Yılanlar konusunda geçmiş haftalarda da bir yazı kaleme almıştım ve bu konu ile ilgili düşüncelerimi sizlere bu sayede aktarma fırsatı bulmuştum. Bu sefer de sizlere yılanlar konusunda yaşadığım bir olayı aktarmak istiyorum.

Geçen gün eski Girne yolundan Boğaz istikametine doğru yol almaktaydım. Önümdeki aracın göz göre göre sabit radar kamerasının olduğu yerde bir karayılanın üzerinden geçtiğine şahit oldum. Üstüne üstük yılanın üzerinden geçtikten sonra bir de geri yapmak suretiyle üzerinden defa defa geçmiş oldu. Sinirlendim ve korna çaldım. Utanmadan el kol hareketi yapmaya başladı. Bir de küfür etti. Bu esnada aracın plakasını almayı unuttum çünkü odağım yılandaydı ve yolun içinde acıyla kıvrılıyordu. Dayanamadım ve arabayı yolun kenarına çekerek, yılanın yanına doğru ilerledim. Amacım hayvanı yol kenarına çekmek ve üzerinden başka araçların geçmesine engel olmaktı. Bu esnada hemen arkamda bir araç belirdi. Ben de arabaya yavaşlaması için işaret yaptım.

Sen miydin bunu yapan…
Aracın içindeki bayan azami 50 km hızla gidilmesi gereken sabit radarın önünde yavaşlaması gerekirken. Arabanın içinden nasıl el kol hareketleri nasıl küfürler yağdırdı bana. Üstelik bayan beni tanımadı ama ben onu tanıdım. Bayan eski öğrencilerimden birinin annesiydi. Tek amacım hayvanın daha fazla acı çekmesini engel olmaktı. İki dakika durmuş olsa hayvanı yol kenarına çekecektim ve olup bitecekti. Yetmedi bir de bu bayan yılanın üzerinden geçti ve beklenen son gerçekleşti. Yılanın cansız bedeni yolun içine ezilmiş oldu.

Yazıklar olsun diyorum…
Nasıl bir toplum olduk anlamıyorum…
Doğal sistemin bir parçası olan, farelerin azılı düşmanı bu hayvanlardan ne istiyorsunuz?
Hayvanlara saygımız yok bir birimize de saygımız yok. Bir yılanı ezdirmemek için gösterdiğim çaba ve insanlar tarafından maruz kaldığım saçma sapan davranışlar ve hakaretler. Anlamıyorum gerçekten anlamıyorum! Bu nasıl bir zihniyettir arkadaş.

Önümüzdeki hafta Doğu Akdeniz Üniversitesi Eczacılık Fakültesinin düzenleyeceği ekoloji sempozyumunda Kuzey Kıbrıs’taki halkın yılanlara yönelik tutumlarıyla ilgili bir bildiri sunacağım. Çalışmamda tespit ettiğim bulguların başında bilgi eksikliğine bağlı korkular yer alıyor. Her zaman söylediğim bir cümleyi sizler için yineleyeceğim. İnsan bilmediği şeyden korkar. Korkularımızın temelinde bu konu ile ilgili bilgi eksikliğimiz yatmaktadır. Bilgi eksik olduğunda bilinçlenme süreci de buna bağlı olarak istenen düzeye ulaşamamaktadır. Bu nedenle toplumun bu konuda bilgilendirilmesi ve buna bağlı olarak bilinç düzeyinin daha iyi seviyelere çekilmesi gerektiğine inanmaktayım. Bu konu ile ilgili yıllardır mücadele veren bir kişi olarak söyleyebilirim ki gerekli kurum ve kuruluşlardan destek göremiyorum. Bugüne kadar kendi çabamla birçok seminer verdim. Hiçbir karşılık beklemeden Turizm bakanlığı için broşür de hazırladım. Konuşmaya geldiği zaman herkes destek ama icraata geldiğinde herkes sus pus. Bu nedenle bu ve bunun gibi toplumu doğrudan ilgilendiren konulara; dikkat çekmek, bu konularda bilimsel çalışmalar yapmak, akademik bakış açısıyla uzlaşı kültürünün egemen olacağı ve siyasetten uzak yeni bir oluşum sürecinin başlangıcını yapmış olmanın heyecanı içerisindeyim. Çevre ve Eğitim Araştırmaları Derneği’nin kurulma aşamasında olduğu haberini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Toplumun beklentilerine cevap vermek ve topluma katkı sağlamak sivil toplum örgütlerinin yegane amaçlarındandır. Biz de bu noktadan yola çıkarak; toplumun ciddi anlamda değişime ihtiyaç duyduğu bu günlerde, çevre konularındaki bilgi ve bilinç düzeyini artırmak amacıyla değişime kendimizce katkı koymaya çalışacağız.
Herkese iyi bir hafta sonu dilerim…