Her gün vaktimizin önemli bir kısmını harcadığımız sosyal ağlara biraz daha eleştirel, sorgulayıcı ve farklı bir gözle bakmalıyız.

Sosyal ağların gelişmesi ve hayatımızda yer alması ile birlikte birçok kolaylık ve zorluk da beraberinde geldi. Sosyal ağların insanlara sağladığı kolaylıklardan başlayacak olursak; aradığımız bilgilere ve kişilere daha hızlı ulaşabildiğimizi söyleyebiliriz. Dünyanın her hangi bir yerinde daha önce tanışmadığımız bir kişiden bilgi alabileceğimiz gibi, bizler de paylaşımcı bir rol ile bilgi verebiliyoruz. Sosyal ağların arasında en çok tercih edileni olarak Facebook’u göstermenin yanlış olmayacağını düşünüyorum. Zira çevremde birçok kişi günlük haberleri buradan takip ettiği gibi, çevresiyle olan iletişimini de Facebook üzerinden sağlıyor. Tabii boş vakitlerini doldurmak için söz konusu platformda zaman harcayanları da unutmamalıyız.

Çocuklar rahatsız oluyor
Sosyal ağları bu yönde iletişim ile bilgilenme amaçlı ve katılımcı bir anlayış ile kullandığımız zaman faydasını görebilmekteyiz. Ancak sosyal ağların bir de görünmeyen boyutu var ki bizleri asıl endişelendiren de onlar oluyor. Gençlerde artık bağımlılık düzeyinde olan ve neredeyse günün her saatini burada geçirme ihtiyacı doğuran bu sanal platformlar faydadan çok zarara doğru gidiyor. Avrupa’da ve Avustralya’da 9-16 yaş grubundaki çocuklar üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki; çocukların bir çoğu internette siber kabadayılık, porno ve şiddet görüntülerinden rahatsız oluyorlar (Green, Brady, Holloway, Staksrud, Olafsson, 2011). Avustralya’da yaşayan çocuklara; “İnternette ne gibi şeyler sizin yaşınızdakileri rahatsız ediyor?” şeklinde sorulan soruya anlamlı yanıtlar verildi. Sosyal ağlarda yetişkinlerin önemsemediği ancak çocukları rahatsız eden birçok konu bulunuyor. Örneğin söz konusu araştırmada, çocuklar pornografik içeriklerden, şiddet barındıran saldırgan görüntülerden ve siber kabadayılıktan (internette kasıtlı ve tekrarlanan bir şekilde başkasına zarar verme yönündeki eylemler) rahatsız olduğunu ifade ediyor.

Rahatsızlık yaratan unsurlar var
Benzer bir soruyu kendime de sordum ve daha önce hiç bakmadığım bir göz ile sosyal ağlara bakma imkânı buldum. Beni bir yetişkin olarak “sosyal ağlarda rahatsız eden durumların başında neler geliyor” diye düşündüğümde, aklımdakileri şöyle sıralıyorum: Son dakika haberlerinde yaşanan bilgi kirliliği ve yanlışlıklar, kötü bir hastalık yaşayan bir kişinin yaralı ve kanlı görüntüsü, öldürülmüş bedenler, vahşice öldürülen nesli tükenmiş hayvanların görüntüleri, insana yönelik şiddet görüntülerinin sansürsüz yayınlanması, futbol karşılaşmaları sonrası küfürlerin havada uçuşması, insanların teni ve güzelliği üzerinden yapılan ırkçı yorumlar, ilaç ve cinsel içerikli reklamlar. Tüm bu saydıklarım beni rahatsız edenler.

Çaresiz kalıyorsunuz
Bir de tedirgin edenler grubu var, onları da paylaşıyorum: Son dakika haberi olarak sunulan kaza haberleri ve acil kan aranıyor duyuruları. Söz konusu haber ve duyurularda birinin yardıma ihtiyacı olduğunu hissettiğiniz ve çaresiz kaldığınız durumlar ile de karşılaşıyoruz. Bundan birkaç ay önce ben de bir yakınım için sosyal paylaşım sitelerinde kan aranıyor duyurusu yapmıştım. Rahatsız ve tedirgin olmama rağmen çaresiz olduğunuzda her türlü iletişim kanalını kullanıyorsunuz. Buna ilaveten tahammül edemediğim paylaşımlar ise, özel hayatı hiçe sayan mahremiyeti ortadan kaldıran yorum ve görüntüler ve günün her saati ne yaptığını bizlere anlatma ihtiyacı hissedenler.

