Geçen hafta ilk röportajı ben aldım kendisiyle,
Ve duyduklarım karşısında şok oldum.
Dönemin partisi ÖRP’nin kendisine 8 kişilik liste verdiğini ve derhal mektubu hayata geçirdiğini dürüştçe söylemişti.
Konu Vakıflar Bankasıydı.
2007-2009 yılları arasında Vakıflar Bankası Yönetim Kurulu Başkan yardımcılığı yapmış,
Dönemin büyük iktidarı CTP’den 20, ortağından da 8 kişiyi Vakıflara almışlar.
Sayın Başkan Yardımcısı Ahmet Keskin’e ilk olarak teşekkür ediyorum bu yürekliliğinden dolayı.
Ama duyduklarım, kayda aldıklarım ve ekranlarda izleyicililerle paylaştıklarım karşısında şok oldum.
İşe alınmalarda “hak, hukuk, eşitlik” diye bağıranların, aslında sadece bağırdığı ap açık ortada.
Ve bu konuda hiçbir siyasi partiyi ayırmıyor,
Kimsenin kendine “ak kaşık” muamele yapmasına müsaade etmek istemiyorum
Durum bu kadar açık ve net.
Sen Üniversite bitirmişsin,
Sınavlara girmiş üst sıralarda olmuşsun,
Bu durum, yönetenlerin pek de umurunda olmamış.
Şu anda da olmuyor eminim.
Düzenden şikayet edenlerin, düzen denilen çarkın bir dişi olmuş ta farkında olamamışız.
Kızımı işe alalım, oğlum mutlaka memur olsun, benim bu kadar oyum var zihniyeti kemikleşmiş.
Siyasiler esasında ayna.
En basit iştir siyasiye küfretmek.
“gelen aynı, giden aynı, hepsi aynı be bunların” demek kadar basit bir cümle yok.
Onlar aynı da, ya sen?
Arz- talep değil yani.
Sen talep etmiyorsun, seni bu hale siyasiler getirdi yani.
Bu mudur?
Peki aranızda şunu söyleyen oldu mu?
“benim çocuğum da memur olmayıversin, sınava girsin, kazanırsa olsun, yoksa başka iş bulsun.”
Diyebilene saygım sonsuz.
Ama kaç kişi der merak ederim.
Bugün Vakıflar usulsüz diyorlar, soru işareti.
İş azlığı diyorlar, sürekli kar yapmış.
366 kişi işten durdurulacakmış, bir kesim isyanda,
Zamanında neden-nasıl işe alınmış, diğer kesim savunmada.
Hep bir al- ver süreci anlayacağınız.
Bugün birileri işe alınmış, diğerleri çıkartılmış çokta önemli değil.
Ülkeyi seviyorum diyen çok,
İcraat yok.
Asıl suçlunun kim olduğunu düşünmek için geç kalınmış değil.
Düşünün derim.