini (yani edemediğini) biliyor muydunuz?

9. yılında olan bu çalışmaların hangi seviyede olduğu ise meçhul!

Yurttaşların gördüğü ve bildiği tek şey halen daha e-devlet kaydının bulunmadığı ve hayatın, kamu hizmetini ilkel koşullarda almak zorunluluğunun sürdüğü…

Neymiş?

Türkiye Cumhuriyeti’nin katkıları ile devlet piyango sonuçları, Sağlık Bakanlığı aracılığı ile tahlil sonuçlarına ulaşılması ya da Yüksek Mahkeme aracılığı ile evlilik kayıtlarına ulaşılması gibi meselelerde e-devletten faydalanmak için düğmeye basılmış!

9 koca yıl!

Sonra da sanki mucize yaratacaklarmışçasına aktarımlar!

9 değil, 2 sene içinde çözülecek meseleler için 9. yılın sonunda halen daha bunları duymak ne bir övünç kaynağıdır ne de bize katkısı olacak bir şeyler içeriyor…

Pandemide geçirilen 1,5 yıllık süreç dahi dijital hizmetlerin gerekliliğini de daha fazla açığa çıkaran bir süreç olmasına karşın hamle yapılamamış olması acemilik değil de nedir?

Kamudan yüz yüze alınacak hizmetlerin önemli bir kısmının zaman, enerji, ekonomi, insan emeği ve bunlara bağlı birçok kaynağın ucuzlatılması anlamına da geleceğinden daha da hızlandırılası gerekirken, e-devletin bir seçim çalışması gibi aktarılması, popülizme zincirlenmiş bir çalışma gibi aktarılmasını bize yutturamazsınız beyler!

Kabul edin ki e-devlet, nüfusun (de jure, de facto) netleşmesinden, sağlık durumunun ortaya çıkmasına, eğitim durumumuzun ortaya çıkmasına ve daha pek çok politik sebeplerle gizlenen verinin tek tuşla elde edilebilir bir hale gelmesine neden olacaktı.

DPÖ veya İstatistik Kurumu aracılığı ile bunların yayınlanması ve toplum ile paylaşılması da gerekecekti.

Biz bunların olmasını istemediğimizden harekete geçmiyor olabilir miyiz?

Birçok şeyin dijitalleşmesinin vergi kaçakçılığının önüne geçilmesine katkı sağlarken bazı alanlarda kurgulanmış kapalı devre çalışan bilişim hizmetleri aracılığı ile para kazandırılan şirketlerin aradan çekilmesine de neden olacak ve bazı kıyak antlaşmalar hükümsüzleşecekti. Ne dersiniz?

***

Bunların tümü ne anlama geliyor biliyor musunuz?

KKTC’nin devletleşmesi adına, hiçbir adım atılmamış, adeta bir güç tarafından da bu adımlar engellenmeye devam edilmektedir.

KKTC’nin atacağı adımların geriletilmesi demek KKTC’nin uluslararası bir devlet olma niteliklerine daha erişemeden bir devlet olması gereği, yurttaşlarına olan sorumluluğunu yerine getirmekten aciz kalmayı tercih ediyor demekti.

KKTC’yi kuranların, KKTC için gereken ihtimamı, yurttaşlarının ihtiyaçlarını görmezden gelmeyi sürdürme arzusu içinde olunduğunu gösteriyor demektir.

Tüm bunlar da bizlere koca koca yalanlar söyleniyor veya plansız ve sistemsiz bir şekilde ne yapılacağından emin olmayan iş bilmezlerin iş başına getirildiği ve ekiplerin doğru kurulamadığını gösteriyor…

Yasallaşma problemi ise yasama organında, yürütüm ile ilgili ise oluşturulan hükümetlerde ve bunların atadıkları ekiplerde problemler var demektir.

Mağusa Mahkemesi’nde gerçekleşen bir boşanmanın, Lefkoşa’da tapuya sunulması için Mağusa Mahkemesine şahsen başvuru gerekmesi ve Lefkoşa Mahkemesi ile Mağusa Mahkemesinin iki farklı kurum ve birbirinden bağımsız bir yapıda çalıştığını anlattığım yazımı hatırlayacaksınız.

Durum tam olarak budur!

Buradaki iş yürütümünün beceriksizliğini mi, kaybedilen zaman ve enerjiyi mi, tüketilen benzini mi, yaşanan psikolojik tesirlerini mi tartışalım şimdi?

***

İşte KKTC!

9 sene sonra hala arpa boyunun ucuna varılamamış bir görüntüden çıkarılan övünç kaynağı ile polyannacılık oynamaya devam edelim!

Dr. Çiğdem DÜRÜST