Akıl alır gibi değil
Yukarıda saydığım ve sosyal ağlarda beni rahatsız eden olanların her biri birer yazı konusu olabilir. Görüntülerin insanın hafızasında daha fazla yer ettiği gerçeğinden hareketle, bu saydıklarım arasında en rahatsız olduğum ve aklımın bir köşesine kazınan hasta görüntüleri olduğunu ifade etmeliyim. Bir hastalık ile boğuşan ve gerçek olup olmadığını tam olarak anlayamadığımız bir yardım kampanyası dâhilinde, bazı paylaşımlar yapılıyor. Bunlar genelde küresel paylaşımlar oluyor. Bir ülkede hiç görülmemiş bir hastalığa yakalanan bir çocuğun hasta yatağındaki acınası görüntüsü gibi. Bu görüntü hem hafızamıza işleniyor hem de psikolojik açıdan bizi yıpratıyor. Basitçe, moralinizi bozuyor. Paylaşımda bulunanlar bilmem kaç milyon paylaşım olur ise çocuğun yaşamının kurtulacağı gibi de not düşüyor fotoğrafın altına. Akıl alır gibi değil.

Kusurlarla dalga geçiliyor
Bahsetmiş olduğum sosyal ağların içerisindeki paylaşım siteleri size bu hizmeti hiçbir ücret talep etmeden sunuyor. Bunun da kapitalist ekonomide bir yeri olması gerekiyor. Ancak bu platformları amacını aşan bir şekilde kullanmak da rahatsızlık veriyor. Aklıma gelen bir başka örnek ise, Facebook üzerinde paylaşılan kilolu insanların fotoğrafı oluyor. Paylaşımı yapanlar ırkçı yorumlar yapmakla kalmıyor, fotoğrafa konu olanları insan dışı birer varlık olarak gösterme eğilimine giriyorlar. Bir insanın kilolu olması veya vücudunda birilerine göre “kusurların” bulunması eğlence malzemesi yapılıyor ve dalga geçiliyor. Eğer bu kişi tanıdığınız biri ise zaten bu tür kasıtlı ve tekrarlanan davranışları siber kabadayılık kategorisine koyabiliriz. Ne ilginçtir ki lise çağında yaşanan bu tür dalga geçme olayları şimdi sadece gençler arasında değil, yetişkinler arasında da yaşanıyor.

Eleştirel ve sorgulayıcı bakmalıyız
Hepimizin düzenli olarak kullandığı sosyal ağlara farklı bir gözle bakmamız gerekiyor. Yukarıda değindiklerim sadece beni rahatsız edenler. Eminim sizlerin de kişisel olarak yaşadığı ve rahatsızlık duyduğu benzer durumlar vardır. Bu noktada yetişkinler olarak bizi rahatsız eden durumlar ile baş edebiliriz. Ancak çocukların sosyal ağlarda gördüklerini ve yaşadıklarını nasıl yorumladıkları daha önemli görünüyor. Ebeveynlere düşen en önemli görev; çocuklarına bu noktalarda açıklayıcı bilgiler vermek olacaktır. Aile içerisindeki iletişim, ileride yaşanması muhtemel bazı sorunları önceden tartışıp çözmemize yarayacaktır. Her gün vaktimizin önemli bir kısmını harcadığımız sosyal ağlara biraz daha eleştirel, sorgulayıcı ve farklı bir gözle bakmalıyız.

Kaynak:
Lelia Green, Danielle Brady, Kjartan Ólafsson, John Hartley and Catharine Lumby, Risks and Safety for Australian Children on the İnternet, AU Kids Online, CS Vol 4, No 1: 2011.



ÇOCUK VE İNTERNET: Çocukların İnternette gördüklerini ve yaşadıklarını nasıl yorumladıklara önem göstermeliyiz.