Zıpkın avcılığı ülkemizde rastladığımız yaygın deniz avcılığı çeşitlerindendir. Özellikle pek çok gencin yüzmeyi öğrenmesinin ardından özendiği ve iyi kötü bir zıpkın bularak yaptığı bir faaliyettir. Önceleri, zıpkın avcılığı yapmak için herhangi bir izin almak gerekmiyordu şimdilerde ise hayvancılık dairesinden izin alınması gerekmektedir. Burada hiç şüphesiz amaç; bu faaliyetle uğraşan kişileri kayıt altına alarak, düzenli bir sistem kurmaktır. Yasa çerçevesinde 16 yaş sınırlaması vardır. Yasaya göre; 16 yaşından küçük olanlar amatör balıkçılığı ancak izinli ve reşit kişinin refakatinde yapabilirler. Ancak izin alma zorunluluğu olsun veya olmasın su altı tüfeği ile avcılıkta can ve mal güvenliği açısından, iki kişi de aktif olacak şekilde ve bir birinden en az 25 metre uzaklaşmamak koşuluyla tek şamandıra ile avcılık faaliyetinde bulunulması zorunludur. Yaş sınırlaması, meydana gelebilecek olası kazaları önlemek adına güzel bir tedbirdir. Elbette kısıtlı bir personel ile çalışan dairelerin tüm bunları kontrol edebilmesi de mümkün olmayacaktır. Bu nedenle Avcılık Federasyonu gibi sivil toplum örgütleriyle beraber denetim mücadelesinin sürdürüldüğünü biliyorum. Sadece belli kurumların mücadelesi de her zaman yeterli olmamaktadır çünkü her an her yerde bulunup bu işle uğraşan kişilerin kayıtlı olup olmadığını ya da yanlış işler yapıp yapmadığını kontrol etmek mümkün değildir. İşte tam bu noktaya ilaveten otokontrol mekanizmasının gerekliliği de karşımıza çıkmaktadır. Yani kendi kendimizi denetlememiz gerekmektedir. Yanlış ve kayıtsız kişileri ihbar edip, yanlışlıkların önüne geçmemiz gerekmektedir. Amatör Su Ürünleri Avcılığı Tüzüğü’ne göre ayrıca; avlanabilecek balıklar, dönemler ve bu balıkların boyutları ile ilgili düzenlemeler de bulunmaktadır. Denizler de karalar gibi milli servetimizdir. Karalar gibi denizlerimizi de korumamız ve denizler de yapılan avcılıkla ilgili kurallara uyulmaması halinde gerekli kurum ve kuruluşları da bilgilendirip bu servete zarar verilmesini engellemeliyiz. Doğayı koruduğumuz sürece avcılık faaliyeti devam edecektir. Aksi takdirde bir gün vazgeçmek kaçınılmaz olacaktır.

Tüm avcılık çeşitlerinde olduğu gibi zıpkınla avcılık için de eğitim gerekliliği kaçınılmazdır. Eğitim; çok basitmiş gibi görünen bu avcılık çeşidi için hayati önem taşımaktadır. Nefeslerini tutarak su altında belli bir zaman geçiren kişilerin, tedbirli olmamaları ve hırslarına yenilmeleri sonucunda başlarına ölümcül felaketler gelebilir. Özellikle senkop adı verilen sığ su bayılması, zıpkıncıları tehdit eden hatta ölümlerine bile sebep olabilecek oldukça önemli bir olaydır. Bu olayı kısaca özetlersek; serbest dalış yapan kişi, yüzeyde belli bir zaman diliminde gereğinden daha hızlı veya daha derin nefes alarak (hiperventilasyon), arka arkaya dinlenmeden sürekli dalıp yüzeye çıkmaya çalışırsa, belli bir dalıştan sonra yüzeye çıkmaya yakın yaklaşık 5 metre kala vücut oksijensiz kalır ve beyin oksijensiz kaldığından bilinç kaybı gerçekleşir. 4-5 dakika içinde beyine oksijen ulaşmazsa da beyin ölümü gerçekleşir. Bu olayın kimse mağduru olmak istemez. Tam da bu noktada konu hakkında bilgi sahibi olmanın ve bilinçlenmenin önemi karşımıza çıkıyor. Zıpkınla avcılık esnasında yaptığınız hatanın bedelini hayatınızla ödersiniz. Kısacası hatanın telafisi olmaz. Bu nedenle zıpkınla avcılık yapacak kişilerin de kara avcılığında olduğu gibi tabii mevcut sistemle değil daha detaylı ve program geliştirme süreci sonrasında oluşturulmuş belli bir program doğrultusunda ciddi eğitimler almaları gerekmektedir. Tüzükte belirtilmesine rağmen, zıpkın avcılığı yapan kişilerin çoğu, sırf meralarını göstermemek uğruna yalnız başlarına ava gitmektedirler. Vuracağınız balığın büyüklüğü ne olursa olsun hayatınızdan daha değerli değildir. Tüzükte belirtilen iki kişi uygulaması dalışlarda badi olarak geçer. Badi sizinle aynı merayı paylaşır aynı zamanda sizin dalış arkadaşınızdır. Bu noktada kendimize şu soruyu da sormadan geçmeyelim.
Herkes benim badim olabilir mi?
Hayır ve yine hayır…

Badiniz en az sizin kadar derinliğe dalabilecek bir kişi olmalıdır çünkü kendinizin 30 metrede bir kaza yaşayabileceğinizi düşündüğünüzde, 10 metre dalabilen bir badinin size hiçbir faydası olmayacaktır. Buna ilaveten 10 metre üstü dalışlarda badiniz; başınıza gelebilecek olası bir sığ su bayılması tehlikesine karşı tedbir almak amacıyla, yüzeye çıkmaya başladığınız anda aşağıya doğru sizi karşılamaya gelmesi gerekmektedir. Böylelikle olası bir kaza durumunda sizi yüzeye çekip nefes almanızı sağlayabilecektir. Mademki solungaçlarımız yok bu kurallara dikkat etmemiz de gerekmektedir. Bu konularda kendinizi geliştirmek ve profesyonel yardım almak için muhakkak bir dalış okuluna gitmenizi tavsiye ederim.

Geçen yaz çok değerli ve kendini bu alanda gerçekten çok iyi eğitmiş pırıl pırıl ve daha gencecik Onur Kandili arkadaşımızı sığ su bayılmasına kurban verdik. Ne olur başka Onurlar, Oğuz Türkmenler olmasın. Bilgilenmemiz ve çevremizin de bilgilenmesini sağlamamız gerekmektedir. Eğitim de bu kapıyı açabilecek tek anahtardır. Ne diyelim Eğitim şart…