Hani hep deriz ya,Türkiye hapşırsa biz nezle oluruz diye...Nispeten doğrudurda bu söz mü desem, anlayış mı desem.
Baktığımızda bunların içinde gerçekten gerekli olduğu,benimsenmiş olduğu ve yararlı olduğu için alıp uygalıdıklarımızda vardır elbette. Bunlara bir şey söyleyemeyiz. Ama bir de pis pis taklitçilik kokan,riyakarlık kokan,yapımızda olmadığı halde onu alıpta sanki de kendimiz bulmuş gibi halka enjekte etmeye çalıştığımız ,iğreti bir elbise gibi üstümüzde sırıtan şeylerde var...
Kastettiğim şey bizdeki yaratıcılık melekelerini çalıştırma yeteneklerimizi işin kolaycılığına kaçarak farkında olamadan yıllara pay ediyor oluşumuz...
Oysa en çok övünebileceği bir yönü bu Kıbrıs Türkünün. Geçmişte yokluklar içerisinde her türlü acımasız hayat şartları içerisinde nelere ne çareler bulmuşanalarımız babalarımız. Evlat büyütmüşler. evlat okutmuşlardan önce, evlat YAŞATABİLMİŞ atalarımız.
Ama gelin görünki, bizler bu yönümüzü acımasız bir şekilde yok farz ederek,zamanla gelişimimizi hep taklitçiliğe terketmişiz ve terketmeye de devam ediyoruz..
Üstelik,bu şekildeki tercihlerin meyvelerini yediğimizde ağzımızda oluşan o buruk tatlara rağmen... Üzülüyor insan değilmi?
Üzülüyor tabi diyenlerinizi duyar gibiyim..Ama kimselerde bir şey yapmaya yeltenmiyor. Yeltenenlerin ilk anlardaki enerji dolu çığlıklarıda zaman içerisinde cılız bir sese dönüşüyor ya da dönüştürülüyor.. Küstürülüyorlar,susturuluyorlar bu kişiler ve zamanla onlarda kendi kabuklarıiçerisine çekiyorlar kendilerini. "Bana ne yahu..Memleketi benmi kurtaracağım.." moduna sokuluyorlar.
Oysa biliyoruzki aslında bayağı çoğunlukta olan bu kişiler,oturdukları yerden şöyle bir ayağa kalkıp adamakıllı bir silkinseler,kesinlikle azınlıkta olmadıklarını farkederek ortalıkta "Yapıyorum" edasında dolaşan içi boş bir çok kişiyi kendi kabukları içerisine itebilirler..
Bu gün "Rabbena hep bana" demenin sisteme yerleşmiş zihniyetinin olumsuz getirileri,ülkemizin her tarafında,,çok daha büyük kötülüklerle ,zorluklarla dolu günlere gebeyiz...diye bas bas bağırıken,bu feryada kulak tıkamak vatandaşlığa sığmaz diyenlerin de bir araya gelmeleri gerekiyor.
Yanlızca" biz Gıprıslıyık" demekle olmuyor işte..O başka bir şey..Bunu memlekete yararlı bir vatandaş olmakla karıştırmamalıyız.Bir taraftan altı oyulmakta olan KKTC ne sahip çıkmayıp,diğer taraftan sadece bir iki sloganla kendimizi ülkemize hizmet ediyor sanamayız..Hani o şarkının dediği gibi "Birşey yapmalı...Bir şey yapmalı..."
Artık şükürki,ganimetçilik anlayışı bitti.Devlete işe aldırma cazibesini kaybetti..Özel sektörün her şekilde ıslah edilmesi,teşvik edilmesi gerekliliği giderek ağılığınıkoyuyor ortaya. Herkesin koro halinde "Bu ülkenin geleceği Turizmdir" diye şarkılar söyleyebildiğini en sağırlarımızın bile duyabildiğini farkediyoruz.
Bu konuda yapılması gereken bu görüşlerin dile getirilmelerini gerçektende ciddiye alarak yapılacak 3 yıllık,beş yıllık planlarla şarkı olmadığınıkanıtlamak.Şarkıları yattığımız yerlerden dinleyebiliriz..Ama icraat yan gelip yatmaları,hazıra konmaları filan af etmiyor.
Bunu bu ülkenin geleceği olan çocuklarımıza borçluyuz. Daha kaç jenerasyonun bizler gibi,bizden öncekiler gibi çok zor hayat şartlarıyla mücadele ederek yaşamalarına engel olmadan ömür tüketeceğiz...
Hiç birimizin böyle bir tembelliğe,kolaycılağa ,sorumsuzluğa hakkı yok...Bolluk içerisinde yokluk yaşayan ender bir ülke haline geldik.
Kısacası dostlar ne kadar çabuk uyanıp,ne kadar çabuk ülkemize dört elle sarılırsak,zarar etmekten ve görmekten o kadar çabuk dönebiliriz...