Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, gevşek federasyonun başka, desantralize federasyonun başka olduğunu açıkladı.
Anastasiadis, bu akşam Rum Başkanlık Sarayı’nda düzenlenen basın toplantısında, müzakerelerde bugüne kadar gelinen aşama ile ilgili bilgilendirme yaparak, gevşek federasyon ile ilgili gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Konuşmasına, 1977 yılının Şubat ayında, “sancılı, ancak tarihi bir uzlaşıyı” kabul ettiklerini söyleyerek başlayan Anastasiadis, bu uzlaşı zemininde Kıbrıs devletinin gelecekteki statüsünün iki toplumlu ve iki kesimli federasyona dönüşeceğini söyledi.
Anastasiadis, o zamandan beri, kendisinden önceki 6 başkanın da, Kıbrıslı Türklerin endişelerini görmezden gelmeyip, Rumların makul beklentilerini garanti altına alacak bir çözüme ulaşmak için durmak bilmeyen bir çaba gösterdiğini kaydetti.
Rum tarafının öncelikle devletin, halkın, ekonominin ve kurumların birliğini garanti altına alacak, güçlü bir merkezi hükümet arzu ettiğini belirten Anastasiadis, adadaki tüm yasal sakinlerin, insan hakları ile temel özgürlüklere saygı duymasının talep edildiğini ifade etti.
Rum tarafının en önemli beklentisinin, Türk askerinin adadan ayrılması olduğunu vurgulayan Anastasiadis, adil toprak düzenlemelerinin de beklentiler arasında olduğunu söyledi.
Anastasiadis, Kıbrıs sorununda gösterilen çabaların, Türk uzlaşmazlığı nedeniyle başarısız olduğunu iddia ederek, bu çabaların 2004 yılındaki referandumla doruk noktasına çıktığını; ancak referandumda sunulan planın öngördüğü maddelerin yarattığı büyük endişe nedeniyle, halkın yüzde 76’sı tarafından reddedildiğini kaydetti.
O günden sonra, Talat ve Akıncı gibi ılımlı siyasetçilerle müzakerelerin devam ettiğini belirten Anastasiadis, bazı konularda uzlaşı sağlandığını itiraf ederek, yine de işlevsel, yaşayabilir, tam bağımsız ve egemen bir devlete götürecek çözüm bulunmasına izin vermeyecek önemli anlaşmazlıkların var olmaya devam ettiğini ileri sürdü.
BAŞKANLIĞINDA KOYDUĞU HEDEFLER
Anastasiadis, müzakerelerin yıllarca iç boyutlara odaklandığını ve garantiler, askerin adadan ayrılması ve toprak düzenlemeleri gibi konuların son aşamaya bırakıldığını kaydederek, kendisinin Başkanlık görevine seçilmesinin ardından, çözüm perspektifiyle etkin bir müzakere olması için bazı hedefler koyduğunu söyledi.
Bu hedeflerden ilkinin, garantilerin, müdahale hakkının ve askerin tümünün adadan ayrılması olan, Kıbrıs sorununun uluslararası boyutunun tartışılması için Türkiye’yi diyaloga müdahil etmek olduğunu belirten Anastasiadis, ikinci hedefinin ise AB’yi, tartışılan çözümün AB Müktesebatı’yla ve AB üyesi bir devlet olarak kendilerinin yükümlülükleriyle bağdaşması için sürece müdahil etmek olduğunu vurguladı.
Anastasiadis, Kıbrıs sorununun iç boyutlarıyla ilgili olarak ise, işlevsel bir yönetim sistemi, mümkün olduğunca fazla sayıdaki göçmenin, “Kıbrıs Rum oluşturucu devletine” geri dönmesi ve yerleşmesine olanak sağlayacak toprak düzenlemeleri yapılmasını hedeflediğini belirtti.
İLK DEFA HARİTA 
Akıncı’nın göreve gelmesinin ardından yaşanan yoğunlaştırılmış müzakerelerin sonucu olarak, Kıbrıs için 2017 yılının Ocak ayında ilk konferansa gidildiğini kaydeden Anastasiadis, ilk defa bu konferansta, iade edilecek toprağın yüzdelikleriyle ilgili haritanın masaya konduğunu söyledi.
Anastasiadis, yine bu konferansta ilk defa, Türkiye’nin güvenlik başlığıyla ilgili diyaloga ve müzakerelere doğrudan müdahil olduğunu belirtti.
Bunun bir tesadüf olmadığını iddia eden Anastasiadis, kendisinin; İngiltere Başbakanı David Cameron ile 2014 yılının Ocak ayında, adadaki iki toplumun talep etmemesi halinde, İngiltere’nin garantör ülke olma hakkından feragat edeceği hususunda sağladığı anlaşma sayesinde olduğunu öne sürdü.
Anastasiadis, AB’nin de ilk defa bu konferansta en üst düzeyde temsil edildiğini kaydetti.
CRANS MONTANA 
Türkiye’nin uzlaşmazlığı nedeniyle, Kıbrıs için Crans Montana’da düzenlenen ikinci konferansın da arzu edilen sonucu vermediğini öne süren Anastasiadis, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in sunduğu 6 maddeli çerçevede de, garantiler ve müdahale hakkının sona ermesi, askerin adadan ayrılması ve Rum tarafının makul beklentilerini karşılayan toprak düzenlemelerinin yapılması gerekliliğinin ortaya konduğunu belirtti.
Anastasiadis, Guterres’in vurguladığı, devletin düzgün işleyişine ilişkin en önemli unsurlardan birinin de, Kıbrıslı Türklerin etkin katılım konusundaki talepleri olduğunu söyledi.
Anastasiadis, bu meselenin, bir olumlu oy meselesiyle birlikte daha ileri seviyede tartışılması gerekeceğini, özellikle de bu oyun ne zaman, hangi şartlarda ve hangi organlarda kullanılabileceğinin, anlaşmazlıkların çözüm mekanizmasıyla ilgili eş zamanlı hükümlerle, daha ileri seviyede tartışılması gerektiğini kaydetti.
