Gazetelerde çarşaf listeler yayınlanıyor…
Öğretmen sendikaları isim vererek hangi okulda ne kadar öğretmen ne kadar müdür ve müdür muavini eksiği olduğunu açıklıyorlar!
O haberleri okuyunca insan dehşete düşüyor…
Nasıl olur da bu kadar eksikle eğitim devam ediyor diye!
Ama Milli Eğitim Bakanı Özdemir Berova sendikalar gibi düşünmüyor…
“Abartıyorlar” diye ekliyor!
Bakana göre sendikalar hep gündemde kalmak için bunu yapıyorlar…
Hani şu muhalif var ya ondan!
Bakana göre sendikaların anlayışı şu:
“Ne kadar çok basında yer alırlarsa o kadar çok iyi sendikadırlar”
Yine bakana göre genelde 14 kadar öğretmen eksiği var ama o da önümüzdeki ay tamamlanacak ve öğretmen atamaları hızla yapılacak!
Benim asıl derdim de şu…
Devlette eğitim kalitesi biraz düşük olunca vatandaş çareyi çocuğunu özel okullara göndermekte buluyor!
Özel okulların eğitim kalitesi çok mu yüksek…
Aslında değil!
Çünkü kolej ve üniversite sınav sonuçlarına bakınca devlet okullarının başarı grafiği daha yükseklerde…
Ama velilerin asıl sorunu şu;
Tam gün eğitim!
İşte burada devlet ve özel okullar arasında uçurum söz konusu…
Devlette okuyan öğrenci yarım gün boş, hele de aileler çalışınca kontrol dışında kalıyorlar!
Ama özelde öyle değil…
İşte sırf bunun için velilerin çoğu maddi yükü olsa da özele yönlendiler!
Ama bakan bu konuda da bir araştırma sonucu verdi…
Özele gidenlerin sayısı her yıl biraz daha azılıyor!
Bakana göre devletteki eğitim kalitesi yükseliyor…
Bana göre ise ailelerin ekonomik gücüyle ilgili!
Özellikle okulların açıldığı ilk günlerde basına düşen haberlerin başında öğrencilerden istenen kayıt paraları gelir…
Sonra genel ihtiyaçlar!
Geçenlerde bir okulun öğrencilerden tuvalet kağıdını bile yazılı istemesi uzun süre konuşuldu…
Çoğu da alaya aldı bu konuyu!
Ama maalesef ki gerçekti…
İşte Bakan Özdemir’in öncülük yaptığı başlatmak istediği okul yönetim kurulları buna çare olacak gibi gözüküyor!
Bir de bütçe meselesi…
Büyük ihtimalle eğitim yılının ikinci döneminden itibaren ada genelindeki bütün okullara bakanlık bütçe verecek!
Ivır zıvır dediğimiz bütün ihtiyaçlar bu kalemden karşılanacak…
Bunun için de yeni oluşturulacak olan okul yönetim kurulları yetkilendirilecek ve bu tür konular artık bakanlığa yansımayacak!
Özel okullarla devlet okullarının bir farklılığı da sınıflardaki öğrenci sayısı…
Devlette neredeyse 30’dan aşağı öğrenci olan sınıf yok!
Devlette ise bu sayı genelde 20-22 öğrenci arasında…
Böyle olunca da özel okulların önceliği söz konusu oluyor!
Velilere de cazip geliyor tabi ki…
Yine Bakan Berova kendisi açıkladı;
Bir sınıfta 35 öğrencinin olması doğalmış!
Bu rakam yasalarla belinlenmiş…
İşte buna kafam hala takılmış durumda!
Böyle bir ortamda nasıl sağlıklı eğitim verilir diye…
Bakanlık, hatta hükümet bu konuyu muhakkak ciddi bir şekilde masaya yatırmalı ve 35 rakamının çok daha altında sınıflar oluşturulması için bir çalışma başlatmalı!
Tamam, belki bütçe meselesi, kaynak sıkıntısı filan diye bahanede bulunacaklardır ama konunun eften püften değil eğitim meselesi olduğunu da unutmamaları gerekiyor…
 
 
 
İkinci iş artık doğal oldu!
 
Her Milli Eğitim Bakanı değiştiğinde konuyu irdelemeye çalışırım…
Devlette çalışan öğretmenlerin özelde verdikleri ders konusunu!
Hepsi de bir şeyler yapılacak der ve geçiştirir…
Çok bir şey de yapmadan gider!
Berova’ya da sorduk;
“Çiftçinin yarısı devlet memuru” diyerek cevapladı!
Haklıydı çünkü sadece eğitimde değil, sağlık ve hemen tüm devlet kurumlarında çalışanların büyük bir bölümü ikinci iş yapıyor…
Konu doğal bir hale geldi!
Bu konuya çözüm bulanacaksa da genel olarak bakmanın doğru olacağını ve ona göre tedbir alınması gerektiğini ifade etti…
 
 
 
“En büyük ayıbımız!”
 
Tam 17 yıl oldu…
1999 yılında bir Cumartesi günü Lefkoşa’daki Devlet Tiyatroları binası tamamen yanmış ve biz de olay yerinde bunu içimiz yanarak izlemiştik!
Geçmiş hükümetler döneminde yeni bir bina için çeşitli girişimler yapılmış ama hepsi de sonuçsuz kalmıştı…
Ne garip değil mi!
Ülkede halen Devlet Tiyatroları var ve onlarca da çalışanı başka binalarda sanatlarını gerçekleştiriyor…
Ama yeni bir bina 17 senede yapılmıyorsa bu da o devletin kültüre sanata verdiği değerle ilgilidir!
Bu konuda Özdemir Berova’nın diyeceği çok bir şey yoktu…
“Cevap vermekte bile zorlanıyorum” dedi ve vermedi de zaten!
 
