Bir avuç sanayiciyiz sanırım üreten,üretmeye çalışan devletimizin Onca umursuzluğuna ve duyarsızlığa rağmen inatla azimle ayakta durmaya çalışan.Ben şahsım adına ve onlardan biri olarak ne kadar zor bir süreçten geçtiklerini bildiğim için hepsini ayrı,ayrı tebrik ediyorum.





Her şeye rağmen memleketlerine güvenip yatırım yaptıkları için.Her ne kadar kıymetleri bilinmese de,yaptıkları istihdamlar, ödedikleri vergi, çalışanların primleri ve ülke ekonomisine, kattıkları her katkı için adeta cezalandırılırmışcasına görmezden,duymazdan gelinen ve yok sayılan,hatta yok olmaları için adeta çaba gösterilen sanayicileri kutlamamak mümkün değil.





Her ayın ilk çarşambası toplantılarımız vardır. Her birimin başkanı katılır ve sorunlarımızı dile getiririz.Çözüm arayışında ve ne yapabilirizi konuşuruz.Mallarımızı, ürünlerimizi nasıl pazarlarız.Kendi yağında, kendi ciğerlerini, kavuran bir avuç sanayici.Dertlerimiz ortak,sorunlarımız aynı,hani kendimiz söyleyip,kendimizmi dinliyoruz

Belki evet ama en azından destek oluyoruz bir bir birimize. Yada bu sorunu yaşayan tek ben değilmişim diyorsunuz.Hani mutluluklar paylaştıkça çoğalır, sorunlar paylaştıkça azalırmış ya bizimkisi de o misal işte.Birimizin başarısı hepimizindir sanki,onu kutlarız,söyleşilerimiz olur, ekonomiyle ilgili yada panellerimiz iş sağlığıyla ve güvenliğiyle ilgili.





Nesli tükenmek üzere olan biz sanayiciler gene bu Çarşamba toplanacağız birde misafirimiz var.Türkiyenin önde gelen pazarlama satış ve marka danışmanı Hilmi Işıkören söyleşide iş ve hayata dair fikir ve tavsiyelerde bulunacak.Halka açık olacak olan toplantımıza hepinizi bekleriz.Her ne kadar devletimiz bizi unutmuş olsada,siz halk olarak bizleri yalnız bırakmayın.





Atatürk, Türk toplumunun ekonomik ve sosyal kalkınmasına yaptığı “sistem yaklaşımını”, 1937’de şöyle ifade etmiştir:



“Şimdi arkadaşlar, ekonomi hayatımızı gözden geçireceğim. Derhal bildirmeliyim ki ben ekonomik hayat denince, ziraat, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün nafıa (bayındırlık) işlerini birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir kül (bütün) sayarım. Bu vesile ile şunu da hatırlatmalıyım ki, bir millete müstakil (bağımsız) hüviyet ve kıymet veren siyasî varlık makinasında, devlet, fikir ve ekonomik hayat mekanizmaları, birbirine tabidirler. O kadar ki, bu cihazlar birbirine uyarak aynı âhenkte çalıştırılmazsa, hükümet makinasının motris (önde gelen sürükleyici) kuvveti israf edilmiş olur; ondan beklenen tam verim elde edilemez. Onun içindir ki, bir milletin kültür seviyesi üç sahada, devlet, fikir ve ekonomi sahalarındaki faaliyet ve başarıları neticelerinin hâsılası ile ölçülür”