Şekerel, AA muhabirine yaptığı açıklamada, alerji testlerinin besin alerjisinin belirlenmesine yardımcı olduğunu ancak tek başına yeterli olamayabileceğini ifade ederek alerji testinin pozitifliğinin o besinin mutlaka tüketilmemesi gerektiği anlamını taşımadığını söyledi.

Besin alerjisinin hastanın yakınmasıyla ilişkilendirilebileceğine dikkati çeken Şekerel, alerjinin varlığını anlamak için hastanın o besini tükettikten sonra gösterdiği ilk reaksiyonun değerlendirilmesi gerektiğine işaret etti.

Şekerel, son zamanlarda özellikle sosyal medyada yer alan bilgilere dayanarak besin alerjisi tanıları koyulduğunu, temel besin ögelerinin beslenmeden çıkarılmasının bebekler, gebeler ve emziren anneler için risk oluşturabileceğini vurguladı.

Süt, buğday, et, yumurta gibi temel besin ögelerinin birçok yemeğin de içerisinde yer aldığını ifade eden Şekerel, "Bunları kesmeye kalktığınızda bir iftar sofrasındaki besinlerden yüzde 80'ini yemeyeceğiniz anlamına geliyor. O besini almadığınızda da vücudunuz için temel besin ögelerini alamayacaksınız." şeklinde konuştu.

"BİR BESİNİ KESECEKSEK, BUNDAN EMİN OLMAMIZ GEREKİYOR"

Yapılan anket çalışmalarında, her dört kişiden birinin alerjisi olduğunu ifade ettiğini aktaran Şekerel, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Gerçekte bunu uygun tekniklerle değerlendirdiğimizde, bu oranın yüzde 8 olduğunu buluyoruz. Anketler yüzde 25'i gösterirken biz bunu yüzde 2 ile 8 oranında değişen oranlarda görüyoruz. İnsanların kendilerinde besin alerjisi olduğunu düşünerek temel besinleri, gıdaları kesmelerini kabul etmiyoruz. Biz bir besini keseceksek, bundan emin olmamız gerekiyor. Bir uzvumuzu kesmek ne kadar düşünmeyi gerektirirse, bir besin ögesini de diyetinizden çıkartmak için de o kadar düşünmemiz gerekir."

Prof. Dr. Şekerel, besin alerji testlerinin ne sıklıkta yapılması gerektiği konusunda ise insanların alerjik bünyeyle doğduklarını ancak alerjilerin zamanla geliştiğini söyledi.

Bebeklik çağında daha çok besin alerjisi gelişirken, ileri yaşlarda hava yoluyla gelen alerjenler geliştiğini anlatan Şekerel, "Besin alerjisinin ne zaman başlayacağına yönelik net bir bilgi yoktur, değişebilir. 3 yaşında rahatlıkla balık tüketebilirken, 23 yaşından sonra balık tüketemez hale gelebilirsiniz. Testleriniz pozitifleşmiş olabilir. Alerji testlerinin rutin olarak yapılması gerekmiyor ama şüpheli bir durumda hekim rehberliğinde bunların değerlendirilmesi gerekir." diye konuştu.

"BESİN ALERJİLERİ ZAMANLA KAYBOLUYOR"

Şekerel, besin alerjilerinin bulantı, kusma, ishal veya vücutta kızarıklık, kabarıklık ya da nefes darlığı gibi yakınmalarla kendini gösterebildiğini ancak en büyük özelliğinin tekrarlayan karşılaşmalarda aynı yakınmaların ortaya çıktığını söyledi.

"Bazen yediğimde dokunuyor." şeklindeki söylemlerin tipik bir besin alerjisi öyküsü olmadığının altını çizen Şekerel, şunları kaydetti:

"Her yediğimde 'Vücudum reaksiyon veriyor.' denildiği zaman bunun altında kuvvetli bir besin alerjisi olduğunu düşünüyor ve bunu ispat etmeye çalışıyoruz. Bebeklerde yaşamın ilk bir yılında besin alerjisi sıklığı yüzde 8'lere kadar çıkarken ergenlik çağındaki çocuklarda yüzde 1'leri görüyoruz. Besin alerjilerinin bir kısmı zamanla kayboluyor. Besin alerjisi sanıldığı kadar yaygın değil. Var olanlar için gerçekten ciddi bir sorun. Herhangi bir yere yemeğe gittiklerinde tükettikleri gıdanın içinde alerjik oldukları besinlerin olup olmadığından dolayı ciddi bir kaygı duyuyorlar. Onu yedikleri takdirde yaşamı tehdit edecek reaksiyonlarla karşılaşabileceklerini düşünüyorlar. Bu stres altında dışarıda yemek yemek de zorlaşıyor."

Editör: TE Bilisim