 
MESAJ KUTUSU
 
 
Sayın Süleyman MANAVOĞLU, beş parmağın beşi de bir değil ama üçüncü ülkelerden öğrenci olarak adaya gelenlerin önemli bir bölümü kayıt yaptırdıktan sonra derslere girmeyerek ilgi alanlarını başka yönlere çeviriyorlar. Konuyu değerlendirmeniz isteniyor!
Sayın Faiz SUCUOĞLU, ülkedeki tüm ilçelere birer çağdaş hastane projeniz umarız en kısa zamanda hayata geçer ama eğer bunların içine doktor bulamazsanız işte o zaman garip bir durum ortaya çıkar. Bu konuyu da yumurta kapıya dayanmadan masaya yatırın deriz…
Sayın Tahsin ERTUĞRULOĞLU, şu ilhak meselesini ha keşke müzakerelerin en yoğun olduğu bir dönemde dile getirmeseydiniz! Yani orta iki kelime atıp ortalığı toz duman ediyorsunuz. Biraz da sakin lütfen!
Sayın Kemal DÜRÜST, Gönyeli kavşağındaki trafik sorununu bitirin sonra da halkın gönlünde taht kurun! Bu arada Türkiye kaynakların en fazlasını da sizin bakanlığa kanalize etmiş diye duyduk! Hayırdır ayrıcalığınız mu var yoksa!
Sayın Nidai GÜNGÖRDÜ, Boğaz Piknik alanında hafta sonu neler olmuş öyle! Şu anda Dikmen ve Güngör çöplükleri bile temizlik konusunda o bölgeye fark atar! Artık şu cezai yaptırımları uygulamanın zamanı gelmedi mi!
Sayın Sinem ÇAKICI, Karakum Anaokulu konusunda konuşmayan tek bir siz kaldınız ya en kısa zamanda okula kahve içmeye geleceğiz şimdiden haberiniz olsun istedik! Bakalım perde gerisinde bilinmeyen neler yaşanmış onu da sizden öğrenelim, tamam mı!
Sayın Hayati ÖZOK, kendinize çok güçlü bir ortak bulmuşsunuz ve iş dünyasına muhteşem bir dönüş yapmaya hazırlanıyormuşsunuz! Umarız bu kez eskisine göre çok daha temkinli ve dikkatli olur aynı hataları tekrarlamazsınız, hayırlı olsun!
Sayın Tamer GARİP, bir devlet ayıbı olarak 17 sene önce yanan bir tiyatro binasının yerine yenisini yapamayan bir anlayış size göre sinemaya istediğiniz desteği verebilir mi! Onun için bunu unutun ve heveslenmeyin deriz. Kader utansın artık!
Sayın Kudret ÖZERSAY, sizin partiye gelmeye can atan çok sayıda siyaset adamı var ama o talihsiz kuralınız nedeniyle sizinle kahve içmeye bile yanaşmaya korkuyor. Bu kararınızı bir kez daha gözden geçirmekte yarar görüyoruz.
Sayın Abdullah ÖZTOPRAK, Final Üniversitesi’nin rektörü olarak özellikle de gelecek yıl büyük sürprizlere hazırlandığınız konuşuluyor. Yani o mükemmel binada da çalışmak ayrı bir zevk değil mi! Merakla bekleyeceğiz…
Sayın Nazım ÇAVUŞOĞLU, çiftçi ve hayvancı bu kez ortak eylem yapmaya hazırlandığına göre  şakaları yok desenize! Bu işlerin tek çaresi var o da memur kökenlilerin bundan böyle çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmaması! Var mı böyle bir cesaretiniz!
Sayın Derviş EKŞİCİ, sanki de havada bir erken seçim kokusu varmış gibi ülke çapındaki ziyaretlerinizi yoğunlaştırdığınız gözleniyormuş. Bir kere kafaya taktınız ya Meclis’e girmeden rahat etmeyeceksiniz değil mi! Kolay gelsin…
Sayın Hasan Yılmaz IŞIK, AB’nin vereceği mali katkının reddedilmesi kime hizmet eder bilinmez ama bize göre olaya domuzdan kıl koparma meselesi olarak  bakmakta yarar var! Yani bulduk da bunamayalım ama değil mi!
Sayın Asım VEHBİ, rakibe yarım düzine gol atınca keyiflerinizin epey gıcır olduğu söyleniyor. Bu arada bu sene daha bir centilmen açıklamalarınız da gözlerden kaçmıyor. Doğrusu da bu ama değil mi!
Sayın Cemil KARZAOĞLU, muhteşem bir nikah merasiminden sonra bal aylarını yaşamak için adadan koyar adımlarla kaçmışsınız. Allah mutluluğunuzu daim etsin, bir yastıkta kocayın inşallah.
Sayın Aydın BAHRİ, sosyal medyadaki duygusal paylaşımlarınıza bakıldığına göre nikah masası pek yakındır değil mi! Madem ki beyaz atlı prensinizi sonunda buldunuz hiç gecikmeyin deriz. Ha gayret biraz cesaret…