“Zengin ise ya bey derler ya paşa,
Fukara isen ya abdal derler ya cingan haşa!”


Ne de doğru demiş Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş.

Koskocaman şu ömrü iki küçük cümleyle özetliyor büyük ozan.

Fakir fukaranın değişmeyen kaderini mükemmel bir dil ve ince mizahla çok başarılı şekilde gözler önüne seriyor.

Keşke bizim nesillere bırakılan en büyük miras empati olsaydı. Çünkü empatiden yoksun bir neslin çocuklarıyız biz.

Keşke anlayabilseydik karşımızdaki insanın acısını. Anlayamıyorsak da en azından anlamak adına bir çabamız olsaydı. Belki daha da önemlisi anlamak gerektiğini bilseydik.

Aç mı? İşi var mı? Evine ekmek götürebiliyor mu? Hastası mı var?

Nesilden nesile ya millet olarak mayamıza bir şeyler karıştı, ya da bu millet günden güne yozlaştı. Takdir sizin.

Sanki zengin, fukaranın elindekine göz dikmişçesine en kestirme yoldan iktidar olma çabasında. Fakir fukara, abdallığa da razı, yeter ki ekmeği elinden alınmaya.

İktidar olan, keşke vatandaşından yana muktedir de olsa. Siyasi ayrım yapmaksızın her vatandaşına kucak açsa. Ötekileştirmelerden ısrarla hep uzak kalsa.

Bu millet ötekileştirmenin cezasını çok ağır bedellerle ödemedi mi? Bu daha neyin diretmesi?

İktidar, vatandaşı için o koltukta değil midir! Neden herkes bir gün dönecek devran için aralanacak bir kapı arayışında! Bundan dolayı sözüm iktidardan muhalefete herkese.

Bu ne hırs, bu ne nefret, bu ne ötekileştirme? Varsa haklı nedenleri olan, bana da açıklasanıza.

İki günlük fani dünyada hangi kefene cep dikilmiş var mı yaşanmış bir örneği? Hataya hatayla, kötülüğe kötülükle karşılık vermekten daha büyük bir hata, daha büyük bir yanlışlık var mı söyleyin bana.

Bu millet çok badireler atlatmadı mı! Uluslar arası arenada tanınmayan bir devletin vatandaşları da biri birini bu şekilde tanımızsa ve de dışlarsa sizi bizi kim tanıya?

Her bir karışında hoşgörü ekilen bu vatan toprağından ekin olarak nasıl bu kadar büyük bir kin duygusu fışkırır Allah aşkına!

Görelim artık bu millet bir. Bu milletin kendisinden başka dostu da yok, dostu olamaz da.
Bunlar yapılmadan devlet olarak ne ekonomik krizler aşılır, ne artan asayiş sorunları son bulur ne de uluslar arası arenada KKTC tanınan bir devlet olur.
Ne demiş Ömer Hayyam: “İnsan yiyeceksiz, giyeceksiz edemez bunlar için didinmene bir şey denmez. Ondan ötesi ha olmuş ha olmamış, bu güzelim ömrünü satmaya değmez.”