Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) Başkanlığı görevinden beklenmedik şekilde istifa eden Ulaş Gökçe, istifasının temel nedenini ‘hükümetin tavrı’ olarak açıklıyor.

Ulaş Gökçe, Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde çözülmesi gereken çok ciddi sorunlar olduğuna ancak DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu (VYK)’nun bile halihazırda atanamadığına dikkati çekiyor.

‘Peşkeş çekilen okullar meselesi’nin çözümü ve ‘işine son verilen yüzlerce insanın DAÜ’ye tekrar alınması’ için özellikle CTP-BG ile diyalog başlattıklarını kaydeden Gökçe, görüşmeler sırasında olumlu adımlar atılacağını ifade eden parti yetkililerinin icraat olarak önceki hükümetten farklı hiçbir şey yapmadıklarını ve hiçbir adım atmadıklarını belirtiyor.

Gökçe, DAÜ konusunda ‘eski hükümetin kamu vicdanını yaralamış icraatları’nın yeni hükümet tarafından düzeltilmediğini görünce sırf ‘koltuk doldurmak’ için DAÜ-SEN Başkanlığı’nı yürütmek istemediğine karar verdiğini sözlerine ekliyor.

‘Koltuk size bir şey verdiği için o koltuğu doldurmamak’ gerektiğinin altını çizen Ulaş Gökçe, ‘Yoksa yıllarca başkanlık yapardım. Kimse de bana git demezdi. Ama vicdanım buna izin vermedi’ diyor.

1,5 sene önce yayınladıkları bir deklarasyonla siyasetle diyalog ve işbirliği çağrısı yaptıklarını ve siyasete bir kez daha şans verilmesini istediklerini ancak bu şansın da heba edildiğini vurgulayan Gökçe, ‘Geçmişte CTP ile çok kavgam oldu. UBP Hükümeti ile de kavgam çok oldu. Ama artık kavga etmekten yoruldum’ ifadelerini kullanıyor.

Şu anda seçim olsa herhangi bir partiye oy verir miydiniz şeklindeki soruma ise Ulaş Gökçe, ‘Şu anki ruh halimle Meclis’te oyumu vereceğim herhangi bir siyasetçi göremiyorum. Yarın ne olur, CTP’de veya DP’de işler değişir mi bilmiyorum. Ama şu anda oy verebileceğim kimse yok diyebilirim. Herhangi bir milletvekiline oy verebilmem için elimde neredeyse hiç argüman yok’ yanıtını veriyor.

Ulaş Gökçe, istifasından bir gün önce sosyal medyada hükümete yönelik eleştirilerini şöyle ifade etmişti:
‘Son atamalar hükümetimizin kamu reformundan ne anladığını bir kez daha ortaya koydu. İşin özeti şu: iki önemli partimizden oluşan hükümet kamu reformundan bir nane anlamıyor. 'Nazlı yarim' misali üç ay bekleyen hükümet atamalara kalınan yerden devam etti. Anakronizm haline gelen dairelerin birleşmesini olsun yapsaydı diyeceğiz ama nafile. Hastanelerde doktor yok, okullarda öğretmen yok ama müdür, maşallah çok. Bir bakan var. Bakanın özel kalem müdürü var. Sonra bakanlığın müdürü var. Bir de basın sorumlusu var. Var mı? Var! Doktor yok, matematik öğretmeni, ayran yok ama bir tek memurun yapacağı işi yapacak müdürler ve ayrıca memurlar var. Reform hükümetimiz hayırlı olsun! Kendini ABD Maliye veya Savunma Bakanı zannedip Özel Kalem Müdürsüz yapamayan reformcu bakanlarımız da hayırlı olsun!’