Bir toplum için en iyisine kim karar verebilir?
 Toplumun geneli mi yoksa seçilmiş belli başlı bir zümre mi?
Hatırlarssanız 2009 yılında Demokrat Parti Başkanı Serdar Denktaş 19 Nisan’da yapılan seçimlerde oy satın aldığını itiraf etmiş hatta daha da ileri giderek tüm siyasi partileri zan altında bırakarak“Kimse oy satılmaz demesin, ispat ederim” açıklamasında bulunmuştu.
Denktaş, pazarlık sonucunda kelle başına 75 liraya oy satın aldığını da itiraf ederek o günlerde çok tartışılıp çok konuşulmayı başarmıştı.  
7 Nisan seçimlerine günler kala Yenidüzen gazetesinde küçük bir detay olarak karşıma çıkan haber ister istemez bana bunları hatırlattı...
Seçimlerimiz ne kadar tercihlerimizdir?
Cuma günü yayınlanan söz konusu haberde Haspolat Muhtarlığı’nda vatandaşa dağıtılmak üzere hazırlanan yardım paketleri gündeme taşındı konuya ilişkin muhtarlıktan açıklama istendi.
 Muhtarlık bu konuda açıklama yapar mı bilinmez ama insan bu paketlerin tam seçim öncesi ortaya çıkışını da düşünmeden edemez.
Bu yardım paketlerinin bu günlerde ortaya çıkması bir tesadüf mü yoksa bazıları 75 liraya oy satın alırken bazıları bunun biraz daha ucuza mı kapatıyordu?
Herkes demokrasi gereği kararların ve tercihlerin halk tarafından yapılması gerektiğini bilir ancak çoğumuz benim düştüğüm şüphelere zaman zaman düşer. Bundan da bir türlü emin olamaz.
Her seçimde, eğitimsiz kesimlerin salt propaganda sonucu sorgulamadan yaptığı tercihleri, satılan oyları veya perde arkasında oynanan oyunları engellemek mümkün değil midir?
****
Eski Yunan şehir devletlerinde bütün yurttaşlar, kadın ve çocuklar hariç, oy kullanma hakkına sahipti. Atina’da bütün vatandaşlar o zaman meclis kabul edilen Ekklesia’da toplanır ve kararlar oy çokluğu ile alınırdı.
Fakat demokrasi fikri Sokrates, Aristo ve Eflatun tarafından bile yüzyıllar öncesinden sorgulanan bir olgu oldu.
Hatta Eflatun “Devlet” isimli eserinde “bir panayırdır demokrasi, beğen beğendiğini al. Kendinize halk dostu dedirtmek yeter. Saygısızlık nezaket olur; kargaşa hürriyet; israf cömertlik, yüzsüzlük de yiğitlik” demişti.
Aristo ise demokrasiyi “insanların sayı çoğunluğuna dayanarak dilediğini yapmalarından başka bir şey değil” sözleriyle eleştirmişti.

Sadece bu örnekten veya KKTC’den yola çıkarak değil pek çok ülkede ortalama insanın seçimleri ve doğru karar verebilme yetileri yapılan seçimler sonucunda her daim yeniden sorgulanır.
İnsanlar bireysel olarak akıllı davranabilirken, kitlesel olarak nasıl olur da aptallaşabilir, tartışılır.
Yoksa bunun sebebi kişisel çıkarların akıllarından daha ötede duruşu olabilir mi?
Demokrasiye dair söylenen sözleri, yapılan eleştirileri veya yaşanan olayları uzun uzun sıralamak çok da zor değil.
Kendi adıma çabam ise toplumun kronikleşen unutkanlıktan kurtulması, bunun yanında toplumsal olayları biraz analiz ederek neye karşılık ne sattıklarını bir daha düşünmelerini sağlamaktır.
Ancak o zaman seçilmişler gerçek seçilmiş, bizler de gerçek seçmenler olabiliriz öyle değil mi?