Bu noktada, kendisinin Guterres Çerçevesi ile ilgili niyetleri konusunda itiraz edebilecek olanlara, Rum tarafının ezeli taleplerini reddetmenin delilik olacağını söyleyebileceğini belirten Anastasiadis, Guterres Çerçevesi’nin bu talepleri müzakerelerin gündemine taşıdığını belirtti.
Anastasiadis, o günden beri kendisinin, müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden devam etmesi yönündeki niyetini dile getirdiğini ifade ederek, yeni bir konferansta, yeni yıkıcı bir çıkmaz yaşanmaması için önceden iyi hazırlık yapılması gerektiğini vurguladı.
Bazı kişilerin bu önerisine itiraz ettiğini belirten Anastasiadis, Guterres’in son raporunda, önerisini kabul etmiş olmasından dolayı mutlu hissettiğini dile getirdi.
DESANTRALİZASYON 
Anastasiadis, müzakerelerde bugüne kadar elde ettiği tecrübelerin, Kıbrıslı Türkleri, sayıca çoğunlukta olan Rumların yetkileri kötüye kullanarak, kendilerini köşeye sıkıştıracağı endişesinin ele geçirdiğini gösterdiğini belirtirken, bu endişelerle baş edebilmek için, alınacak her kararda bir olumlu oy talebinde bulunduklarını ifade etti.
Bu bağlamda, Rumların da benzer endişeleri bulunduğunu kaydeden Anastasiadis, Kıbrıslı Türklerin talep ettiği bu hakkın, devletin işleyişinde sorunlar yaratarak, yeni düzenin çökmesi tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağını düşündüğünü söyledi. Anastasiadis, Türkiye’nin garantiler, müdahale hakkı ve Türk askerinin adadaki varlığının devam etmesi ilgili talebinin de, bu endişeleri artırdığını öne sürdü.
Anastasiadis, her iki toplumun endişelerinin giderilmesi ve Kıbrıs sorununa işlevsel ve kalıcı çözüm bulunması konularına ciddi şekilde kafa yorduğunu; akabinde de Ulusal Konsey’e, desantralizasyon konusunu düşünülmesi için sunduğunu kaydetti.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, gevşek federasyon ile desantralizasyonun farklı şeyler olduğunu belirterek, yetkilerin desantralizasyonu bağlamında, tek egemenlik, tek vatandaşlık ve tek uluslararası temsiliyet, halkın, toprağın, ekonominin ve doğal zenginliğin birliği, güvenlik, garantiler ve federal devletin sınırlarının korunması ve federal devletin AB, BM ve diğer uluslararası örgütlerde etkin ve tam temsiliyeti gibi konuların sorgulanamayacağını söyledi.
“YENİ BİR ÖNERİ DEĞİL..”
Anastasiadis, bu önerisinin yeni bir öneri olmadığını ve kendisinin bu öneriyi, 2010 yılının Nisan ayında Ulusal Konsey’e sunduğunu ifade etti.
Anastasiadis, önerisinin felsefesinin, iki devletin yukarıda anlattığı şartlar altında ve Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyunun, dengeli şekilde sadece Kıbrıs Türk toplumunun hayati çıkarlarını olumsuz etkileyebilecek yürütme organı kararında kullanılması ve kıvılcımlanabilecek anlaşmazlıkların etkin çözüm mekanizması da tesis edilerek, daha geniş idari özerkliğini hedeflediğini söyledi.
 Anastasiadis, daha büyük idari özerkliğin Kıbrıslı Türklerde güvenlik duygusu oluşturduğunu ve tüm kararlarda olumlu oy ısrarından vazgeçirdiğini öne sürerek, bunun Türkiye’nin garantiler ve müdahale hakkı gibi mazeretlerini de geçersiz kılacağını iddia etti.
Ulusal Konsey’de 2010 yılında verdiği mesajda, yetkilerin tümüyle merkezi devlette toplanmasının tehlikeleri artıracağını söylediğini belirten Anastasiadis, benzer olguların vatandaşların günlük hayatına ve refahına doğrudan etki edeceğinin anlaşılır olduğunu; böylelikle iki devletliliği veya ayrılmayı tercih edenlerin artacağını söyledi.
Anastasiadis, bahsettiği sebeplerden ötürü, iç yönetimle ilgili konulardaki yetkilerin, devletlerde kalması gerektiğini düşündüğünü dile getirdi.
Kendisinin, sorumluluk hissiyle hareket eden bir lider olarak, çıkmazın uzamasından doğacak tehlikeleri göz ardı edemeyeceğini söyleyen Anastasiadis, yine de işlevsel bir devlete götürmeyecek çözümü de kabul etmeyeceğini belirtti.
Anastasiadis, farklı kesimler tarafından dile getirilen endişeleri anlayabildiğini, ancak işlevsel olmayacak bir çözümün felakete götüren sonuçlara yol açabileceğini vurguladı.
Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, siyasi güçlerin liderlerine, yaratıcı diyalog çerçevesinde, ortak tezler şekillendirerek,  adadaki her iki halk tarafından kabul edilebilecek bir çözüme götürecek yeni tur müzakerelerin başlamasına katkı koyma çağrısında bulundu.
SORULAR
Basın toplantısında soruları da cevaplayan Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis özetle şunları söyledi:
“Soru: Bu öneri Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmezse ne yapacağız? İstediğimiz şey bir olumlu oyun ötesinde daha somut birşey mi?

