İnsanların birbirlerine karşı gerek mesafeli gerekse sevgi ile yaklaşmaları bir toplumun gelenek, görenek, anane ve kültürüne; bir de genlerinden gelen etkilere bağlıdır.

Kıbrıslı Türkler arasındaki sevgi ve dayanışma ruhu yine Kıbrıslı Türkler için bir milat niteliğinde olan 1974 yılından ta günümüze kadar gerek siyasilerin yanlış tutumları gerekse Türkiye’nin olmayan ve sürekli oyun niteliğinde değişkenlik gösteren Kıbrıs politikası nedeniyle erozyona uğramış ve “BİZ” anlamını yitiren anlayış yerini bastırılmış ego tatmininden öteye gitmeyen “BEN” anlayışına bırakmıştır.

Neden bu sevgisizlik olmuştur diye düşünürken aklıma çevremdeki insanların yaşadıkları bir çok haksızlık, adaletsizlik ve birileri yerken birilerinin baktığı ve kıyametin de buradan koptuğu realitesi geldi.

1974 itibarı ile ilk haksızlığa uğratılanlar zaten “saçma sapan” bir anlayışla uygulanan İSKAN politikası çerçevesinde Güneyden Kuzeye yerleştirilen ve binbir zorluk ve çile ile göç eden insanlarımıza karşı yapılan haksızlıklardı. Bunların en başında tabi ki Larnakalılar ve daha bir çok göçmenlerimiz var.

Bırakın yerleştirme konusunu, ardından da bir EŞDEĞER muhabbeti çıktı ki güneyde kıraç ova ve dağın üstünde bir karış tarlası olanlara deniz kenarlarında ve en güzel şehirlerin en güzel yerlerinde “hak ettiklerinin yüzlerce katı “yandaş” mantığı ile evler ve arsalar tabiri caizse peşkeş çekilmiş; gerçekten hakkı olanların bir çoğuna ise ne “haliniz varsa görünüz” görüşü ile yaklaşılmıştır.

Partili İstihdamlar, devlet imkanlarından nemalandırmalar, sözde ihalelerin yandaşlara verilmesi, Kalkınma Bankasından geri dönüşü olmayacağı “garantisi” ile milyonlarca sterlin’in hibesi, vergi bağışları, elektrik borcu bağışları, 10 yıldan emekli çıkartmalar, peşin maaşlar, kamuda görev yapanların mücahitlik yıllarının 2 ile çarpılarak maddi manevi imkanlar sağlanması, çift şeritli yol projelerinin tek şeritli yapılarak yol parasının cebe atılması, insanımızın alın teriyle yıllarca biriktirdiği Kıbrıs Lirası mevduatlarının 36’dan T.L’ye dönüştürülmesi ve farkın yine cebe atılması, Vakıf Mallarının bedavaya yandaşlara dağıtılması, yolsuzluk yapanlardan, katillerden hiç ama hiç hesap sorulmaması, 3’ncü ülkelere uyduruk burslarla kendi çocuklarının üniversite eğitimine gönderilmesi ve daha aklınıza gelebilecek bir çok akıl almaz uygulama ve har vurup harman savurma söz konusu iken bir de adaletli bir yönetimin olmaması nedeniyle sürekli olarak mağdur edilen bir kesim söz konusu oldu.

Bu durumda toplum içerisindeki insanlar arası yıllardır yapılan ötekileştirme ve dışlama neyi doğuracaktır ? HIRS, KISKANÇLIK, ÇEKEMEME, HASET ve en önemlisi SEVGİSİZLİĞİ doğuracaktır.

Hep derler ya Kıbrıslı Türklerin hafızası balık hafızasıdır diye; aslında buna katılmamak da elde değil. Halk arasında muhabbet çerçevesinde konuşulurken insanlarımız olayları ve mevcut durumu her zaman kısa bir zaman dilimi içerisinde değerlendirip peşinen kararını o anda verir ve düşüncesini ifade eder.

Aslında hafızayı zorlamalı ve bugünkü mevcut yapının mimarlarının ve taşeronlarının kimler oldukları ve günümüz sosyo-ekonomik yapısına vermiş oldukları zararın tümü bu bağlamda analiz edilmelidir. Tabi ki canımı sıkan bir mevzu da bu düzenin yaratıcıları ve yılmaz bekçilerinin hala daha bu memleketin idaresini ellerinde tutup bir kısım insanımıza yaşam hakkı tanımazken kendilerine ve zümrelerine LALE DEVRİ yaşatma hırsı ile koltuklara sıkı sıkıya yapışmalarıdır.

Bu topluma nefret ve sevgisizliği aşılayan bu prostattan muzdarip sabah ne yediğini unutan baykuşun zamanından kalma modellerin bu hırsını da anlamak mümkün değil doğrusu. Tabi aynı zamanda yaşları daha genç olsa da ideolojiden öte bakış açıları birebir aynı olan ve aynı siyasi görüşe sahip olanların yaklaşımlarının da karbon kağıdından geçirilmiş gibi aynı olması toplumsal bir sorunun da mevcudiyetini gözler önüne seriyor.

Bugün yaşadığımız toplum içerisindeki bu kadar sorunun yegane nedeni SEVGİSİZLİK ve İLETİŞİMSİZLİKTİR. Tüm bunların oluşmasına neden olanlarsa bu durumun keyfini çıkartan iktidardır. Eminim yaptıklarıyla gurur duyarlar.

Tahammülsüz, sevgisiz, saygısız, birbirinden kopuk, ortak değer yargılarına sahip olmayan ve her geçen gün kültür erozyonuna uğrayan bir toplum yarattığınız için kendinizle gurur duyun…