CTP-BG’nin hazırladığı hükümet programına UBP adına yanıt veren İrsen Küçük’ün, 1,5 sayfalık cevabında CTP-BG’ye “açık çek” verdiği iddia ediliyor.

Gelen bilgilere göre, İrsen Küçük CTP’ye gönderdiği yanıtta, Başbakanlığı dönemde UBP’nin yaptığı icraatların yargıya taşınması da dahil, yenilenmiş bir UBP olarak CTP-BG’ye “açık çek” verdiklerini yazıyor.

“Açık çek”, siz bana istediğimi verin de sonra çekimin üzerine ne bedel isterseniz yazın manasına gelir.

Ülkedeki siyasetin geldiği hazin nokta siyasette kullanılan terminolojiyi de değiştimiş görünüyor. Açık çekler,milletvekili transferlerine karşı senetler… Siyasetin dilinin ticarileşmesi, siyasetin ve siyasi öznelerin alınır satınır metalara dönüştüğünün bir başka göstergesi.

Kendi çıkarlarını ve siyasi ihtiraslarını koruyanların sorumsuzlukla yaptıkları hataların bedelini, en yüksek faiz oranı ile neden bizler ödüyoruz peki? Siyasi rant düzenini kuranlar, sermayeleri olan bu düzenin bekçiliğini yapmak üzere gözümüzün önünde akıl almaz siyasi tezgahlar kurmaktan çekinmiyorlar.

Sokakta kiminle karşılaşır; kiminle, nerede sohbet ederseniz edin, memur maaşlarının Türkiye’nin altına çekilmesine tepki gösterenlerin varlığına şahit olursunuz. Üstelik tepki gösterenler arasında, çalışanlar kadar iş insanlarının hiç de az olmadığını görürsünüz. Piyasaya giren para, memurların maaşları ile doğru orantılı arttığı için iş camiası da düşürülen memur maaşlarından etkileniyor. Kemer sıktıkça piyasa daralıyor. Acıklı olan, yıllardır oylarımızla iktidara getirdiğimiz politikacıların piyasadaki dopingli maaş etkisini azaltacak, özel sektörü güçlendirecek yöntemleri Ankara Hükümeti ile tartışacak kapasitede olmamasıdır.

Bizim kurt postu giymeye meraklı politikacılarımız Ankara’ya gider Kıbrıs Türkünü şikayet eder; Ada’ya döner, yurttaşlarını Ankara’ya karşı örgütler. Gün gelir Ada’da kendi vatandaşlarına en büyük faşizmi sergiler, gün gelir yurttaşını Ankara’ya karşı bir mevzi olarak kullanır.

İçi dışı ticarete ve politik ihtirasa boğulmuş siyasetçilerin çevirdikleri dolapların farkına varmak ve toplumumuzun dertlerini doğru üslupla, akılla anlatacak maharette yeni siyasetçileri yaratacak olanlar da bizleriz. Nitekim siyasal liderlikler toplumsal çelişkilerin bağrında ortaya çıkar. Liderleri toplumlar yaratır. Dünün liderleri sürdürülemez düzeni kuran, siyasetteki varlığını bir ticari şirket gibi yöneten, ticari aktörlerdi. Bugün ihtiyacımız olanlarsa Ankara’da iktidarda kim olursa olsun Kuzey Kıbrıs’ta yaşanan hakikatleri çekinmeden anlatacak güçte ve birikimde olacak siyasetçilerdir.

Toplumcu siyasetçilerin aramızdan çıkmasını istiyorsak, önce bugüne dek varlığını sürdürebilmiş rejimin kendini devam ettiremeyeceğini kabul edebilmeli; bir yangın söndürme helikopteri almak için gösterdiğimiz samimi kaygıları, ülkenin bütününe yayılmış tüm sorunları çözme enerjisiyle birleştirebilmeliyiz.

Faizi ile borçları ödeyen biz olmak istemiyorsak daha fazla; ülkemizi kendi evimiz gibi görebilmeliyiz. Giderleri nasıl azaltacağımızı ve kazançları ne şekilde artıracağımızı incelemeli ve kendi aramızda tartışabilmeliyiz. Başka türlü ne kendi evimizi yöneten biz oluruz, ne de bize yapılan baskılar karşısında dik durma deneyimi kazanabiliriz.

Türkiye burada kalıyor madem ödeyecek, söke söke verecek temelli argümanları güçlendirme sevdasında olanlar, bir yangın söndürme helikopterinin aylık bakımını, pilotunun ve teknik ekibinin maaşını bile karşılayamayacağımızı öngörmekten maalesef acizler…