Cevap: Önerim açıktır. Farklı birşey olmasaydı Genel Sekreter bunu raporuna dahil etme ihtiyacı duymayacaktı. Öneri, gündelik yaşamı etkileyen konularda idari özerklik yönetimine götürür. Sonuç olarak görüştüğümüz şey kendilerine verilen bir hakkın düzenlenmesidir, ancak hayati konuları sağlama alacak yetkilerle sınırlandırılıyor.

Soru: 2010 memorandumuna atıfta bulundunuz. Ne değişti de söz konusu memorandum gündeme geldi? Ve bu bağlamda MEB ile ilgili ne diyeceksiniz?
Cevap: MEB konusunda bunun merkezi devletin yetkilerine ait olduğu konusunda nettik. Sorunun birinci bacağı ile ilgili olarak Crans Montana deneyimi çözümün işlevselliği ile ilgili sorun olduğunu gösterdi. Kıbrıslı Türklerin tüm kararlarda olumlu oyunun kabulü ile bir çözüme varmamızın mümkün olmadığını saptadığım zaman bu gelişmeden kaçınmak için endişemi ortaya koydum.

Soru: Desantralize fikri yeni bir çözüm şekli ile ilgili yolu açacağı ile ilgili eleştiride bulundunuz. Böyle bir şey doğru mu? Federasyon zamana dayanıklı olabilir mi?

Cevap: Hangi yetkilerin kurucu devletlerin yetkileri olacağı konusunda çok açıktım. Devletin işlevselliği herkesin kaygısıdır. Özellikle BM Genel Sekreteri açık bir  şekilde Kıbrıslı Türklerin bir olumlu oyu ile ilgili talebi ile ilgili tam olarak ne istediğini açık bir şekilde not ediyor. Bu, devletin işlevselliği konusunda sorunlar yaratacak. Açıklamamda istediğim şeyin bizi çıkmaza götürmeyecek işlevsel bir devlet olduğunu netleştirdim. Eğer bazı kişiler bunun konfederasyon unsurları içerdiğini düşünürse üzülürüm. Buna karar verecek olan liderler değildir.

Soru: Mobil telefonlar konusu ile ilgili olarak bir formül olduğu izlenimini vermiştiniz. Ne değişti?
Cevap: Formül vardır. Fakat diğer taraf siyasi rant elde etmek isterse o zaman ileri gidemezsin. Anavatanların değil Kıbrıs Türk şirketleri ile imzalanmasında ısrar ediyorlar. Bugüne kadar iyi atmosferin korunması adına yanıt vermedim. 2016 yılından bu yana bağlıyız ve Türk tarafına elektrik veriyoruz.”.

Haber:  Gözde Ermetal Karadeniz

Editör: TE Bilisim