Ülkemiz durumuna bakınca sözün bittiği yerdeyiz, ama her nedense hala ağzı olan konuşuyor misali durumdayız. Hele iş seçim yarışına gelince "ağzı olan avazı çıktığı kadar konuşmaktadır".
Seçim dönemlerinden demokrasi adına sevinmem gerekirken, ben nefret ediyorum. Nefret ediyorum çünkü insanlık adına bu kadar "siyasetçilerimizin" hayal gücüne ve de ne kadar şirin olduklarına bir kez daha şahit olma "şansına" erişmekteyiz
Durumun daha anlaşılır hale getirmek babından, bir alt yönetim olduğumuzun gerçeğini vurgulama ihtiyacını hissetmekteyim, yani siyasilerimiz ve bakanlarımız ve diğer yöneticilerimiz seçildiklerinde, Ayı keşif seferini düzenlemeyeceklerdir, yapacakları tek iş hacmi bilinen pastanın, sayısı belli olan vatandaşlarımıza mümkün olabildiğince adil bir şekilde dağıtmaktır. Ama Demokrasi liginde ileri bir yerde olan ülkemiz her ne hikmetse yönetimsel olarak hep kümeye düşmektedir her dönemin sonunda.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulduğu tarihten günümüze dek otuza yakın hükümet tarafından yönetilmiştir. Son on yılda ise, yapılan seçimler sonucunda, iki Cumhurbaşkanı, dört Başbakan ve toplamda "ON" hükümet tarafından idare edilmiştir.
Bu on yılda ülkemizin yönetimini süre bakımından tabiri caizse sağ ve sol yöneticilerin arasında eşit olarak paylaşıldı. Hal böyle iken gelelim acı gerçeklere.
On yıl bu ülkenin hiç bir sorununa çözüm bulunmadı tam tersine, sorunlar daha da çözülmez bir hale getirilmiştir.
On yılda Kıbrıs sorununa yine çözüm bulunmadı.
On yılda devlet dairelerinin kadroları şişti ama vatandaşın işi yine "bu gün git yarın gel" durumundan kurtulamamıştır.
On yılda ülkemizin göz bebeği durumundaki kurumları bir kısmı tarih oldu, bir kısma tarih olmaya aday durumuna getirilmiştir.
On yıl önce alınan maaş ve ücretlere iyileştirme yapılmadığı gibi, döviz bazında daha da küçüldüğü ne yazık ki tartışılmaz acı bir gerçektir.
On yılda halkın moral değerleri yok edildi. İnançsız, güvensiz ve yalnızlık duygusuna mahkum bir halk haline getirilmiştir.
On yıl aynı siyasetçiler mecliste arzı endam eylediler, bir kısmı kürsüye çıkıp halkın leyhine on kelime konuşmazken diğer bir kısmı devletin parası ile bir yılda on kez den fazla yurt dışı seyahatlerde bulunmuştur.
On yıl içerisinde siyasi kaypaklığın ve ahlaksızlığın tavan yaptığı bir dönem olarak Kıbrıs Türk siyasi tarihinde hatırlanacaktır.
On yıl, süre olarak halkların tarihinde kısa bir dönem sayılabilir, ama biz insanların yaşamında hatırı sayılır bir süredir elbet.
Kendine saygısı olmayan seçmenin iradesine ihanet eden ve çıkarını önde tutan Milletin Vekilini neylesin bu halk. İnsan olarak mükemmel olmaya bilir ama en basit sorunun bile kangren haline getiren bir siyasetçi takımı, kaldırmaz hale gelmiştir bu ülkenin insanı.
On yıldır gündem o kadar bir hızlı değişiyor ki. Değişimlerin karşısında ilk günlerdeki heyecanlar zaman içerisinde kayıp olup gitti, eskilerin deyimi ile artık hayırlı bir şeylerin olmasını beklemekten uzaktayız. Değişik bir haldeyiz demek mi gerek yoksa başka bir sözcük mü uydurmak gerek, tam onu kestiremedim doğrusu. Ama bildiğim ve emin olduğum bir gerçek var, eğer tüm bu sergilenenler politika ise ...
Ben artık politika ile ilgilenmek istemiyorum...