Büyük Okyanus’ta Şili’ye bağımlı ve bağlı bir ada ülkesi var. Adı; Paskalya Adası. Paskalya Adası’nın yerlileri ise Rapa Nui halkını oluşturuyor. Rapa Nuiler, Polinezya yerlileri. Rapa Nuiler ülkelerindeki nüfusun üçte ikisinin Şili’den Ada’ya göç eden Şililerden oluşmasına son zamanlarda daha fazla tepki gösteriyor.

1888’de Ada’yı ilhak eden Şili ise Paskalya Adası için 60 milyon Dolar tutarında, 4 yıllık bir kalkınma planı hazırladığını söylüyor söylemesine de, Rapa Nuiler gelen paranın Şilili yatırımcıların Ada’da otel yapması için harcandığından yakınıyor. Paskalya Adası’nda Şilili yatırımcı vergiden muaf tutulunca Paskalya’daki Şilili sayısı artıyor da artıyor.

2010 yılında silahsız Rapa Nuilere ateş açan Şili Güvenlik Kuvvetleri’nin orantısız güç kullanımı, Rapa Nuilerin bağımsızlık için verdiği mücadeleye katılımı artırmış. Rap Nuiler daha önce de ayaklanmış. 1964’te kendi belediye başkanlarını seçme ve Şili vatandaşı olma hakkı elde etmişler. Bugünlerde ise kendi ülkelerini kendileri yönetmek ve mini bir devlet kurmak için mücadele veriyorlar. En önemli taleplerinden biri, kültürlerini korumak.

Paskalya Adası’nda yaşayanların hepsini toplasanız, 4.000 bin kişi ancak ediyorlar bu arada. 4.000 kişilik Paskalya Adası’nda yaşayanların yaklaşık 1.334’ü Polinezya yerlisi. Bağımsızlıkçı Rapa Nuilerin ve Ada’da yaşayan ve hareketi destekleyen Şililerin en fazlasından 1.000 kişi olduğunu varsayarsak, işte bu 1.000 kişinin 17 milyonluk Şili’ye tepkisi büyük. 1.000 kişi 17 milyona sağlam kafa tutuyor ki, dünya basını Rapa Nuilerden bahsediyor. Yerliler arasında “Şili’yle bağımız kesilirse eskisi gibi ot yemeye başlarız” diyenler de var pek tabii.

Özgürlükçü Rapa Nuiler ot yemeği göze alabiliyor. Bizler ise kapitalizmin parıltılı hayallerinde gündüz düşü görmeye tapıyoruz. Gece ödeyeceğimiz kredi meblağları aklımıza bir karabasan misali çökse de gündüzleri villalarımızdan birer Hollywood yıldızı endamı ile çıkıp lüks otomobillerimize biniyoruz.


Hostez, ayrelli toplayarak karnını doyurmak bizler için çok gerilerde kalmış, nostaljik öğeler… 1.000 kişilik bağımsızlıkçıların kaybedecekleri bir şeyleri yok, bizlerinse arabaları, evleri; çocukluların özel okullara gönderilen, özel dersten çıkıp pahalı spor kıyafetleri içinde yapacakları antrenmanlara giden yavruları var…

İpotekli arabalarımızda havalı havalı Dereboyu’ndan geçelim, ipotekli villalarımızın bahçesinde kebap yapalım. Sorarlarsa bir sıkıntımız yok der, geçeriz. Daha nereye kadar öngörülemese de günü kurtaralım çünkü zaten yarını hiç düşünmedik. Kapitalizm baki, bizler ölümlüyüz ne de olsa…